Memetcan Demiray
Yağdır mevlam 'kader planı'!..
Fransa'ya bir aydan uzun süre yağış düşmedi, İtalya'da göller kuruyor. Sonuç?.. İngiltere marketlerinde sebze-meyve bulunamıyor. İklim değişikliği artık enflasyonun da nedenlerinden biri... Bu sırada İstanbul, Bursa ve Ankara'da barajlar alarm veriyor. Kuraklık kapıda... Yaklaşan felaketi idrak etmek için ille gözümüzle görmemiz mi gerekiyor?
Kendi derdimize düştük, haklı olarak dünyayı unuttuk. Oysa şu sıralar Fransa, ölçülmüş tarihinin en kurak dönemini yaşıyor. Çarşamba itibarıyla ülkeye yağmur yağmayan gün sayısı 32'yi aştı. Bazı köylere içme suyu tankerlerle taşınıyor. Çevre Bakanı Christophe Béchu, acilen tasarruf önlemleri alınmazsa kendilerini korkunç bir yaz mevsiminin beklediğini duyurdu. Zira ülkede atık suların geri dönüştürülme oranı sadece yüzde 1'di ve çözüm?.. Bechu'ya göre halk, tüketim alışkanlıklarını derhal değiştirmeliydi.
Benzer haberler bu hafta İtalya'dan da geliyordu. Alpler'e kış boyunca düşen kar miktarı yüzde 53 azalmış, kuraklıktan Po nehri havzası da nasibini almıştı. Dahası... Meşhur Garda Gölü'nde su seviyesi öyle bir hale gelmişti ki gölün ortasındaki adaya artık yürünebiliyordu!
Ve Venedik'in gondolları... Kanallarda su kalmayınca onlar da çamura saplanıp kalmıştı. Üstelik aylardan şubat, yani kışın ortasıydı!
DOMATES YOKSA ŞALGAM YİYİN!
Yine hafta içi İngiltere'den gelen bir haber sarsıcıydı. Marketlerde sebze ve meyve tükenmiş, kalan az miktarda domates ve biber "limitli" olarak satılmaya başlamıştı. Sebep?.. Ülke zaten ciddi bir kuraklık tehlikesiyle karşı karşıyaydı. Bunun üstüne bir de gıda ithal ettiği İspanya ve Kuzey Afrika'da don olayları yaşanınca kıtlık raflara yansımıştı.
Birleşik Krallık'ın Çevre, Gıda ve Tarım Bakanı Thérèse Coffey, "salata krizi"nin bir ay kadar sürebileceğini belirtirken halka "Yerli ürünlere yönelin, şalgam tüketin!" çağrısı yapıyordu. Bir anlamda "kader mutfağı"!.. Coffey'in açıklaması tepki çekecekti. "Kendi sebzenizi evde nasıl yetiştirirsiniz"? The Guardian gibi ciddi bir gazeteninin dünkü manşetiydi!
KURAKLIK = ENFLASYON
The New York Times da "iklim değişikliği"nin ekonomik boyutunu haber yapıyordu. ABD'nin pamuk ambarı Teksas, kuraklık ve aşırı sıcaklar nedeniyle mahsulün yüzde 73'ünü kaybetmişti. Bu da ülkede bebek bezlerinin yüzde 23, tampon fiyatlarının yüzde 13 artmasına neden olmuştu. Yani?.. Son yıllarda birçok ülkenin başına bela olan enflasyonun "gizli neden"lerinden biri "küresel ısınma"ydı.
Hava şartları yüzünden tarım yapmak imkânsız hale geliyor, çiftçiler meslekten uzaklaşıyordu. California Üniversitesi'nden ekonomi profesörü Daniel Sumner'a göre artık devlet desteği de faydasızdı. Uzun vadede tekstil için bile pamuk bulunamayacak, "Herkes polyester kullanacak"tı!
