Ezgi Gizem Gülümser

Ezgi Gizem Gülümser

Seda Tansuker: “Dramaturg metnin terzisidir”

Şu sıralar çalışmalarına Bodrum’da devam eden Dramaturg ve Tiyatro Eleştirmeni Seda Tansuker ile Dramaturji ve sanat dolu bir sohbet gerçekleştirdik.
Kısaca kendinden, eğitiminden bahseder misin?

1985 doğumluyum, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tiyatro Eleştirmenliği ve Dramaturji Bölümü 2008 yılı mezunuyum. Üniversite ikinci sınıftan itibaren pek çok tiyatroda dramaturg ve yönetmen, opera topluluklarında ise proje koordinatörü olarak çalışmıştım. Aynı zamanda eleştiri yazılarım ve  röportajlarım da başta Tiyatro Gazetesi olmak üzere çeşitli gazete ve dergilerde yayımlanmaya devam ediyor. Engelli Koşu Gibisin Sevgilim ve Firari Harfler adlı iki öykü kitabım var...

Bir de eğitmenlik yönün var...

 Okullarda uygulamalı tiyatro ve drama dersleri vermeye devam ediyorum ama Muğla Büyükşehir Belediyesi Konservatuarı’nda da öğretim görevlisiyim. 

Tiyatronun hangi alanlarında yer aldın bugüne dek?

Üniversitede öğrenciyken bir yandan tiyatrolarda görev almaya başladım. Asistanlık, dramaturgluk, yönetmenlik de yaptım ama en çok dramaturg olmayı sevdim. 2011 yılında seninle beraber deney alanı olarak kurduğumuz ‘Şefin Tavsiyesi Oyuncuları’nın benim için çok özel bir yeri var. Yeri geldi ışık tasarımı da yaptım yeri geldi ses efektlerini de kullanmayı öğrendim. Yazdığın oyunların dramaturjisini yapıp yönetiyordum sense kendi yazdığın oyunlarda oynuyordun. 2013 yılının sonunda son oyunumuz  olan ‘Yengecin Mavi Dünyası’nı hayvanlar yararına ben yazmıştım sen oynamıştın çok özel bir deneyim olmuştu.  

Sahnelemede dramaturjinin önemi nedir?

 Dramaturji  sadece masa başı değil; sahada da ışık, ses, dekor, kostüm gibi alanlarda öğrenmeye açık olmanızı gerektiriyor. Raporunu yazacağınız piyeslerde; iş sahnelenme aşamasına geldiğinde ‘kontrolör’ olarak görev almanız gerekiyor. İlk, üçüncü, altıncı, onuncu… (-her gün provaya girersem oyunun matematiğinde aksayan yerleri göremem- ) provalarda notlarımı alıp sadece yönetmenle paylaşırım. Eğer bir oyuncu rolünü çıkarmakta zorlanırsa ve benden yardım isterse her zaman karakter analizi şablonumla yardıma hazır olurum. Maalesef ülkemizde dramaturgla çalışmak ‘gereksiz(!)’ görüldüğünden ortaya çıkan işlerde gözden kaçan matematik hatalarına seyirci koltuğunda otururken rastlayabiliyoruz. Dramaturgun görevi sadece broşür yazmak değildir. Yönetmen ve gerektiğinde oyunculara oyunu özümseyebilmeleri için bir cerrah edasıyla neşter atmaktır. Örnek vereyim: Oyunun yazıldığı dönemin özellikleri nelerdir? Oyun, zamanın ruhunu ne derecede yansıtıyor?  Karakter analizleri. Tema – yan temalar- alt metin…  Ayrıca yönetmen oyunu uyarlamak isterse ona göre metni yeniden yazabilirim. Bir anlamda dramaturg, metin terzisidir de denilebilir. İyi bir dramaturg aynı zamanda iyi bir eleştirmen de olmak zorundadır.

Bir piyesin dramaturjisini yapmak tam olarak ne demek?


Bir piyesin dramaturjisini yapmak demek ona ilk neşteri atmak demek. 40 sayfalık bir piyesin raporu 30-35 sayfa olabilirken; 2 sayfalık bir performans metninin raporu 10 sayfa olabiliyor. Performansta sadece oyunculuk değil; beden kullanımı, pantomim, müzik, şiir, bale, resim… gibi alanları kapsadığı için beni daha çok geliştirdiğini düşünüyorum.

İstanbul’da çok sayıda sahne var, Bodrum’da ise bu sayı çok çok az. Küçük bir yerde kendinize nasıl alan açtınız?
Bodrum’da imkanlar sınırlı olduğu için adım ‘seyyar dramaturg’a çıktı. 2017’den beri burada yaşamama rağmen 2018 yılında Diyarbakır Şehir Tiyatrosu’nda ‘Tamara’nın Çığlıkları’ oyununda ve Külsat Theater Academy’nin Liechtenstein’da sahnelediği ‘İnsanlık Halleri’ oyununda dramaturgluk yaptım. 2019 yılından beri öğretmenlik yapmaya ağırlık vermiş durumdayım. Önemli olan içinde yer alacağım projenin beni heyecanlandırması ve içime sinmesi. Pandemi öncesi hafta sonları bir ayağım Muğla’daydı. Pandemi geçerse bir ayağım yine Muğla’da ve oranın yanı sıra ara ara düzenleyeceğimiz atölyelerle Denizli’de olacak.

