Bahadır Erdem
SAVUNMA YÜRÜYOR
Hükümetin, bütün itirazlara ve AK Partili hukukçu vekiller dahil neredeyse bütün avukatların ortak itirazına rağmen, çoklu baro getirme ısrarı en sonunda savunmayı yollara düşürdü. İçlerinde avukat sayısı bakımından en kalabalık barolar olan İstanbul, Ankara ve İzmir Baro Başkanlarının da yer aldığı altmışa yakın baro başkanı, ‘hak, hukuk ve adalet’ için bulundukları şehirlerden Ankara’ya yürümeye karar verdiler.
Bir şehirde bulunan baroları çoğaltarak, bir türlü ele geçirmeyi beceremediğini düşündüğü, İstanbul, İzmir ve Ankara baroları da dahil, baroları bölerek savunmanın gücünü azaltacağını düşünen hükümet, baroları yenmek isterken aslında, yargının en önemli unsuru olan savunma hakkını daha da güdükleştirecek.
Ülkede demokrasiyi ve kuvvetler ayrılığını, insan haklarını, kadın haklarını savunan baroların sesini keseceğini düşünen hükümet, hazırladığını söylediği Avukatlık kanunu tasarısı ile barolarla beraber ülkeyi de güçsüzleştirecek. Bütün hukukçuların ortak karşı durmasına rağmen kendisinin gücünün karşısında ülkenin güçsüzleşmesi fazla umurunda olmasa gerek ki söz konusu yasa tasarısını inatla hazırlanmaya devam ediyor.
AK Parti’nin son açıklamalarına göre hazırlanan tasarıda çoklu baro sistemi sadece 5000den fazla avukatın üye olduğu İstanbul, Ankara ve İzmir Baroları için getirilecek. Bu da hükümetin aslında Avukatlık Kanunu tasarısını hazırlarken esas amacının sadece, kendisini eleştiren üç büyük barodan kurtulmak olduğunu gösteriyor.
Baro Başkanları yola çıktılar ve dün itibariyle Ankara girişine geldiklerinde, Ankara Valiliği’nin emriyle polisler tarafından, izin alınmadığı gerekçesiyle yürüyüşleri engellenerek, Ankara’ya sokulmadılar. Eskişehir yolu üzerindeki Ankara’ya giriş kapısında dün gece itibariyle yağmur altında bekletiliyorlardı. Baro Başkanlarına polis tarafından yapılan muamele ise demokrasi ile yönetilen bir hukuk devletinde kabulü mümkün olmayan bir sertlik ve üsluptadır. Gaziantep Baro Başkanı, polis tarafından itilip kakılmış ve tartaklanmıştır.
Valilik, Baro Başkanlarının Anayasa’nın 34. Maddesinde güvence altına alınan herkesin izin almadan silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri hakkına ve yürüyüş hakkına dayanarak Ankara’ya yaptıkları yürüyüşü, kamu düzeni gerekçesiyle engellemiştir.
Son yılları özgürlükleri engellemekle geçiren hükümete, Demirel’in meşhur ‘yollar yürümekle aşınmaz’ sözünü hatırlatmak gerekir. Vurdumduymaz bir bakış açısı gibi görünen bu sözün altında yatan hukuki gerçek ise demokrasilerde, yapılan yasal yürüyüşlere müdahale edilemeyeceğidir.
Halbuki hükümetin son yıllardaki yaklaşımı, haklarını savunmak için yürüyüş yapan bütün kesimlere son derece sert ve orantısız bir polis gücü müdahalesiyle engel olmaktır. Hükümetin göz ardı ettiği gerçek, yürüyüşünü tamamlayan baro başkanlarının engellenmeden TBMM önüne gelip ortak basın açıklaması yapmalarının ardından eylemleri tamamlanacakken, Valilik engellemesi ve polisin sert müdahalesi ile yaptıkları hak arama mücadelesinin en azından geniş kitleler üzerinde çok daha fazla amacına ulaşacağıdır.
Bütün bu resim içinde dün itibariyle basına yansıyan bir fotoğraf vardır ki gerçekten ibretliktir. Baroları temsil etmesi gereken Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, uzun zamandan beri baroların karşısında, hükümetin ve özellikle de Cumhurbaşkanı’nın yanında durmakta ve bu duruşunu büyük bir memnuniyetle her daim kamuoyuna ilan etmektedir. Ancak dün kendi instagram hesabından yayınladığı, Anıtkabir’de Atatürk’ün huzuruna çıkarak çektirdiği fotoğraf, Türkiye’nin demokrasiye, kuvvetler ayrılığına, insan haklarına, adalete inanan hukukçuları bakımından en hafif ifadeyle gerçekten bardağı taşırmıştır. Avukatlık Kanunu tasarısında TBB’ne yollanan delegele sayılarının değişimine ilişkin değişikliğin, yasa bu halindeyken bir daha seçilmesi imkansız olan TBB Başkanı’nın yeniden seçilmesinin önünü açacağı açıktır. Metin Feyzioğlu her ne için bu fotoğrafı vermiş olur ise olsun bu fotoğraf, savunma hakkına büyük bir ihanet olarak hafızalarda yerini almıştır.
Sizler bu yazıyı okurken gelişmelerin ne yöne doğru gelişeceğini bilemiyorum ama dün okuduğum ve çok hoşuma giden bir tweet ile yazıyı bitirmek istiyorum.
Savunma hakkının temsilcileri avukatlar hükümete soruyor, ‘Vereceğiniz yeşil pasaportlarla Ankara’ya girebiliyor muyuz’