Sevgililer gününde sevgimiz Boğaziçi öğrencileri ve hocalarımız için…

Sevgi, şiddetin ve faşizmin düşmanıdır. Keşke sevgili gençlerimize kötü davranan, onları yerlerde sürüklemek için neredeyse histeri krizi geçirenler de, tehdit edenler de sevginin gücünü tadabilselerdi; yaşamın içinde sevebilecek bir şeyler bulup, sevgiye tutunabilselerdi…

14 Şubat Dünyanın çok yerinde olduğu gibi, bizim gündemimizde de “sevgililer günü” teması ile işlenecektir ama günlerdir devam eden Boğaziçi direnişinden yayılan tatsız haberler ve kederli bekleyişin bilinmezlikleri içinde ben ne yazacağıma tam olarak karar veremedim. Bu yılın “sevgililer günü” yüz binler arasından ilk bine girerek Boğaziçili olan çocuklarımıza yaşatılan ölçüsüz şiddet, gözaltına almalar, tutuklamalar ve ev hapsi uygulamalarının gölgesinde kalacak, düşüncesindeyim.


Boğaziçi Üniversitesinin sevgi dolu diyalog ortamı, 1980 öncesinde de, sonrasında da kutuplaşmanın ve hoşgörüsüzlüğün her alanda kırılmalara yol açtığı ülkemiz düşün hayatında, her görüşün kendini uygarca ifade ettiği ender özgür vahalardan biri oldu. Hatırlasanıza, bugün saçlarından yerlerde sürüklenen Boğaziçi Üniversitesi kültürünün özgün düşünceli çocukları dün “türbanlı” arkadaşlarına destek vermek adına kendilerini riske atıyorlardı. Bugün sapkın (!) diye aşağılanmaya çalışılan LGBT’li gençler, tam bir sevgi ve sevecenlik içinde, türbanın kişisel bir tercih olduğunu yüksek sesle söyleyerek okul kapılarının türbanlı arkadaşlarına açılmasını istiyorlardı. Ne çabuk unutuldu değil mi, ülkenin farklı tandanslardaki demokratik güçlerinin türbana özgürlük isteyenlere demokrasi adına verdiği sevgi dolu destekler. Oysa bir kere daha belli oldu ki, yüreğinde demokrasi ateşi olmayan, başka türlü düşünenlere ve farklı yaşam tarzlarına saygısı bulunmayan tüm muhafazakâr görüşler için verdikleri sözler kırmızı başlıklı kız masalındaki anneanne kılığına girmiş kurt tiplemesindeki gibidir; varılacak hedefe kadar yapılacaklar, söylenecekler, mubahtır, takiyye esastır.
Sevgililer Günü çok
eski bir gelenek
Aşkın tarihi ile insanlık tarihi aynı süreçte başlamış olmalı. İnsanı insan yapanın “aşk”, aşkı kutsal kılanın da “insan” olduğunu söylemek, sanırım yanlış olmaz. Tarihin her evresinde ve dünyanın her köşesinde aşk ile aşka dair şeyleri, insanoğlunun mağaradan gökdelene, delikli taşa sopa takarak yaptığı ilk silahtan uzay aracına kadar olan evrim süreci içinde görmek olası. Geçtiğimiz yıllarda antik Mısır’dan günümüze kadar ulaşan ve bir aşk mektubu olduğu düşünülen bir metin deşifre edilince içinden aşkın simgelerle bezenmiş tarifi çıkmış. Yunan alfabesi kullanılarak, yerel “Kipti” dilinde yazılmış bu mektupta, sevgilisine aşkını tarif etmek için, birbirinin gözlerine bakan kuşlar, geyik ve misk parfümü figürleri kullanan aşık, önemli olanın “birlikte sevmek”, “sevgiyi yaşamak ve paylaşmak” olduğunu vurgulamış.


