Joe Biden’ın ABD’nin 46. Başkanı olması sadece ABD için değil dünya için de yeni bir dönemin başlaması demek. Trump ile ABD’nin dış politikasında devre dışı kalan kurumlar, yeniden devrede olacak ve popülizm zemin kaybedecek.
Nitekim Biden’ın göreve geldiğinden bu yana imza attığı kararların hepsi Trump politikasının tam tersi yönde. Bu adımların hepsi tahrip edilen demokratik zeminlerin yeniden güçlenmesi demek.
Özetle Biden ile birlikte ABD’de politika yapma anlayışı popülizm temelinde şahsilikten ve keyfilikten uzaklaşma; kurumların ve kuralların yeniden devrede olması, demokratik teamüllerin yeniden işlemesi demek.
Ve bu, dünyanın farklı ülkelerindeki popülizm karşıtı, demokrasi yanlıları için de bir umut.
BİZİM İÇİN NE DEĞİŞECEK?
Biden ile birlikte ABD’de sadece iç politika değil, dış politikada da değişim olacak. ABD’nin yeni dönemde başta AB ve NATO ile daha yakın çalışacak olması doğal olarak Türkiye-ABD ilişkilerini sadece iki ülke arasında değil NATO-AB ile olan ilişkiler bağlamında da düşünmek gerekecek.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Trump ile kurduğu bireysel ilişkiler Türkiye-ABD ilişkilerinde “altın çağ” yaşatmadığı açık. Ancak buna rağmen Erdoğan ve ona yakın medya Trump’ın yeniden seçilmesini temenni etti. Bunu görmek için ABD seçimlerini hayli yakından izledi. Ama sonuç istedikleri gibi olmadı.
Biden’ın seçilmesi Erdoğan ve yönetimi için zor bir sürecin başlaması demek. Sonuç olarak Trump ile kurulan bireysel ilişkiler, kimi sorunları çözmese de bunların iki ülke arasında kriz yaratacak biçimde gündeme gelmesini sürekli erteledi.
Ancak Rusya’dan alınan S-400’lerle başlayan gerilim, Türkiye’ye yönelik alınan yaptırım kararları ile ilişkilerin geleceğinde büyük risk oluşturdu.
Bu bağlamda ABD’nin yeni Dışişleri Bakanı’nın Senato’da Türkiye için kullandığı sert ifadeler, iki ülke arasındaki ilişkilerin daha da gerileceğinin işareti gibi. ABD’de Türkiye ile yeni sayfa açma isteği ifade edilse de bunun kolay olmayacağı da bir o kadar açık.
Bunun yanında Türkiye-ABD arasındaki ikili ilişkiler, ülkelerin taraf olduğu sorunlardaki farklı pozisyonlar gereği zor günler yaşayacak görünüyor.
TAVİZ Mİ VERECEĞİZ?
Bunların başında S-400’ler geliyor. Sonra Suriye’de YPG yaklaşım, Libya ve Doğu Akdeniz’deki farklı tutum, Halk Bankası Davası iki ülke arasındaki ilişkileri zorlayacak konular. S-400’lerin alınması ile Türkiye’nin F-35 programından çıkarılması sadece alınan yaptırım uygulamaları kadar F-35 kapsamında pek çok projeden çıkarılması ve bunun yol açtığı ekonomik zararlar da ciddi boyutlarda.
Yeni ABD yönetimi AB ile birlikte özellikle yeni yaptırım tehditleri ile birlikte Türkiye’yi insan hakları ihlalleri, uzun tutukluluklar gibi konularda zorlayacak görülüyor.
Sonuç olarak iki ülke arasında ilişki asimetrik bir ilişki var. Ve bu durum Türkiye’yi taviz vermeye zorlayacak görünüyor.