Oğuzhan Aygören
Akıllı Yatırımın Sırrı
Girişimciliği aynanın bir yüzüne benzetirsek diğer yüzünde yatırımcılık var. Yatırım olmadan girişim, girişim olmadan yatırım olması mümkün değil. Toplumda birileri bir iş üretiyor, birileri de bu işe inanıp ilerisi için değer görüyor ve yatırım yapıyor. Böylece girişimcinin üzerindeki finansal riski yatırımcılar üstleniyor. Bunun karşılığı olarak da girişim büyüdükçe yatırımcı şirkette oluşan değerden payına düşeni alıyor.
Öte yandan yatırımcılık için bazı doğru bilinen yanlışları düzeltmek gerekiyor. Öncelikle girişimlere yatırımın riskli olduğu söylenir. Eğer tek bir girişime yatırım yapıyorsanız bu doğrudur. Ancak akıllı yatırımcılar genelde yılda en az on girişime yatırım yaparlar. Bu girişimlere yatırım kararını vermek içinse yüzlerce hatta binlerce girişimci ile görüşürler. Bu sayede iki şeyi gerçekleştirmiş olurlar. Birincisi çok fazla girişimci ile görüşerek riski düşürmek. İkincisi de yılda sadece bir tanesine yatırım yapmak yerine en çok inandıkları on girişime yatırım yaparak fırsatları çoğaltmak. Bütün bunların sonucunda çıkan matematiğe göre yatırım yapılan şirketlerin yüzde otuz ile elli arası kısmı batar. Geriye kalan şirketlerin bir kısmı kendini çevirir ve belki iki üç kat getiri sağlar. Öte yandan yatırım yapılan şirketlerden bir veya iki tanesi yüz kat bir getiri getirebilir. Bunların sonucunda tüm dünyada yatırım şirketlerinin ortalama getirilerine baktığımızda beş yıl boyunca yapılan yatırımların sonucunda dolar bazında iki, üç kat getirinin normal olduğunu görüyoruz.
Aslında bu yönüyle baktığımızda girişim yatırımı pek de riskli değildir. Bilinmez ve belirsizdir. Ancak riskin dağıtılması ve fırsatların çoğaltılmasıyla oldukça öngörülebilir geri dönüşleri olan bir yatırım aracıdır. Zaten akıllı yatırımcıları ve girişimcileri diğerlerinden ayıran şey de başkalarının göremediğini görebilmektir. Eğer bir şey herkes için anlaşılır olsaydı orada cazip bir fırsat da olmazdı. Tıpkı mevduat hesaplarında olduğu gibi.
Hayatın kendisi de böyle. Eğitim sistemi her ne kadar bizleri doğrusal ilerlemeci bir anlayışla eğitse de hayattaki başarı hikayeleri üssel ilerlemenin ya da bir başka deyişle birleşik ilerlemenin ve gelişmenin sonucu. Hayatta yaptıklarımız bize katlamalı olarak geri dönüyor. Ben bunu verimlilik ve yıkıcılık arasındaki fark olarak görüyorum. Verimlilik, bir işi daha iyi yapmanın yüzdelerle ifade edilen yolu. Yıkıcılık ise bir işi yapmanın katlarla ifade edildiği ve ortaya başka bir şeyin çıktığı bir yol. Yıkıcı fırsatlara ulaşmak bugün riskli ve belirsiz görünen ve bizi aynı zamanda hem korkutan hem de heyecanlandıran işlere yatırım yapmaktan geçiyor. Bu işlerin bir kısmı ilerleyen yıllarda hayatta olmayacak. Ancak bir tanesi bile hayatta olduğunda tüm portföyün getirileri katlanacak.
Belki o en doğru işe ilk yatırım yapan biz olsak o zaman bu işten asimetrik olarak en fazla kazanan da biz olabiliriz. Ancak ne yazık ki bu dünyanın belki de en zor işi. Bugün dünyanın en büyük şirketleri olan Google, Facebook ve Amazon ilk kurulduklarında bir anda milyon dolar yatırımlar almadı. Birçok yatırımcı çok çekimser yaklaştı. Çünkü o anda görünen sonu belirsiz bir maceradan fazlası değildi. Ancak şunu bilmek lazım. Yeterince çok maceraya yatırım yaptığınızda aslında bir risk almıyorsunuz. Dünya yenilik yapanları, düzen bozanları, meydan okuyanları, sorun çıkaranları seviyor ve cesaretlerinden dolayı ödüllendiriyor. Steve Jobs, Apple’a geri döndükten sonra gerçekleştirdiği “Farklı Ol” kampanyasında söylediği gibi “Onları reddedebilirsiniz, inanmayabilirsiniz, ancak yapamayacağınız tek şey var. Onları görmezden gelemezsiniz.”
Bu yazım, mevduat, altın ve dövizin bir yatırım aracı olmadığının farkına varan ve girişim sermayesi yatırımcılığını öğrenmek isteyenler için. Çünkü dünyayı değiştireceğini iddia edenlerin bu iddiasına ortak olmak ve desteklemek bu işi doğru yaparsanız dışarıdan göründüğü kadar riskli değil. Finansal getirisi bir yana dünyanın daha iyi için değişmesine katkıda bulunmak muazzam bir tatmin ve deneyim.