Kubilay Kaptan
Asalaklık, dünyadaki en popüler yaşam şeklidir
İlkel topluluğun insanı, bitkilerin ve hayvanların evcilleştirilerek üretime geçilmesinden önce, doğa üzerinde bir “asalak” gibi yaşamaktaydı. Yani doğadaki hazır besinlere el koyup onları üretmeden ve fazlaca bir işlemden geçirmeden beslenmekteydi. Bununla birlikte, doğanın bir sömürgeni durumunda değildi, doğanın yenilenen kaynaklarını yenilenme hızlarının ötesinde tüketecek güçte değildi.
İlkel toplulukta toplumsal eşitsizlikler (pek) yoktu. Ekonomik ve siyasal eşitsizlikler hiç yoktu. Çünkü geçim alanında eşitsizliği yaratıp besleyebilecek “üretim” yoktu. İster bitkisel ister hayvansal besin olsun, besin sağlama topluca yapılan bir eylemdi; erkekler bir grup oluşturarak avlanmaktaydı. Kadınlar ise bir grup olarak toplayıcılığa çıkmaktaydı.
MÖ 4000’de dünya üzerinde yaşayan insan sayısı 100 milyonu geçmiyordu. Ortadoğu, Avrupa, Asya ve Kuzey Afrika’nın büyük kısmında bahçe tarımı yapılıyordu. Dünyanın pek çok farklı bölgesine yayılmış insan aynı özelliklere sahipti; barış, eşitlik, ataerkilliğin olmaması, doğaya saygı ve cinsel özgürlük. MÖ 4000’den itibaren sistem çöktü ve insan üstünden atlayıp geçemedi. Bu çöküş bir anda ortaya çıkmadı. Son bin yıldır çeşitli belirtileri mevcuttu. Ortadoğu ve Anadolu’da geçici kuraklığa bağlı olarak ortaya çıkan toplumsal şiddet olayları gibi. Kavga hızlı bir biçimde içimizde yayılmaya başladı. Bir avuç toz uğruna kardeşler birbirini öldürmeye girişti.
Tarım Devrimi sırasında bahçıvan insan yavaş yavaş daha önce hiç hissetmediği şeyleri hissetmeye, uğraşmadığı şeylerle uğraşmaya başladı; döktükleri terin taşıdığı umutsuzluk. Henüz asıl darbe gelmemişti ama düşen bir şimşekte olduğu gibi gürültüsü önceden dört bir yanı kaplamıştı. Yaratıcılık o günden sonra yosun tutmaya başladı. Avcı toplayıcı, hayatta kalmak ve daha büyük av yakalamak için farklı araçlar yapıyordu ve nesneler üzerinde bir güç kazanmıştı. Bahçıvan insan, birbirine benzer aletleri bir diğerine bakarak kopyalamaya başladı. İnsan, tarih boyunca peşini bırakmayacak bir sülüğün esiri oldu; kopyalama.
Tarım Devrimi, tarihin en büyük bulantısı, en büyük aldatmacasıdır. Tarım Devrimi, insanı suçsuz ağaçların ardında dünyanın kabuğuna dokunmayı bilmeyen, asalak olarak yaşayan ve yüzünü arayan bir canlıya dönüştürdü. Tarım Devrimi, insanın elindeki toplam gıda miktarını kesin olarak artırdı ancak daha iyi bir beslenme ya da daha fazla mutluluk yaratmadı. Daha ziyade nüfus patlamasına yol açarak şımarık zenginler yarattı. Bunun birinci suçlusu patates, pirinç ve on bin yıl önce Ortadoğu’nun bazı bölgelerinde sıkışmış yabani bir ot olan buğdayın aralarında bulunduğu bir avuç bitki türüdür.
İnsan bu bitkileri evcilleştireceğim derken, kendi evcilleşti. Evcilleşen insan için özgürlük; günde iki bin kalori alacağından emin olmak, başı üstünde bir dam ve işi olacağından emin olmak anlamına sıkıştı. Tarım ve sanayi toplumlarını etkileyen bulaşıcı hastalıkların çoğu (tüberküloz, çiçek ve kızamık gibi) evcil hayvanlarda ortaya çıkmış ve insanlara Tarım Devrimi’nden sonra bulaşmıştır.
MS 1400 gibi geç bir tarihte bile, çiftçilerin çoğu, hayvanları ve bitkileriyle birlikte sadece 11 milyon kilometrekarelik bir alanda, yani gezegen yüzeyinin yüzde 2’sine yayılmış vaziyette yaşıyordu. Bunun dışında kalan her yer çok soğuk, çok sıcak, çok kuru, çok nemli veya başka bir şekilde tarıma elverişsizdi. Tüm tarih bu küçücük yüzde 2’lik alanda olup bitti.
İnsanlar için bu yapay adalarını bırakmak zordu. Her şeylerini kaybetme riskini almadan evlerini, tarlalarını ve tahıl depolarını bırakamıyorlardı. Dahası, zaman geçtikçe insanların daha fazla taşınmaz eşyası olmuştu ve bunlar insanları yaşadığı yere bağlıyordu. Asalak yaşam tarzı genişledikçe genişliyordu.
Asalaklık bir defa yaşam tarzı haline gelince, “birisini kullanma” isteği, köleliği yarattı. Sadece Avusturalya’da, Avrupalılar kıtaya ayak bastığında bir milyonu aşan Aborjin nüfusu 20. yüzyıl başlarına gelindiğinde, bulaşıcı hastalıklar, sömürü ve katliamlar sonucunda otuz bine inmişti.
Bugün yaşadığımız çoğu olayın arkasında evrimimizde yer alan “asalaklık isteği” vardır.