Süreyya Su
Susan Sontag: Okumak İçin Yazan Bir Eleştirmen
Susan Sontag’ın denemeleri, ilgi alanları açısından başta edebiyat olmak üzere sinema, dans, tiyatro, resim ve fotoğrafa kadar bir çeşitlilik gösterir. O, hem hakkında yazdığı konular hem de yazma biçimi açısından başkalarından farklı bir eleştirmendir. Bir Amerikalı yazar olarak başkalarından Avrupai ilgi ve beğenileriyle ayrılır. Ama özellikle erken yazılarında akademik bir üsluba ve Amerikan kuralcılığına bağlı kalır. Her ne kadar denemelerini özel kılan kişisel düşüncelerini ifade etmekten çekinmese de, daha çok konuyu anlatmaya özen göstermektedir.
Sontag’ın denemelerindeki bu özellik, hakkında yazmak üzere konularını, genellikle özel ilgilerinin yönlendirmesiyle seçmesinden gelmektedir. Konularını dünyanın farklı yerlerinden, özellikle Avrupalı yazarlardan hareketle seçtiği için, Amerikalı okurlara yabancı gelen yazarları ve konuları bir yandan eleştirirken diğer yandan tanıtma görevine de bağlı kalıyordu. Yine de Sontag’ın yazarken tercih ettiği yaklaşım ve biçim, standart bir değerlendirme gibi değildir. Sontag, yazarken akademik gelenek ve eğilimlerden bağımsızlaşma mücadelesi içinde olmuştur. Kendi dilini ve üslubunu kurarken 1970’ler ve 80’lerde Amerika’da da tanınıp etkili olmaya başlayan Fransız teorileri, yapısalcılık ve yapıbozum akımlarından yararlanmıştır.
Sontag’ın denemelerinde üslubun özelleşmesi kitap adlarında bile izlenebilir. İlk deneme kitabının adı Yoruma Karşı’dır, sonraki Radikal İrade Üslupları’dır. Daha sonrakiler, şiirsel bir ad taşıyan, Satürn Yıldızı Altında ve son deneme derlemesi, Stres Azalınca’dır. Fakat onun üslubunu geniş bir çerçeve içine aldığımızda, aforizmalara benzeyen, şiirsel ve alıntı yapmaya teşvik eden cümleler, konusuna titizlikle çalıştığını gösteren bir zanaatkârlık ve düşüncesine kıvraklık kazandıran karşılaştırmalı okuma becerisi ile ayırt edilir. Üslubunun bu özellikleri onu Amerikalı eleştirmenlerden uzaklaştırır ve Avrupa geleneğine yaklaştırır.
Çilekeş yazar
Sontag’ın denemeleri, büyük ölçüde Fransız yazar, düşünür ve sinema yönetmenlerini özgünlüklerini ve ilginçliklerini yansıtarak Amerikalı entelektüel ortama tanıtmıştır. Eleştirilerinde ele aldığı yazar ve konuları sorgulamayı ve yargılamayı ihmal etmez. Sontag, içindeki edebiyata adanmış bir çileciliğin ve hayatı sanat haline getirmeye çalışan bir estetizmin, aslında iyi bir okur olmak için yazma arzusunun, başkalarının sorunlarına bağlanma ahlakının ve sürekli yeni sözler ve imgeler keşfetme hazzının gereklerini yerine getirme ve heyecanını yaşama iradesiyle başka yazarlar ve başka konular hakkında sürekli dindiremediği bir açlıkla yazmıştır.
Sontag bir deneme yazmaya başladığı zaman konusu üzerine saplantılı bir halde düşünür ve tutkulu bir şekilde araştırma yapardı. Denemenin konusu olan yazar veya meseleyle ilgili erişebildiği her şeyi hatmederek kendine mâl ederdi. Bir yazar hakkında deneme yazdığı sürece o yazarın maskesini takardı. Onun için bir yazar, sanatçı veya düşünür üzerine veya üzerinden deneme yazmak, bir oyuncunun bir role hazırlanması gibiydi. Bazen titizliği ve müşkülpesentliği yüzünden bir makale için aylarca çalışırdı. Ayrıca, bir konu hakkında yazarken o konuyla ilgili fikrini sürekli değiştirdiği için çok kez yeniden başlardı. Çünkü bir konu veya yazar hakkında belli bir fikirle değil, öğrenme güdüsü ve bilme istenciyle yazardı.
Yoruma Karşı
Sontag’ın ilk deneme kitabı Yoruma Karşı, 1962 ve 1965 yılları arasında yazılmış makalelerden oluşan bir derlemedir. Yoruma Karşı’da Sontag, o dönemin hâkim eğilimlerinden biri olan, “gizli” anlamlar arayışına karşı çıkar. Sontag, bu erken döneminde, Freud’un psikanaliz yöntemine ve göstergebilime dayanan niyet okuyucu ve anlamlandıran eleştiri biçiminden şikâyetçidir. Ona göre eleştirinin görevi, yorumu aşırıya götürmek, küstah bir tavırla “gizli” anlamı ortaya çıkarmak değil, eleştirinin konusu olan yazarın düşüncesini veya meseleyi farklı biçim ve üslupla yeniden ele alıp yazmaktır. Böylece eleştiri, “daha fazla görmeyi, daha fazla duymayı, daha fazla hissetmeyi” sağlayarak anlamı pekiştirebilir. Sontag’ın yaklaşımı fenomenolojik ve duyumsaldır. Ona göre, hermenötik anlamaya yardımcı olmaktan çok, anlamı daha çok gölgelemekte, okunan metnin üzerine okuyanların gölgesi düşmektir. Bu yüzden metin daha kapalı hale gelmektedir; oysa eleştiri metni daha okunaklı hale getirmek için yapılmalıdır.[1] Ne var ki her eleştiri yorum yapmayı gerektirir; o yüzden bir eleştirmen olarak Sontag’ın “yoruma karşı” olması biraz ironiktir ama daha sonra başka düşünürler tarafından yapılan “aşırı yorum” tartışmasına erken yapılmış bir katkı olarak önemlidir.
