Alper Taş
1 Mayıs sola çağırıyor!
1 Mayıs insanlığın eşitlik ve özgürlük mücadelesinin tarihsel yükü ve mirasını taşıyan bir gün olarak yine parlıyor.
Her 1 Mayıs’ta olduğu gibi dünyanın her yerinde emekçiler ve ezilenler 1 Mayıs’ın “sınıfsız, sömürüsüz ve sınırsız bir dünya” tarihsel çağrısına ve özlemine, güncel-acil taleplerini de ekleyerek alanlara çıkacak. 1 Mayıs işçi sınıfının, emekçilerin, ezilenlerin mücadele, birlik, dayanışma günüdür.
İçinden geçtiğimiz dünya ve Türkiye iklimi 1 Mayıs’ın bu özünü daha anlamlı ve önemli kılıyor.
Emperyalist-kapitalist düzen, insanlığı ve gezegenimizi büyük bir yıkım ve yok oluşla yüz yüze bırakmış, adeta uçurumun kıyısına getirmiş vaziyette.
Bu düzenin krizine, bir de hâlâ daha sürmekte olan pandemi krizi eşlik etti. İklim krizi var olan krizi daha da derinleştiren bir unsur olarak ağırlığını artırıyor.
Silahlanma, Ukrayna Savaşı başta olmak üzere yerel, bölgesel savaşlar, açlık, yoksulluk, işsizlik, eşitsizlik, adaletsizlik almış başını gidiyor.
İnsan, insani özelliklerini ve anlamını yitiriyor. Büyük bir anlamsızlık içerisinde, korkular ve kâbuslar yaşıyor. Yaşam sevinci kayboluyor.
Emperyalist-kapitalist düzen dünyayı %1 için bir cennete, %99 içinse bir cehenneme çevirmiş durumda. Böylesi bir var oluş-yok oluş evresinde işçi sınıfının 8 saatlik işgünü talebinden doğan 1 Mayıs bugün her zamankinden daha fazla mücadele, birlik, dayanışma günüdür ve daha da enternasyonalisttir.
Bütün bir yerküreyi adeta esir alan bu emperyalist-kapitalist düzenin yarattığı krizden canı yananların talepleri, sorunları dünya çapında ortaklaştı:
İşten çıkarmalar durdurulsun, güvenceli çalışma hakkı, herkese gelir desteği, silaha ve savaşa değil sağlık ve eğitime bütçe, her alanda kamusal hizmet, ücretlerin, emekli maaşlarının ve sosyal yardımların yükseltilmesi, çalışma saatlerinin düşürülmesi, işlerin adil paylaşımı, sağlıklı bir çevrede yaşam hakkı gibi.
Talepler bunlarla da sınırlı değil.
Diğer yandan düzen demokrasi ve özgürlük alanlarını da daraltıyor. Kriz gerekçelendirilerek denetim, gözetim, otoriterleşme eğilimleri meşrulaştırılıyor, yeni bir faşizm süreci inşa ediliyor.
Dünya emperyalist-kapitalist sistemine bağımlı olan ülkemiz de bu krizi derinlemesine yaşıyor. Çünkü dünya çapında yaşanan bu krize eşlik eden, bize özgü bir kriz de var.
Bu kriz tek adam anlayışına dayanan Başkanlık Sistemi’nden kaynaklı rejim krizidir.
Bu sistem düzen krizinin ülkemizde daha şiddetli yaşanmasına yol açıyor.
Bütün krizlerin çözümü olarak hile ve baskı yöntemleriyle halka dayatılan bu sistemin bizzat kendisinin bir kriz kaynağı olduğu, geçen zaman diliminde iyice anlaşıldı.
İktidardaki AKP-MHP faşist bloğu bir yandan ekmeğimizi küçültüp işimizi, aşımızı elimizden alırken diğer yandan demokrasi alanlarımızı, özgürlük alanlarımızı daha da daraltan bir anlayışı yukarıdan aşağıya inşa etmeye çalışıyor.
Buna karşı emek ve demokrasi güçlerinin mücadelesi giderek büyüyor, yükseliyor, toplumsallaşıyor.
Türkiye 2023’e giderken Cumhuriyetimizin 100. yılında çok kritik bir eşiğe dayanmış durumda.
Ya 21. Yüzyıl’da giderek nefes alanlarımızı daraltan siyasal İslamcı faşist bir rejim kendisini tahkim edecek ya da hep birlikte devrimci, demokratik bir cumhuriyeti inşa edeceğiz ve ülkemizin özgür geleceğinin yolunu açacağız.
AKP-MHP faşist bloğunun Gezi Davası’ndaki hukuksuzluğunu, pervasızlığını da gördük.
Bu 1 Mayıs alanları aynı zamanda bu davadan kaynaklı öfkenin meydanlara akacağı ve Gezi’nin değerlerinin de savunulacağı bir 1 Mayıs olacaktır.
Gezi Direnişi ve 1 Mayıs aynı makamda söylenen farklı şarkılardır. Aynı makamı temsil etmeleri hedef alınmalarının da gerekçesidir.
Gezi’ye yönelik, hukuksuzluk dahi denilemeyecek o hınçtan doğmuş keyfilik ve korkunç garabet bir sessizlik çölü yaratmak isteyenlerin özlemine işaret ediyor.
Oysa Gezi ve 1 Mayıs’lar bir orman senfonisidir.
Bu yüzden, susturamazlar.
Hem düzen krizinin hem de rejim krizinin iç içe geçtiği kriz sarmalında sosyalizme geçişsel bir ufka sahip, devrimci demokratik bir cumhuriyet için kamucu, bağımsızlıkçı, laik, gerçek bir halk egemenliğine dayanan, ekolojist, feminist ve Kürt sorununda eşitlik yurttaşlık esasına dayalı bir çözümü içeren mücadele programı son bir çıkış olarak önümüzde duruyor.
Son çıkış, sol çıkıştır.
1 Mayıs sola çağırıyor.