Memetcan Demiray

Memetcan Demiray

O halılar bizi korumayacak!

Bitmek bilmeyen bir yaz mevsimini (nihayet!) geride bıraktık. Dünya için 2020, rekor sıcaklıkların ölçüldüğü ve iklim krizinin giderek daha yüksek sesle alarm verdiği yıl oldu. Şimdi Luisa Neubauer gibi gençler "küresel ısınma"ya karşı etkinliklerini artırırken kimileri de meseleyi önemsiz bulmaya devam ediyor. Ve lüks ciplerle, otoyollarla, benzinle yeryüzünü amansızca kirleten insanlık, aniden bastıran dolulara karşı aracını halı kaplayarak korumaya çalışıyor…

Bazen yerel gündeme o kadar dalıp gidiyoruz ki dünyada neler olup bitiyor, haberimiz bile olmuyor. Biz burada "komşum Cengiz"lerin aşk hayatını canlı yayında takip edip vatan ve bayrak aşkıyla yanıp tutuşurken (!) yeryüzü alarm veriyor, iklim krizi giderek derinleşiyor.


2020'de küresel ısınmanın ilk izlerini şubat ayında görmüştük. Güney Kutbu'nda sıcaklık rekoru kırılıyor, Antarktika'da 20,75 dereceyi gösteren termometreler nasıl bir yıl geçireceğimizi sezdiriyordu. Kimi bilim insanları bunun tek bir ölçüm olduğu için "iklim değişikliği"ne kanıt sayılamayacağını söylüyordu. Oysa eriyen buzullardan dolayı küçük adalar ve sahil kentleri çoktan tehdit altına girmişti bile... Hatta önümüzdeki yıllarda fırtına ve su baskınlarıyla yaşanmaz hale gelecek kıyılardan insanların kaçmaya çalışacağı öngörülüyor, Avrupa'nın bir de "iklim mültecileri"yle uğraşmak zorunda kalabileceği düşünülüyordu. Çevre mağdurlarının sığınacak ülke bulmakta zorlanması demek, yeni bir uluslararası kriz demekti. Elbette zenginler ilk uçağa atlayıp terk edebilirdi felaket bölgesini... "Parasız" olanları ise korkunç senaryolar beklemekteydi.


DENİZDE BALIKTAN ÇOK PLASTİK OLURSA...

Sahiden nereye varacaktı gidişat? Yazın Sibirya'da havanın 38 derecelere yükseldiğini duyacaktık. Ardından Grönland'da sadece bir yılda 532 milyar ton buzulun suya döndüğünü öğreniyorduk.
Berlin'deki Humboldt Üniversitesi'nden Christoph Schneider'e göre Grönland buz tabakasının neredeyse tamamen erimesi için kritik nokta bu yüzyılda aşılabilirdi. Yani bırakalım 21.'yi, şimdiden 22. yüzyıl için önlem almak lazımdı. İyi de insanlık bunun için ne yapmaktaydı?


İklim krizini peşinen reddeden Trump'ın ABD'si bir yana, Avrupa'da en azından göstermelik de olsa bazı çabalar vardı. Almanya örneğin, tek kullanımlık çatal-bıçakları toptan yasaklamaya hazırlanıyordu. Bunu yeterli bulmayan sosyal demokrat Çevre Bakanı Svenja Schulze, böyle giderse 2050'de okyanuslardaki atık plastik oranının balıkları geçeceğini vurguluyordu!


İNSANIN AÇMAZI: PARA VE EKONOMİ

Enteresandır, yasak kararı tam da pandemi dönemine denk geliyordu! Zira "Korona canavarı"na karşı hijyen sağlamak için daha çok kullan-at ürün tercih etmemiz gerekiyordu!  COVID-19, sanki kendisini yaratan insanlıkla alay ediyordu!


Benzer bir durum restoran ve kafe önlerindeki "radyant ısıtıcı"lar için de söz konusuydu. Öyle ya, pandeminin süreceği düşünülen önümüzdeki kış, müşterilerin iç mekân yerine açık havayı tercih edeceği açıktı. Şu durumda hem sağlık hem ekonominin işleyişi (!) için bu tür sobalar şarttı. Ama sorun şu ki Almanya'nın birçok eyaletinde bu ısıtıcılar, "iklim düşmanı" oldukları için yasaktı! Haydaaa!.. E şimdi ne olacaktı? Demek ki denklemin içine para girdiğinde tüm yolların yıkıma çıkması kaçınılmazdı.

