Murat Aydın
Bağımsız yargının teminatı
“Adil, bağımsız, tarafsız, güvenilir ve etkin yargının teminatı.” Hâkimler ve Savcılar Kurulu, vizyonunun bu olduğunu söylüyor. Bu söz Türkiye’de yargının; adil, bağımsız, tarafsız, güvenilir ve etkin olduğunu kabul ediyor. Dahası, var olduğunu kabul ettiği bu durumun devam etmesinin teminatının HSK olduğunu söylüyor. Söylüyor söylemesine ama bu doğru mu? Yaşadıklarımız bu sözü doğrulamaktan çok uzak.
Öncelikle Türkiye’de yargı adil mi, bağımsız mı, tarafsız mı, güvenilir ve etkin mi? Kavramsal olarak böyle olduğu, yasa hükümlerinin buna yönelik olduğu söylenebilir. Ancak söz konusu olan yargı olunca önemli olan kavramlar ve yasalar değil uygulamalar ve toplumun yargıya bakışı, yargıya güven duyup duymadığıdır.
Bugün Adalet Bakanı olan Abdulhamit Gül, 2014 yılında katıldığı bir toplantıda, yargıya güvenin yüzde yirmilerde olduğunu söylemişti. Toplumun yargı sistemine duyduğu güveni ölçen birçok çalışma var. Bu çalışmalarda ortaya konulan rakamlar birbirinden farklı olsa da hepsinin ortak noktası, toplumun üçte ikisinin yargı sistemine güven duymadığı. Günlük pratiğimiz, ortaya çıkan kararlar, yargı mensuplarıyla ilgili kamuoyuna yansımış iddialar,bu güvensizliği pekiştiriyor.
Verilen yargı kararlarının kötülüğü, yargı mensupları üzerindeki siyasi ve toplumsal baskının ağırlığı, kararların siyasi saiklerle verildiği düşüncesini doğrulayan uygulamalar, bu tabloyu daha da ağırlaştırıyor. Yargı mensuplarının siyasi aktörlerle, sermaye sınıfıyla, çıkar odaklarıyla arasına mesafe koymaması toplumun dikkatinden kaçmıyor. Şirketlerin kuruluş yıl dönümü yemeklerine, patronların doğum günü partilerine katılan, sermaye tarafından lüks otellerde ağırlanan, parti binalarında dolaşan yargı mensuplarına dair haberler artık herkesin malumu.
Yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığı konusundaki görünüm bu olduğuna göre, HSK’nın yapması gereken, var olan sistemin teminatı olmak değil tarafsız ve bağımsız bir yargı sisteminin kurulmasını sağlamak, en azından bunu talep etmek olmalıdır.
7 Haziran tarihinde göreve başlayan yeni HSK bunu yapabilir mi? Adalet Bakanı’nın başkan, bakan yardımcısının üye olduğu, iktidar partisinin genel başkanı sıfatını da taşıyan Cumhurbaşkanının 4 üyesini doğrudan seçtiği, TBMM’nin seçtiği 7 üyesi uzlaşıyla değil partiler arasında bölüşmeyle seçilen ve bölüşme sonucunda 4 üyesi iktidar partisi tarafından belirlenen bir kurul, yargıyı siyasetin etkisinden kurtarabilir mi? 13 üyesinin 10’u doğrudan siyasi iktidar tarafından seçilen HSK, gerektiğinde iktidarı da denetleyip sınırlandıracak bir yargı iklimi yaratabilir mi?
Artık işe yaramadığı açıkça ortaya çıkmış tek adam rejiminin bütün özelliklerini içinde barındıran bir yargı kurulundan tarafsız ve bağımsız yargı sistemi kurmasını veya talep etmesini beklemek hayalcilik olur.
O nedenle yapılması gereken bozuk düzenin ortaya çıkardığı sorunları tek tek ele alıp düzeltmeye çalışmak değil bozuk düzeni tümüyle değiştirmektir. Hukukun üstünlüğü sağlanmadan, parlamenter sistem tüm kurumlarıyla yeniden tesis edilmeden, denge ve denetim mekanizmaları kurulmadan yargı sistemi de düzelmeyecektir.
Tüm bunları sağlamak için adalet talebi toplumsal bir talep haline getirilmeli, toplum adalet istencini yüksek sesle dile getirmelidir. Çünkü tarafsız ve bağımsız yargının teminatı, kurallar ve kurullar değil toplumun adalete olan inancı ve isteğidir.