Memetcan Demiray
Tatil gözlerdeki ışıltıdır!
Bir yanda fakirleşme, diğer yanda artan maliyetler derken masmavi plajlar giderek hayal haline geliyor. Hatta yakın gelecekte seyahatin sadece zengin bir azınlığa hitap etmesi öngörülüyor. Nerede mi? Türkiye'de değil elbette!.. Covid-19'dan sonra şimdi de "turizm krizi"ne sürüklenen Avrupa, Nureddin Nebati gibi bir kurtarıcıyı mumla arıyor!
Tatil nedir? Bu sorunun cevabı kişiden kişiye hayli değişir. Örneğin kimilerine göre yeni yerler görüp keşfetmek, kimileri içinse bol bol uyku ve miskinliktir. Ve elbette deniz, güneş... Kahir ekseriyetin tercihidir.
Hafta içi Frankfurter Allgemeine'de bir yazı kaleme alan Boris Holzer ise meseleye kuramsal açıdan yaklaşıyordu. Konstanz Üniversitesi'nde sosyoloji profesörü olan Holzer'e göre tatil, modern toplumdaki bireyin sorumluluklardan ve iş hayatındaki rollerden sıyrıldığı özel bir zaman dilimiydi. Bunun için de öncelikle evle araya mesafe koymak gerekirdi. Turizm bize kentin hengâmesinde sahip olamadığımız "bireysel özgürlükleri" bakir doğa ve otantik tarih gibi formlarla vadediyordu. "Hayal gücünün uzaklığı"... Dileyene beş yıldızlı tesislerin konforu, dileyene ormanlarda, vadilerde macera avı!.. Günlük rutini askıya alıp "gönlündeki sen" olmak için tatiller en güzel fırsattı.
TURİST: BİR TÜR 'SIĞINMACI'!..
Oysa Holzer'e göre pratikte işler böyle yürümüyordu. Yaz gelir gelmez kitleler halinde yollara, havalimanlarına hücum edenler, yarattıkları izdihamla adeta "sığınmacı"ları andırıyordu! Tek fark, tatilcileri paniğe sevk eden ülkelerindeki savaş ya da kargaşa değil, gidecekleri yerde keyif alacakları sürenin sınırlı olmasıydı. Eh, çabucak huzura ermek için de birazcık zahmete katlanmak şarttı.
Ama maalesef kendinden kaçmak için binilen uçak, yine "kendine" varacaktı! Öyle ya, gittiğiniz "ücra" sahil kasabası, tatile gelen "beyaz yakalılar"la doluydu. Tıpkı sizin gibi... Instagram'da iki fotoğrafı paylaşılan dağ köyü bile bir anda "moda" oluyor, "cazibe merkezi"ne dönüşüyordu. Kutup dairesi ya da çöller? Sahi, kafa dinleyecek neresi kalmıştı? Prof. Holzer için "kaçış turizmi" imkânsız hale gelirken artık toplumdan soyutlanmanın tek çaresi, "hayal gücünün uzaklığı"na sığınmaktı.
BUNLAR DAHA İYİ GÜNLER!
Aynı hafta Die Welt gazetesinde çıkan iki haber, bırakın "kaçış turizmi"ni, sıradan bir tatilin dahi ortalama bir Alman için giderek ulaşılmaz hale geldiğini anlatıyordu. İlk haber, Avrupa'da ucuz biletleriyle ünlü Ryanair'e dairdi. Havayolu şirketine ayakta yolcu taşımak (!) gibi sıra dışı fikirler kazandıran CEO Michael O’Leary, her şeyin giderek pahalı hale geldiği bir dünyada artık uçuşların çok ucuz kaldığından söz ediyordu. Nasıl yani? 8 avroya Barcelona, 10 avroya Napoli günleri bitmiş miydi?
Nitekim Covid öncesine nazaran uçak biletleri tam yüzde 44 zamlanmıştı. Üstelik oteller de pahalılıktan nasibini alıyordu. Dünyanın en gözde 20 destinasyonunda gecelik konaklama ücreti ortalama 139 avroya fırlamıştı! Artan enerji fiyatları kadar personel kıtlığı da enflasyonda etkiliydi. Çalıştıracak eleman bulamayan oteller kahvaltı sürelerini kısaltıyor, günlük oda temizliğine yetişemiyorlardı. Hatta genel müdürler fazla mesaide resepsiyona yardımcı olmaya başlamıştı! Böyle giderse fiyatlar daha da uçacak, turizm pek yakında "kitlesel bir ürün" olmaktan çıkıp zengin bir azınlığın "lüksü" hâlini alacaktı.
