Melda Onur
ABD’deki polis sorunu ve 1033 sıkıntısı
Floyd cinayeti protestolarına karşı Trump’ın orduyu sokağa indireceğini söylemesi ardından Türkiye medyasında, Ortadoğu Coğrafyasından postalını çekemeyen ABD hakkında ironik espriler başladı. ABD askerini ilk kez kendi ülkesinin sokaklarında görecektik. Ancak, uzunca bir süredir asker görünümlü polis ABD toplumunu huzursuz etmeyi sürdürüyor. Floyd olayı ile ABD’deki polisin ağır silahlı hali bugünlerde daha sıklıkla konuşulur, yazılır, çizilir oldu. Reformlardan bahsedilir oldu. “Yerel polise savaş silahı vermeyi durdurun” talebiyle imza kampanyaları var. Çeşitli medya sitelerden yazarlardan alıntılarla “1033 Sorunsalını” derledik:
1997’de başlayan 1033 Programı uyarınca Savunma Bakanlığı, uyuşturucu ve terörle mücadele operasyonları için yerel polis teşkilatlarına istediği tür ve miktarda teçhizat verebiliyor. 1997 yılında ilk amacı uyuşturucu ve terörizmle mücadele olan 1033 Programı gelinen noktada asker ve polis arasındaki çizgilerin bulanıklaştırılması, aslında toplumsal huzuru sağlaması gereken görevlilerin zihniyet, taktik ve savaş silahlarıyla silahlandırılması oldu.
Global Research News’ta yer alan Bonnie Kristian imzalı makalede öncelikle ABD’deki polis sorununun hem politik hem de kültürel temelli olduğuna dikkat çekiliyor. Burada vurgulanmak istenen, tepede ne kadar reform yapılırsa yapılsın, ülkenin her yerindeki uygulamalara yansıyamıyor. Ancak bu şiddetteki en belirleyici ve somut düzenlemenin 1033 Programı olduğunu belirtiyor. Yani yazarın ifadesi ile “Sözde ‘terörle savaş’ için yerel polis departmanları süngü, otomatik tüfek, el bombası yanı sıra mühimmat, zırh giysisi, robotlar, deniz taşıtları ve gözetleme dronları vb gibi mühimmatla militarize ediliyor.
Barack Obama, 2015 yılında bu mühimmat transferine birkaç sınır koymuştu; ama 2017 sonbaharında Donald Trump, bu sınırlamaları kaldırdı.
Ferguson cinayeti
dönüm noktası
Kristian, birçok Amerikalının 1033 ile ilk kez, 2014 yılında Missouri - Ferguson’da polis tarafından vurularak öldürülen Michael Brown cinayeti ve ardından gelen protestolar sırasında tanıştığını belirtiyor. Ferguson’dan gelen görüntülere sivil gözle bakıldığında, polisin savaş tankına benzeyen zırhlı araçlarla banliyö sokaklarında gezdiği görünüyordu. Askeri teçhizata benziyorlardı, çünkü zaten askeri teçhizattı.
“Ceza Adaletini” önceleyen Kolluk ve Yasalar üzerinde çalışan bir STK’nın emekli polis yöneticisi Neill Franklin, 1 Eylül 2017 tarihli yazısında kamu güvenliğinin yanlış anlaşıldığına vurgu yaparak bu durumu son derece sakıncalı gördüğünü belirtiyordu:
“Ferguson’dan gelen görüntüler, ülke çapında 1033 Programı hakkında farkındalık yaratmaya yardımcı oldu. Halk, bir protesto sırasında barışı korumak için gönderilen polisin neden savaştaki askerlerden ayırt edilemez olduğunu öğrenmek istedi. Evleri askeri silahlı polisler tarafından basılan kişiler ve ailelere yaşatılan dehşetin yanı sıra, bu tür ekipmanların polis tarafından düzenli kullanılması polis-toplum ilişkilerine zarar vermektedir. Militarizasyon halkın polise olan güvenini, genel olarak kolluk kuvvetlerinin etkinliğini ve nihayetinde kamu güvenliğini aşındırmıştır. Memurların suç işlenmesini önleme, suçla mücadele faaliyetlerinde bulunmaları gerekir. Kaynak israfına yol açan ve hem kolluk kuvvetleri hem de halk için tehlikeli durumlar yaratan programlara katılmaları gerekmez.”
Zırhlı araçlar plajlarda
Bonnie Kristian ise polisin, bu silahların nasıl ve nerelerde kullanılması gerektiğine dönük Pentagon uyarı ve önerilerini pek de takmadığına işaret ediyor. Normalde barikat açmak ya da rehine kurtarmak amaçlı ağır silahlı ekiplerin her yerde her şekilde gücünü kullandığına vurgu yaparak belgelenmiş şu örnekleri veriyor: Futbol maçı bahisi oynayan silahsız bir gözlükçünün tutuklanması, bir tavuk kümesinin yağmalanması, lisanssız çalışan bir berberin yakalanması ve intihar etmek isteyen kişiyi önceden öldürerek intihar vakasına engel olunması gibi. “Zırhlı araçları plajlarda, alışveriş merkezlerinde, temalı parklarda ve okul maçlarında devriye gezmek için kullanıyorlar. Olayları tırmandırmama ve tehdit enflasyonu Amerikan dış politikasında olduğu gibi Amerikan polisliğinde rutin hale geldi. Donanım boyutunun yanı sıra sivil özgürlüklere tehdit var. Washington’dan ülkenin dört bir yanındaki polis departmanlarına kadar toplanan veriler, devlet ve yerel kolluk kuvvetleri ile paylaşılıyor. Terörle mücadele ile teşvik edilen polis halkla karşılaştığında, kendisini düşman savaşçılarıyla uğraşan askerler gibi görüyor. Sonuç ölümcül.”