Keza Fransa'nın parfüm cenneti Grasse... Bölgedenin yaseminleri altından bile daha değerliydi ama sıcak hava dalgalarından dolayı çiçek yetiştirmek giderek zorlaşıyordu. Güzelim güller, sümbüller ve lavantalar... Kuruyup kalmıştı. Bölge halkı yağmur duasına bile çıkmıştı ama nafile... Yaşlıların dediği gibi, "mevsimler şaşmıştı". Şu durumda ruhlardan ne beklenebilirdi ki? Böylece parfümlerin kalitesi düşerken fiyatları uçuşa geçecekti.
EN RİSKLİ ÜLKE: TÜRKİYE!..
Bir yanda Brezilya ve Yeni Zelanda'daki sel felaketlerinde ölen insanlar... Diğer yanda ABD'nin güneydoğusuna erken gelen bahar... Sahiden mevsimler bir tuhaftı. Tamam, parfüm kullanmayalım. Ama Avrupa'nın güneyinde kuraklık devam ederse cevizden elmaya, çilekten tahıla, pek çok üründe kıtlık başlayacaktı.
Üstelik Fransa'da kuruyan bitki örtüsü, yeni orman yangınlarına zemin hazırlıyordu. En dayanıklı meşe ve zeytin ağaçları bile daha şubat ayında ölmeye başlamıştı!
Avrupa Birliği'nin çevreci Kopernik Programı da kıtadaki son durumu yakından inceliyordu. Program koordinatörü Andrea Toreti, yağışsız mevsimlerin ara sıra olabileceğini ama artık kuraklığın her yıl tekrarlandığını vurguluyordu. Bu da "iklim krizi"nin kanıtıydı. Ve Kopernik'in yayımladığı haritada en dikkat çekici "ayrıntı"... İspanya'dan Bulgaristan'a, birçok ülkede belli bölgeler kurakken Türkiye'nin neredeyse tamamı "risk altında"ydı!
SU: PARADAN DAHA KIYMETLİ...
Nitekim Meteoroloji İşleri'nin son raporu da Kopernik'i doğruluyor. İşte İstanbul'da bahar gibi bir hafta sonu... Baraj doluluk oranı yüzde 35'lerde seyrediyor! "Oto kuaförler", halı yıkamacılar, yüzme havuzları faaliyetlerine harıl harıl devam ediyor. İSKİ ise şimdilik nazik bir uyarıyla yetiniyor.
Ankara'da "aktif doluluk" yüzde 15 civarında. Bursa'da Nilüfer Barajı kurumuş, Doğancı alarm veriyor. Ve Keşan Belediye Başkanı Mustafa Helvacıoğlu... İlçede sadece 3-4 aylık su kaldığını belirtirken "Çeşmelerimizden akan her damla para değil; yaşam, nefes anlamına geliyor. Bu nedenle önemini bilmeli, boşa su harcamamalıyız. Su, paradan daha kıymetli hale gelecek" diyor.
Oysa bizim gündemimizde hafriyatlardan dağ yapmak, yıkılan kentleri A4 kâğıda çizerek yeniden "tasarlamak" ve daha fazla, daha fazla inşaat için ihaleler açmak var. Nasılsa baharda yağmur yağar, seller akar, TOKİ camdan bakar diye umuluyor. "Kader planı" ne derse o! Şiddetli kar, fırtına, heyelan ya da deprem... Hiç fark etmiyor.
Sistem böyle bizde... Önce birkaç bilim insanı uyarıyor, tek tük gazeteciler ve siyasiler dillendiriyor ama hiç ilgi çekmiyor. Derken felaket gerçekleşiyor ve şimdi ne yapmalı?! Tabii ki derhal tedbirler alınıyor!
Galiba kuraklığa karşı önlem almamız için de damacana suların 100 liralara fırlaması ve musluktan "tıssss" sesi gelmesi gerekiyor. Neyse ki "yağmur duası"nda Fransa'nın çok ilerisindeyiz! Diyanet Holding'e milyarlarca lira boşuna mı ödeniyor?