OLAN 'ORTA SINIF'A OLDU
Jörg Wimalasena imzalı ikinci haber de bu tehlikenin altını çiziyordu. Araştırmalara göre Almanların yüzde 23'ü, bir haftalık tatili bile karşılayamaz olmuştu. Üstelik boşanmış çiftlerde oran yüzde 42'ye çıkıyordu! Gazeteye demeç veren 49 yaşındaki bekâr bir anne, eskiden Kanarya Adaları ya da Türkiye'de kampanyalı tatil yaptıklarını ama artık mutfak masraflarına bile yetişemediğini söylüyordu. Üstüne bir de kış için doğalgaz parası biriktirmeliydi. Keyfiyet böyleyken Hollanda'da sadece bir haftalık ev kirasına nasıl 1200 avro ödeyecekti?! Haftada 40 saat mesai yapmasına rağmen buna gücü yoktu. Acı ama gerçek: Artık "orta sınıf"a mensup olmadığını anlıyordu. Ve en fenası... Tek başına değildi ki... Akranları sosyal medyada kamp fotoğrafları paylaşırken 6 haftalık yaz tatilini evde geçirmesi gerektiğini kızına nasıl açıklayacaktı? 2022 Avrupa'sında çocuk büyütmek... Zor zanaattı.
Dört çocuklu bir başka kadının da derdi benzerdi. Diyelim ki bir otel ayarladı. Orada ailece ne yiyip ne içeceklerdi? Ve bir başkası... Bütün bir yıl çalışan insanın depresyondan çıkması için tatil elzemdi. Ama şimdi sadece kendisi değil, çevresi de seyahatten kaçınıyordu. Ayda 100 avro biriktirse ne olacaktı ki? Sosyal uçurum "orta sınıf"ı tükenme noktasına getirmişti.
HAYAL Mİ? VAR OLSUN NEBATİ DAYI!..
Vatandaşların bu gözlemini The Economist'in özel dosyası da doğruluyor. Covid-19'da lüks otellerin 100 dolara kadar düştüğünü hatırlatan dergi, aradan geçen iki yılda gecelik konaklamanın neredeyse iki buçuk katına çıktığını belirtiyor. Buna karşılık zenginlerin özellikle tatildeyken fiyatları umursamadığını... Dahası... Covid'den dolayı iki yıldır para biriktirdikleri (!) için mevcut krizin "plütokratları" hiç etkilemediğini vurguluyor!
Bu sırada İtalya'da geleneksel aile işletmesi plajların (lido) özelleştirilmesi gündeme geliyor. Ya büyük şirketler sahilleri ele geçirirse?.. Ortalık karışıyor!
Ve bir yandan aşırı sıcaklar... The New York Times, hâlâ tatil yapacak durumda olanların artık sonbaharı ve daha kuzeydeki ülkeleri tercih ettiğini duyuruyor. İspanya tasarruf için klimaları kısmaya hazırlanırken Kopenhag turizmde yeni yıldıza dönüşüyor!
İşte yüzde 10'luk enflasyonla boğuşan Avrupa'nın hâli bu... Nureddin Nebati'nin dediği gibi, kimsede "sokağa çıkacak" takat kalmamış gözüküyor!
TÜİK'in yüzde 79,6'lık (!) "hayat pahalılığı" açıkladığı ülkemiz ise bu sırada tatil fiyatlarıyla Mallorca ve Girit'i kıskandırmaya devam ediyor. Edremit'in "yazlıkçıları" emlak sitelerinde 15 metrekare odayı avro üzerinden kiralamaya çalışırken sırf tost-çayla iki kişinin Ege'de ayağını suya sokması için asgari ücret ödemesi gerekiyor. Mangalda köfteler, tavada kalamarlar, buz gibi bira, tekne turları ve "ışıl ışıl" turkuaz koylar... Çoktandır "hayal gücü uzaklığında"... Nebati Dayı sayesinde Türkiye, her Batılı'nın idealini yaşıyor!