2014’deki protestolara uygulanan polis şiddetini Business Insider için yazan Ordu ve Savunma Editörü ve eski deniz subayı Paul Szoldra bunu “Polisin militarizasyonun dehşet veren sonucu” olarak tanımlıyordu:
Afganistan gibi
“Afganistan’da ABD Deniz Kuvvetleri olarak devriye gezerken, çevremizle uyum sağlamak için çöl kamuflajı taktık, düşman saldırısı altında geri çekilmek için tüfekler taşıdık ve yol kenarındaki bombalardan kurtulmak için zırhlı araçlarda dolaştık. Evet korkutucu görünüyorduk, ancak tüm araç ve ekipmanlarımızın düşman kuvvetlerine karşı savaşmak için açık bir amacı vardı. Öyleyse neden aynısı şehirlerimizin sokaklarında kullanılıyor?”
2014 yılı olayları 1033 için gerçekten de bir sıçrama olmuş. O günden bugüne gerek profesyonel gerekse amatör yazarların çeşitli haber ve blog sitelerinde yazdıkları ABD halkının aslında bu abartılı militarize görünümden ne kadar rahatsız olduğu. 2018 yılında bir Medium yazarı Claire Lynch şöyle diyordu:
“Polis şimdi her zamankinden daha tehlikeli. Kolluk kuvvetlerine programın başlangıcından bu yana 8.600 emniyet teşkilatına 6 milyar dolardan fazla ekipman verildi. Bu ekipmanları alan kişilere dikkat edilmelidir. Çünkü bu ekipmanlar, “gerekli bir olay” için depoda tutulmaz – ki bunun için hangi olayın gerekeceğinden de emin değilim.” Louisiana Eyalet Üniversitesi’nden siyaset bilimcisi Anna Gunderson, 1033 programının suç oranları üzerindeki etkilerini inceleyen 2019 tarihli araştırmasında “Federal hükümetin, yerel kolluk kuvvetlerine giden bu ekipmanların çoğunu gerçekten takip etmediğini” yazmıştı.
Mayına dayanıklı araçlar
BuzzFeed News Muhabiri John Templon, 4 Haziran tarihli yazısında “Savunma Bakanlığı’nın verileri, şu anda kolluk kuvvetlerinde ne kadar ekipman bulunduğunu gösteriyor. Alınıp daha sonra elden çıkarılan veya federal hükümete iade edilen ekipmanı takip etmiyor. Yine de, Mart ayından bu yana, yerel kolluk kuvvetlerinin cephaneliklerinde şu anda 494 mayına dayanıklı araç, en az 800 adet vücut zırhı, 6.500’den fazla tüfek ve Ferguson’dan sonra edinilen en az 76 uçak bulunuyor. Yaklaşık 24 ton ağırlığında, 13 feet yüksekliğinde ve üstünde bir top kulesi bulunan mayına dayanıklı araçlar, Irak ve Afganistan gibi savaş bölgelerindeki patlayıcı cihazlara ve pusulara dayanacak şekilde tasarlanmıştır. Oysa şu anda birçoğu 50’den az memuru olan küçük, genellikle kırsal gölgelere gönderildi”
Gücün istismarı
İngiltere’de, Uluslararası Şeffaflık Merkezi’nde Silah Kontrolü, Savunma, Güvenlik ve İnsan Hakları Uzmanı olan Ara Marcen Naval: “Gücün İstismarı” diye nitelediği durum için LinkedIn hesabında şu ifadelere yer veriyor:
Dünya çapında polisin aşırı güç kullanımı ve bazı durumlarda ölümcül güç içeren olaylarını tarafsız bir şekilde soruşturmak için çalıştım. Çalışmalarım göz yaşartıcı gaz, lastik mermi gibi aslen öldürücü olmayan silahları defalarca, aşırı ve bazen savunmasız insanlara karşı kullanmak gibi olayları içeriyordu. Kariyerim boyunca, hiç George Floyd’un hayatını sona erdiren 8 dakika 46 saniyelik polis vahşeti gibisini görmedim. Buffalo’da çevik kuvvet polisinin 75 yaşında silahsız bir protestocuyu yere itip bilinçsiz bıraktığını da gördük. Ancak George Floyd’un ölümü, şiddet uygulayan kişilerin otorite konumlarına sahip olmalarını sağlayan sistemdir. Korkunç bir güç istismarı ve nefret ediyorum.