14 Şubatın tarihi konusunda Hristiyan azizlerin efsaneleri, Yunan ve Roma döneminden kopup gelen mitolojik öykülerin adı geçiyor. Köklerini Roma döneminde Lupercalia adı verilen ve doğurganlık tanrısının şerefine dolu dolu üç gün süren bir festivalden aldığı konusunda çok şey yazılmış. Bu festival, Şubat ayının ortasına denk geliyor ve aynı zamanda baharın başlangıcını da müjdeliyormuş. Kutlamaların kapsamında erkekler bir kutunun içine atılmış kâğıtlardan ismini çektiği kadınla festival boyunca sevgili oluyor ve sonrasında da genellikle evleniyormuş.
Hristiyanlığın yayılmasıyla birlikte, tüm pagan inanışları, yerel eğlenceleri, mitolojik kutlamaları, ve festivalleri yerle bir etmek istemesi sonrasında bazı etnik özellikler gizli olarak korunmuş ya da şekil değiştirerek heretik unsur olarak kalmış olmalı. Zaten yüzyıllarca sürdürülen Lupercalia şenliklerinin, Aziz Valentine adına yapılan kutlamalara dönüşmesinin ardındaki değişimi bu şekilde açıklamaya çalışan çok kaynak var.
Aziz Valentine adı farklı dönemlerde, farklı kişiliklere bürünmüş
İlk resmi Aziz Valentine günü Papa Gelasius tarafından 496 yılında 14 Şubat’ta ilan edilmiş. Aslında ardında tam olarak belirlenmiş bir tarih olmasa da, kabul edilen sav, Aziz Valentine’nin MS 3. yüzyılda yaşayan bir rahip olduğu ve 3. yüzyılda öldürüldüğü yönünde. Nerede ve ne için öldürüldüğü bilinmese de, aynı dönemde birden çok sayıda Aziz Valentine varsa da, günümüze kadar gelen en yaygın efsane, Roma İmparatoru İkinci Claudius dönemine dayanıyor.
İmparator Claudius evli erkeklerden iyi asker çıkmadığını düşündüğü için evlenmeyi yasaklamış. Aziz Valentine ise evlenmenin Tanrı’nın insana verdiği bir lütuf olduğu düşündüğü için gizlice insanları evlendirmeye çalışıyormuş. Claudius bunu fark etmiş ve Valentine yakalanıp hapse atılmış, ölüme mahkûm olmuş. Valentine hapisteki günlerinde, gardiyanın görme engelli kızına aşık olmuş ve 14 Şubat’ta idama götürülürken hazırladığı imzalı aşk mektubunu gizlice sevdiğine gönderirken üzerine “senin Valentine” yazmış. Mektubu alan “ama” kızın bir anda gözlerinin açılması simgeselliği, günümüzde, 14 Şubat’ta insanların birbirine kart göndermesiyle yaşatılmaya çalışılıyormuş


Sevgililer Günü yasakları
Madem baskıdan bahsediyoruz, yasaklarla devam edelim. 2011 yılı Malezya’da İslami Ahlak Polisi, sevgililer günü’nü kutladıkları gerekçesiyle ülkenin orta kesimlerindeki Selangor kenti ve başkent Kuala Lumpur’daki ucuz otellerde kalan tam 80 nikâhsız çifti gözaltına almış. Zaten Malezya’daki dini makamlar sevgililer gününün ahlaksız faaliyetlerle eş anlamlı olduğunu bir süredir söylemeye devam ediyormuş.
2019 yılında Pakistan’da, bir gazetenin, “aşk” temasının ahlaksızlığı, çıplaklığı ve hayasızlığı teşvik ettiğini yazması sonrasında, başkent İslamabad’da “sevgililer günü” kutlamaları, İslam kültürünün parçası olmadığı gerekçesiyle yasaklanmış. Yani Pakistan’da devlet kurumlarında ve kamuya açık alanlarda sevgililer günü kutlamalarına bundan böyle izin verilmeyecekmiş. Daha da kötüsü, mahkeme kararında, sevgililer gününün medyada teşvik edilmemesi veya hakkında haber yapılmaması hükmü de yer almış.
Batı basınında çok sık yer alan bir konu da Afganistan’daki kadın-erkek ilişkileri; çünkü Afgan kadınlarının sevgi ifade etmesi toplumsal bir yasakmış. Kızının aşık olduğunu öğrenen bir annenin bunu oğullarına aktarırken kızını gösterip “kurtulun bundan” dediğini okuduğumda çok üzülmüştüm. Kardeşlerinin kimliği açıklanmayan kızı öldürmeye geldiklerinde ağladığını, ayaklarına kapanarak yalvardığını ve elinde tuttuğu “Kuran” aşkına öldürmemelerini istediğini, sonunda hayatta kalmayı başarsa da kendisi ile kimsenin evlenmek istemediğini, toplum bazında yeterince temiz olmadığını düşündüğünü ürpererek okumuştum.
Aslında aklımda sevgililer gününü daha fazla işlemek ve “sevgililer günü” temalı koleksiyonlardan bahsetmek vardı. Açık söyleyeyim, kayyuma karşı direnen çocukların çektiği eziyeti düşününce ekleyecek pembe sözcükler bulamadım. Ne diyelim, sevginin gücü savaşı yensin; silahlar değil, sevgi diliyle aşıklar konuşsun.


Güzellikleri biriktirmenizi dilerim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
İrfan Yalın Arşivi