BEŞ DÜNYA DAHA LAZIM!

Avrupa'daki çevreci önlemlerin yetersiz kaldığını rakamlar da doğruluyordu. Doğanın bizlere sunduğu bir yıllık kapasitenin tükendiği gün olan Dünya Limit Aşımı Günü, bu yıl 22 Ağustos'ta "kutlanmış"tı bile!.. Yani o günden beri insanlık, keseden yiyor, geleceğinden çalıyordu. Ve bu barbarlık her yıl kendini tekrarlıyordu.


Üstelik limit aşımında en çok Batı ülkelerinin rolü vardı. Almanya Çevre ve Doğa Koruma Federasyonu'nun verilerine göre tüm dünya ABD gibi yaşasa ve tüketse, ihtiyaçlarımız için bize aynısından dört gezegen daha lazımdı! Bunun böyle sürmeyeceği açıktı.

DEVLET ACIMAZ

Neyse ki genç nesiller çevre konusunda çok daha hassaslar. En bilinenleri İsveçli Greta Thunberg de olsa Alman Luisa Neubauer de son günlerde adından sıkça söz ettiriyor. 24 yaşındaki iklim aktivisti, son olarak Hessen'de otoyol yapımı için bir bölümü kesilecek Dannönroder Ormanı'na dikkatleri çekti, hatta olası bir ağaç katliamına ses çıkarmayan partisi Yeşiller'i de eleştirmekten kaçınmadı. Tıpkı Thunberg ve Neubauer gibi "Fridays for Future - Gelecek için Cumalar" hareketinde birleşen gençler, ormanı işgal ettiler, iş makineleri geçemesin diye barikatlar kurdular! Haftalar süren protestolar otoyol çalışmasını yavaşlatsa da sonunda devletin tüm gücüyle ormana girmesini ve maalesef sekiz buçuk hektarlık yeşil alanı yok etmesini engelleyemedi.

Dannönroder Ormanı otoyol için acımasızca katledilirken California yanıyor, Avustralya yanıyor, Endonezya yanıyor. Ülkemizde de durum pek farklı değil. Datça yanıyor, Ayvalık yanıyor, Heybeliada yanıyor ve Kaz Dağları altın için yağmalanıyor. Bize de "Mevsimler neden değişti?" diye şaşmak kalıyor! Çare olarak hava raporlarını takip ediyoruz, en ufak sağanak uyarısında lüks ciplerimizi "ceviz büyüklüğünde" doludan zarar görmesin diye halı ve battaniyelerle sarıp sarmalıyoruz!..



YENİ MODA: BATTANİYELİ ARABA!

Her şeye rağmen Neubauer mücadelesinde kararlı... "Ama bu genç insanların ve okul çocuklarının vazifesi olmamalı" diye siyasi partilere sitem ediyor. Yeşiller ise protestocu gençlere sorunun çözümü için meclisi adres gösteriyor. Tıpkı bizdeki gibi! Kurtarılacak olan doğa ve ormanlar değil makam ve koalisyonlar olunca parti farkı ortadan kalkıyor!..


Olan da zavallı ağaçlara oluyor. Dannönroder Ormanı otoyol için acımasızca katledilirken California yanıyor, Avustralya yanıyor, Endonezya yanıyor.


Ülkemizde de durum pek farklı değil. Datça yanıyor, Ayvalık yanıyor, Heybeliada yanıyor ve Kaz Dağları altın için yağmalanıyor.


Bize de "Mevsimler neden değişti?" diye şaşmak kalıyor! Çare olarak hava raporlarını takip ediyoruz, en ufak sağanak uyarısında lüks ciplerimizi "ceviz büyüklüğünde" doludan zarar görmesin diye halı ve battaniyelerle sarıp sarmalıyoruz.


Zürihli bilim insanlarının yaptığı araştırmalar, dünyada şu an 5,5 milyar hektar orman bulunduğunu, bu oranı sadece 1,8 milyar hektar arttırsak birçok çevre sorununun kendiliğinden çözüleceğini ortaya koyuyor. Yani doğa rahat bırakılsa bizim verdiğimiz zararı bile tolere edebiliyor.


Ama ah şu insanlık! Hâlâ "uçan araba"lar peşinde koşuyoruz. Oysa çoğumuzu toplasan bir ağaç bile etmiyoruz!..
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Memetcan Demiray Arşivi