Ahmet Çakır
Acil eylem gerek
Milli Takımın Eylül serüveni korkunç bir fiyaskoyla sonuçlandı. 3 maçta alınabilecek 7 puanı bile beğenmeyenler vardı. 3’ünü de kazanıp işi büyük ölçüde bitirebilirdik. Yani her zamanki gibi hayallerimiz, erişilebilir noktanın çok uzağındaydı. Gerçekse, grup ikincisi olarak play off oynamaktı. Yaşanan fiyaskoya karşın hala bunu yapabilecek durumdayız.
Kuşkusuz ki Hollanda karşısındaki perişanlığımızı bir an önce unutmak gibisinden çaresizlik itiraflarını ciddiye alacak değiliz. Kazanabileceğimiz yolundaki değerlendirmelerden bu kadar uzak ve utandırıcı bir noktaya düşmüş olmamız karşısında, çok daha önce sorulması gereken hesaplar daha fazla geciktirilemez. Şu yanlış bu hatalı, Şenol Güneş gitsin, TFF defolsun gibisinden bilinen tepkiler Hollanda karşısında daha ilk golü yememizle birlikte başladı. 6 gol sonrasında ise artık kimseyi tutmak mümkün değildi. Gerçi işin sorumlusu olanlar, böyle palavra fırtınaları nasıl savuşturacaklarını biliyorlar ama bu kez işleri pek kolay görünmüyor. Nitekim Şenol Güneş’in “Şeytani düzen” gibisinden söylemleri de bundan kaynaklanıyor.
Aslında Hollanda ile oynadığımız ilk maçı 4-2 kazanmış olmamız, futbolun inanılmaz cilvelerinden biriydi. O karşılaşmada ortaya konulan oyun değerlerini bilgisayara verseniz, 5-2 yenilgimiz gibi bir sonuç ortaya çıkabilirdi. Buyurun birlikte bakalım: Topla oynama oranında Hollanda 66/34 üstünlüğe sahip. 20 şut atmışlar 9’u kalemizi bulmuş. Biz 8 şut atmışız, 5’i kaleyi bulmuş. Onlar 635 başarılı pas yapmış biz 304. Onlar 11 köşe atışı kullanmış, biz 3. Düpedüz ezildiğimiz maçtan çıkan galibiyetin faturası ağır olmuş gibi görünüyor.
· · ·
Zaten şimdi bütün bu gürültü patırtıyı çıkaranların da konuyla ilgileri taş çatlasa 24 saat sürüyor. Sonrasında yok efendim transferin son gününde hangi kulüp kimi alacaktı, Trabzonspor-Galatasaray maçının hakemi kim olacaktı gibisinden olağan gündemimize döneriz.
Şenol Güneş gitsin şu gelsin gibisinden önermelerin bir anlamının olmadığı bugüne kadar defalarca görüldü. O nedenle de çok ciddiye alınacak bir yanı yok. Gerçek düşüncem bu ama kalan 4 maçlık serüvende bizi hedefe ulaştıracak birini biliyorsanız, hiç durmayın gönderin Şenol Güneş’i. Daha önceki benzer durumlarda ‘şu gitsin bu gelsin’ denilirdi. Şimdi gelecek kişiyle ilgili önermeler Okan Buruk’tan öteye geçmiyor. Onunla ilgili sesler de cılız çıkıyor.
Karadağ ve Hollanda maçlarında yaşanan perişanlığa rahatlıkla Cebelitarık da eklenebilir. Dolayısıyla Şenol Hoca, Avrupa Şampiyonası yıkımının altından kalkamadığını açıkça ortaya koydu. Bu üç maçta yaşanan sorunların hiçbirine Güneş’in çözüm getiremediği açıkça görüldü. Ne kendisi silkinebiliyor ne de takımı ayağa kaldıracak bir etkinlik gösterebiliyor. O nedenle de düşüncem değişti: Gönderilmesi yararlı olur.
Şenol Güneş Avrupa Şampiyonası sonrasında yaşanan süreçte de kendini tüketti. Yaşanan fiyaskoyla ilgili açıklamaları, kendisini sevenleri bile isyan ettirecek nitelikteydi. Şimdi de kimleri kastettiği çok açık olan “şeytani düzen” söylemleriyle bir yere varabilmek mümkün değil. Nitekim bunu kendisi de söyledi: Maçları kazanarak bu şeytani düzeni bozmak mümkün iken, böylesi sızlanmalarla zaman yitirmesi, ona duyulan saygıyı da azaltıyor. Milli takımın durumu şu anda acil eylem gerektiriyor. Orada da gözler haliyle TFF yönetimine dönüyor. Bu konuları gerçekten bilenler, futbolumuzun nasıl yönetildiğinden de haberdardır. Dolayısıyla TFF yönetiminden etkili bir eylem beklemek, yersizdir. Onlar da başlarına geleceği bekleme çaresizliği içindeler. İşlerin iyi gittiği dönemde kameraların karşısına geçip teknik açıklamalar yapanlar, şimdi ne yapacaklarını bilememe çaresizliği içinde saklanıyor.
· · ·
Aslında grup matematiği olarak ortada o kadar umutsuz bir durum yok. Sadece lider olarak çıkma hayaline veda ettiğimizi kabullenmeliyiz. İkincilik için Norveç’le çekişeceğiz. Onların hem bizimle hem Hollanda ile deplasmanda oynayacak olmaları da çok büyük avantaj bizim için. Ancak biz yaşadığımız bu perişanlıkla söz konusu avantajı gerektiği gibi değerlendiremeyiz. Kısacası, tam 1 ay sonra gruptaki kader maçımızı oynayacağız. Norveç’i mutlaka yenmeliyiz. Deplasmanda sayılacak maçı 3-0 kazanıp da evimizdeki seyircili karşılaşmayı kazanma konusunda endişe yaşamamız tam bize özgü bir durum. En başarılı olduğumuz zamanlarda bile bu tür zikzaklardan kurtulamadık. Hemen ardından oynayacağımız deplasmandaki Letonya maçını nihayet kazanabilir miyiz, kestiremiyorum. Dünya sıralamasında 136.lıkta bulunan rakip karşısındaki başarısızlığımız, bizim hiçbir şey yapamayacağımızı gösterir derecede ağır bir noktada. Son maçta 1 Kasım’da deplasmanda Karadağ’ı yenme konusunda da yine aynı eziyeti yaşayacağımız açık.
Grup matematiğinde 19-20 puan ikinciliği getirecek gibi görünüyor. Bizim bu hedefe ulaşmak için 3 maçı kazanmamız gerekiyor. Normal koşullarda 4 maçı da kazanmamız gereken bir güç farkı var rakiplerimizle aramızda. Ancak iş bunu sahaya getirmeye geldiğince inanılması güç arızalarla karşılaşabiliyoruz. Şenol Güneş de bunun üstesinden gelebilecek gibi görünmüyor.