Radikal İrade Üslupları
Sontag’ın bir sonraki deneme kitabı Radikal İrade Üslupları’nda bir araya getirilen makaleler ifade bakımından daha cesur ve yoruma yaklaşım bakımından daha olumludur. Daha ilgi çeken özelliği ise, Yoruma Karşı’daki, yayımlandığı zamanın ruhuyla uyumlu olarak yüksek ve aşağı kültürü kaynaştırma fikrinden Sontag’ın uzaklaşmış olmasıdır. Radikal İrade Üslupları yüksek Avrupalı kültürle ve avangard konularla ilgilenmektedir. Sanatta sessizlik ve sanatçının feragat etmesi, Sade, Bataille ve Pauline Reage üzerinden edebiyatta pornografi, Cioran’ın düşüncesi, Panofsky’nin sinema teorisi, Bergman ve Godard’ın filmleri kitapta ele alınan konulardan bazılarıdır. Radikal İrade Üslupları’ndaki en yeni unsur, iki politik yazının kitaba dâhil edilmesiydi: “Amerika’da Neler Oluyor?” ve “Hanoi’ye Yolculuk”.
Eleştirmenin işlevi yeni ilgi alanları ve gündem konuları yaratmak, bunun yanı sıra yapıtların niteliğini denetlemek ve değerlendirmektir. Sontag bir eleştirmen olarak bu işlevlere uygun bir rol oynar. Bunu yaparken muhafazakâr bir tavır içinde değildir, bilakis okurun ilgisini yeni olana, yeniliklere çekmeye çalışır. Ama yeniliği modaya indirgemez, farklı ve başka olanın aktüelliğidir Sontag için yeni olan. Onun için sinema, sanat biçimleri arasında en canlı, en heyecan verici ve en önemli olandır. Ancak Hollywood sineması değildir önemli olan, Avrupa sinemasının yeniliğiyle ilgilenir ve kendi filmlerinde de bu gelenekten etkilenmiştir.
Sontag’ın deneme kitapları hep makale derlemelerinden oluşmaz. Bütünlüklü olarak bir konuya odaklanan denemeleri de vardır. Bunlar Fotoğraf Üzerine ve onun devamı olarak Başkalarının Acısına Bakmak ile Metafor Olarak Hastalık ve AIDS ve Meteforları’dır.
Yazarak iyileşmek
Fotoğraf Üzerine’yi kanser tedavisi gördüğü dönemde yazmıştır. Kitapta ölümcül bir hastalığın pençesinde olmanın kaygısı kendini hissettirir. Erken ölme korkusuyla, her cümle sözünü bir an önce söyleme telaşı ile kısa tutulmuştur. Bu yüzden cümleler bağlamından koparılıp alıntı yapmaya fırsat veren parçalı bir yapıdadır.
Sontag, Fotoğraf Üzerine biter bitmez Metafor Olarak Hastalık’ı yazmaya başladı. Sontag, bu kitabı da aceleyle yazmıştır; bir buçuk ayda… Zaten bu, uzun bir kitap değildi, uzun bir denemeydi. Sontag, kitapta hastalığın suçlanmaya neden olduğunu belirtir. Kanser olan kişiye hastalığı hak ettiği telkin edilir; çünkü kendi suçunun cezası olarak kişi hastalığa yakalanmıştır. Sigara içtiği için, kötü beslendiği için, vs….
Bazı ağır hastalıklara karşı toplumun takındığı tavırları tartışan Metafor Olarak Hastalık, genel olarak bir kültürün kaygıları ve korkularının hastalık metaforlarında yansıdığını gösterir. Ölümü inkâr eden kültürler hastalığı da ölümlülüğün müstehcen bir görüntüsü olarak saklamaya ve bastırmaya çalışır.
Sontag, tedavi olduktan sonra yine bir makale derlemesi olan bir deneme kitabı yayımlar: Satürn Yıldızı Altında. Kitap, Sontag’ın hastalığının neden olduğu hüzünlü ruh halini yansıtmaktadır. Tamamen edebiyat üzerine olan kitapta aralarında Artaud, Benjamin, Barthes ve Canetti’nin olduğu yedi yazarın portresi sergilenmektedir. Kitaptaki yedi portrenin ortak özelliği Satürn mizacına sahip olmalarıdır. Hepsi melankolik ve huzursuz yazarlardır. Bu portrelerde, aynı zamanda, melankolik ve huzursuz bir ruh halindeki Sontag’ın da otoportresini görmek mükündür.
[1] Jerome Boyd Maunsell, Susan Sontag, çev: Songül Bakar, Runik Kitap, s. 66