Emel Yıldırım
AHLAK ÇÖKTÜ
Bu bir kişi meselesi değil, zihniyet meselesi… Sistem de bu zihniyet üzerine inşa edildi. Türkiye günlerdir zenginlik içinde yüzen, uyuşturucu kullanan 27 yaşındaki AKP büro elemanı Kürşat Ayvatoğlu’nu konuşuyor. Oysa sosyal medyadaki “AKP çocukları” isimli hesapta da görüleceği gibi o kadar çok Ayvatoğlu var ki… Yoksullukta dibe vurmuş bu ülkede lüks hayatı dibine kadar yaşayan AKP’li genç güruhun yatlar, son model araçlar ve villarda verdikleri pozlar, selfiler sosyal medyada arzı endam ediyor. Şatafat içinde bekarlığa veda, kına gecesi, düğün, mevlid, doğum, hamilelik partileri almış başını gidiyor. Görgüsüzlük, şımarıklık insan olanı utandıracak cinsten. Ayvatoğlu’nun belki de tek eksiği arkasında cumhurbaşkanı, bakan, milletvekili bir babasının olmamasında. Bu kadar ön plana çıkmasının esas nedeni bu. Sanki bakan, milletvekili çocuklarının zenginlik içinde yüzmesi normalmiş gibi.
Bu ülke, genç yaşta 10 gemi sahibi olan armatör cumhurbaşkanı oğlu, 17 şirket 28 gemisi olan bakan oğlu gördü. Bu ülke “paraları sıfırladım babacım” diyen cumhurbaşkanının başka bir oğlunu da gördü. Daha neler görmedik ki? Ayakkabı kutularında paralar, para sayma makinaları, kumar masalarındaki AKP’liler bir yanda, sadece son bir haftada ortaya çıkanlar açgözlülüğün boyutlarını bir kez daha ortaya seriyor. Aynı anda 4-5 kurumdan yüksek maaş alan cumhurbaşkanı danışmanları, bürokratlar, üç günde al takke ver külah İstanbul’da alınıp satılan arazi zenginleri, devlet garantili ihale zenginleri… İktidar gücüyle zenginleşmenin örnekleri saymakla bitmez. Ancak utanma bitmiş. Ne diyor cumhurbaşkanı danışmanı pişkin pişkin: “Benim maaşımı bırakalım yeni dünya düzenini konuşalım” Bunların yeni dünya düzeni dedikleri herhalde bu talan düzeni.
Bu gençler aslında büyüklerinin izinden gidiyor. Çalışma imiş, emekmiş, alınteri ile para kazanma imiş, liyakatmış, eğitimmiş onları pek ilgilendirmiyor. Tek hedef; kolay yoldan hızlı zenginleşme. Güneşe yakın olan ısınır misali güç odaklarıyla bağlantı kurma, onların yanında yöresinde olma, AKP ileri gelenleriyle pozlarını sosyal medyada paylaşma, kendilerini bir matah olarak pazarlama, basamakları ışık hızıyla çıkma zenginleşme planlarının temelini oluşturuyor. Çünkü öyle gördüler, örnek aldılar.
AKP iktidara geldikten sonra olanları hatırlayalım. Yılların hırsıyla, açgözlülüğüyle, Atatürk kompleksi ile, binbir emekle, güçlükle kurulan devlete ve millete ait ne varsa büyük bir iştahla saldırdılar. Güç nihayet onlardaydı. Arazi, fabrika, otoyol, liman, köprü, havalimanı, banka, baraj hepsini yandaşlarına özelleştirme adı altında sattılar. Elden çıkardıkları sanayi tesislerinin yerine yeni tesis kurmak, üretime katkı sağlamak akıllarından bile geçmedi, yerlerine yandaşları için gökdelenler, lüks villalar, AVM’ler yaptılar. Üretim sıfır, istihdam sıfır, kimin umurunda. Küçük bir azınlık öylesine zenginleşti ki, Cumhurbaşkanının malvarlığı dünya basınında bile gündeme geldi.
Bu vurgun düzenine baktıkça hep aklıma babam gelir. Babam, köylülere arıcılık, tavukçuluk, tarım eğitimleri vermek için köylere gittiklerinde bir aksilik olup kurs veremedikleri zaman aldıkları harcırahı iade ettiklerini anlatmış, “hakkımız olmayanı biz asla almazdık, devletin parasını harcamazdık” demişti. Kentten köye yolculuk, yorgunluk önemli değildi. O ders yapılmadıysa parası da alınmazdı. AKP’lilerin nefret ettikleri laik cumhuriyet kuşağı, idealist, vatanına, milletine gönülden bağlı, adelet duygusu gelişmiş, terbiyeli, Atatürk’ün çizdiği çağdaş uygarlık yolunu hedef almış insanlardı.
Bugünse ne hak hukuk var, ne kural. İyi ve kötü, gerçek ile yalan birbirine karışmış, değerler anlamını yitirmiş, ahlak sükut etmiş, hiç bir norm kalmamış durumda. İktidar destekçilerinin yakın ilişki kurdukları referans gruplarının normları, toplumsal normların yerini aldı. Durkheim’ın tanımıyla tam bir “anomi” dönemindeyiz. Durkheim’a göre, anomi, hangi normu izleyeceklerini bilemez hale gelen bireylerin toplumla bütünleşmelerini giderek olanaksızlaştıran toplumsal düzensizlik ortamı. Bir başka deyişle, normların geçerliliğini ve yaptırım gücünü yitirmesi, değer ve norm hiyerarşisinin bozulması, kuralları çiğneme eğiliminin yükselmesi ve değersel bir kargaşanın topluma egemen olması durumlarında anomi ortaya çıkar. Ne yazık ki; kuralsızlığın kural haline geldiği bir dönemin ağır sıkıntılarını hep birlikte yaşıyoruz.