İçinde yer alacağınız projelere yaklaşırken önem verdiğiniz ilk üç konuyu sıralayabilir misiniz?
İçinde dramaturg, eleştirmen, eğitmen, yazar ya da yönetmen; hangi kimliğimle yer alacağıma göre öncelik sıralamam değişebilir. İlk üç konu konusunda kendimi bildim bileli engelliler, hayvanlar ve çocuklar hep ön planda olmuştur. İstanbul’da yaşarken Kadıköy Belediyesi Engelli Danışma ve Dayanışma Merkezi’ndeki Sesli Kütüphane’de otuzdan fazla kitap seslendirdim; Engeller =Ön Yargılarımız adında bir performansı yönettim; Altı Nokta Körler Derneği’nde tiyatro dersi verip görmeyen öğrencilerimle iki oyun sahneledim. Hayvanlar konusuna gelirsek; Ataşehir’de bulunan Kadıköy Belediyesi Geçici Hayvan Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi yararına düzenlenen etkinliklere ilk öykü kitabım Engelli Koşu Gibisin Sevgilim’le katıldım. Çocuklar konusunda ise; onlar bizim geleceğimiz, ben de bir anneyim ve bunu en iyi eğitim yoluyla yapabileceğimizin bilincindeyim, o yüzden öğretmenlik yapmayı çok seviyorum.  

Pandemi ile birlikte yarım kalan işleriniz oldu mu?
Olmaz mı?! Pandemi yüzünden, öğretmeni olduğum Halk Eğitim’de Turgutreis’teki iki yetişkin ‘uygulamalı tiyatro’ grubu  ve Bitez’deki  yaratıcı drama dersine girdiğin ikinci sınıf öğrencilerimle yıl sonu için hazırladığımız oyunları sahneleyemesek de  haziran ayında telafi eğitimlerini yaptık. Konservatuardaki dersler ile Bodrum’da bir mekanda verdiğim yaratıcı yazarlık atölyesindeki eğitim de yarım kaldı maalesef.  Gönüllüsü olduğum Bodrum Engelliler Sağlık Vakfı’nda (BESV) ‘Sevgi Dili Ağacı’ adında bir projeyi hayata geçiremedik.  Bu projeyi çok önemsiyorum. Bodrum Deniz Müzesi (BDM), Bodrum Engelliler Sağlık Vakfı (BESV) ve Tüvana Okuma İstekli Çocuk Eğitim Vakfı (TOÇEV) işbirliğiyle: pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış, Ege’nin incisi Bodrum başta olmak üzere Anadolu’dan günümüze yetişmiş; barış ve sevginin tohumlarını atıp koca bir ağaca dönüşmesini sağlamış isimlere saygı duruşundan yola çıkarak, insanlığın tek ortak dili olan ‘sevgi dilini kullanarak’ toplumda kaynaştırma sağlamak amacıyla BODRUM DENİZ MÜZESİ’nde pandemi sonrasında seyirciyle buluşmasını planlıyoruz.

 
Pandemi geçer geçmez hayata geçirmek istediğin projelerin neler?
Pandemi sonrası ilk iş Sevgi Dili Ağacı projesini hayata geçireceğiz. Bunun yanı sıra Muğla Büyükşehir Belediyesi Konservatuarı’nda geçtiğimiz yıl tiyatro bölümünde ikinci ve üçüncü sınıflara tiyatro tarihi, dramaturji, reji, beden dili ve diksiyon ile mitoloji derslerini verdim. İkinci evim olan konservatuarda bu yıl da çocuklara ve gençlere yönelik; diksiyon, mitoloji, dramaturji ve reji derslerine girmem planlanıyor. Bunun yanı sıra Halk Eğitim üzerinden görevlendirmem olduğunda kurslar başlayacak. Tüm derslerden geriye kalan zamanlarda Pamukkale Kültür ve Sanat Atölyesi (Paküsat)’ta da ara ara atölyelerde ders vereceğim. Öğrencilerimle buluşacağım günleri sabırsızlıkla bekliyorum. 

Eklemek istediğin bir şey var mı?

Cumhuriyet Gazetesi’nde 2007 yılında stajımla başlayan basın hayatımda 2008 yılından beri röportaj yapıyorum. Soruları sormak kolay gelirdi ama ilk kez röportaj yapılan taraf olunca heyecanlandığımı itiraf etmeliyim. Bunun için de sana çok teşekkür ederim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ezgi Gizem Gülümser Arşivi