Haldun Solmaztürk
28 Şubat Davası & Ortak payda
Ortak payda—ve ortak katlar—bir matematik terimi; onsuz bazı işlemleri yapamazsınız.
Adeta açık hava tımarhânesine dönen ülkede yaşadığımız akıllara seza olayları anlamlandırmakta zorlanıyoruz. Eski dilde ‘mahrec-i müşterek’ dedikleri bir ‘ortak mahreç’ olmalı.
Yargıtay’ın iki gün önce onayladığı ‘28 Şubat’ davası için de böyle…
Sanıklar, “Kaynağını Anayasadan ve yasalardan almayan bir yetkiye” dayanarak, “icra organını cebren ıskat ve vazifeden men etmekle” suçlanıp mahkum edildiler—on dört müebbet!..
Otuz yedi beraat var, bir kısmı hakkındaki kararlar da bozuldu, yeniden yargılanacaklar.
Suç delili ‘bilgi, belge, beyanlar’ arasında, özellikle 4 Şubat 1997 günü Sincan’dan geçen tanklar “darbe yapılabileceği izlenimi oluşturmak” amacıyla ‘zorlayıcı, cebri güç’ kullanımı sayılıyor.
Bir süre önce, ‘Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ ve ‘Sarıklı Amiral’ hakkındaki kaygılarını kamuoyuyla paylaştıkları için gözaltına alınan amirallerin arasına bir de karacı general katılmıştı.
Devlet kurumlarının da dahil edildiği ‘yargısız infaz’ halini alan siyasi histeri içinde pek dikkat çekmedi ama o general Türkiye Emekli Subaylar Derneği’nin ‘seçilmiş’ genel başkanıydı.
Orta Çağ’ın ‘cadı avlarını’ ya da Abdülhamit’in istibdat devrini hatırlatan süreçte Milli Savunma Bakanlığı resmi bir açıklama yayınlıyor. Sözde, Türkiye Emekli Subaylar Derneği ve Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği (TEMAD) Başkan ve Yönetim Kurulu üyeleri, bakanlığa destek ziyaretinde “Bazı amirallerin yayımladığı bildiriyi kınadıklarını” belirtmişler.
Halbuki gerçek hiç de öyle değil, TESUD’dan gelen kınama-mınama yok!..
Herhalde bakanlık “Nasıl olsa, cesaret edip bizi yalanlayamazlar” diye düşünmüş olmalı.
Bu vahim bir hata; kendisi de ordudan gelen Bakan Bey, emekli de olsa ‘subayın’ tepkisini öngöremiyor. Üstelik toplantıda Genelkurmay Başkanı da var—basireti bağlanmış (!) olmalı.
TESUD, bir karşı açıklamayla, biz ‘davet edildik’, gittik, görüş ve önerilerimizi paylaştık, ama “Emekli amirallerin bildirisine yönelik herhangi bir kınama ifadesi kullanmadık” diyor.
Vay, sen misin Bakanlığı yalanlayan!..
İçişleri Bakanlığı “TESUD yöneticilerinin destek açıklaması üzerine” [a.b.] TESUD’a müfettiş gönderiyor—denetleme için… Ertesi sabah Genel Başkan’ın evi aranıyor, bilgisayarına ve telefonuna el konuluyor, hem Başkan hem de TESUD Yönetim Kurulu—ki onlar da seçilmiştir—görevden uzaklaştırılıyor ve mahkeme (!) kararıyla ‘kayyum’ atanıyor.
Aslında TESUD açıklaması, İçişleri Bakanlığının iddia ettiği gibi amirallerin duyurusuna ‘destek’ değil; sadece ‘kınamadık, böyle bir beyanımız olmadı’ diyorlar.
Sanki bütün bunlar ‘kınamadıkları’ için—ya da öyle görünüyor.
Ama kazın ayağı öyle değil!..
Hani görevden alınan TESUD Genel Başkanı vardı ya; o 4 Şubat 1997 günü Sincan’daki tankları ‘yürüten’ kurmay yarbay—o dönemde Etimesgut Zırhlı Birlikler Okulu’nda tabur komutanı.
2 Nisan 2021 günü—amiraller olayından iki gün önce—Yargıtay 16’ncı Ceza Dairesi’ne bir dilekçe veriyor, “O intikal, daha Eylül 1996’da Eğitim Uygulama Emri’ne konmuştu. Ankara Çayı üzerindeki köprüde inşaat vardı, zorunlu olarak Sincan’dan geçtik. Provası 10-15 gün önce yapılmıştı. Etimesgut Emniyet Müdürlüğü, jandarma birimleriyle koordine edilmişti.” diyor.
Bu bilgi ‘temyiz incelemesini’ yaptığınız ‘28 Şubat’ davası dosyasıyla doğrudan ilişkilidir, “Adli makamlar önünde bu beyanlarımı tekrarlamaya hazır olduğumu arz ederim” diye bitiriyor.
Yani, ‘cebri güç’ kullanımına zorlama da olsa dayanak yapılan tek olay aslında planlı, haftalar önce polis ve jandarma ile koordine edilmiş, herkesin bildiği, eğitim maksatlı motorlu intikal.
TESUD Genel Başkanı ‘pişmiş aşa su katıyor’ ama dilekçeyi verdiği daire (Şimdi 3. Ceza Dairesi) ‘doğrudan ilişkili’ bilgiyi ‘ilişkisiz’ buluyor ki iki gün önce o kararları alıyor.
‘TESUD Genel Başkanı bu zamana kadar niçin beklemiş?’ diyebilirsiniz;
Beklememiş, bu dilekçelerinden sadece biri, en sonuncusu!.. Ama hep ‘yok’ sayılmışlar.
TESUD’a kimi ‘kayyum’ atadılar derseniz o da bir emekli subay, bir önceki genel başkan—'geçici’ yönetim kurulu üyeleri de!..
Bütün bu itiş-kakışta Bakanlıktaki aynı toplantıya katılan TEMAD ne tepki verdi diye merak eden olursa, onlar “Bu bildiri, birlik ve beraberliğimizi bozmaya yönelik bir harekettir” deyip ‘kınadılar’.
“Cumhurbaşkanı Montrö’yü tanımayabilir” diyen Meclis Başkanı bütün bu olan biteni izliyor.
Anladınız mı ‘ortak mahreç’ kavramına niçin ihtiyaç duyduğumuzu…
Bu birbirinden kopuk gibi görünen binlerce olayın bir ortak paydası olmalı!..
Gri pasaportlarla insan kaçakçılığından buharlaşan Merkez Bankası rezervlerine, eşe-dosta verilen ihalelerden kupon arazilere, KKTC Cumhurbaşkanına yapılan külliyeden çökülen (!) otellere, uçaklardan saraylara, ‘itibardan tasarruf olmaz’ derken porsiyonları küçültme çağrılarına, hepsini birbirine bağlayan basit, anlaşılabilir, akılcı bir açıklamaya ihtiyacımız var.
Ortak payda dediğim odur!..