Levent Karataş

Levent Karataş

Nisan

Soluğun sonsuza kadar yaşadığı söylenir. Sözlerin, mırıltıların sonsuzluğa soğuyarak uçtuğu. Boşluklarda da sessizleşmediği hatta. Katman katman öteki hatırâlarla gök haritasında gezindiği.

Tanrı'ya nöbetlerimde, 'var mısın?' diye soruyorum. Rabbin âlemlerin rabbî olduğu düşüncesine teslim olmuş kırgın kalbimle. Allah'a kalbimi yaşatan soluğum kadar inanıyorum.

Ömrüm oldukça hep şunu düşüneceğim: Vahşi gençliğin o konuşkan-suskun solukları ner'de? Hangi gök haritasında? İnancı arkadaşları arasında alay konusu olmuş ben: ‘Allah'ım bugün Şeytan'a mı çalışıyorsun?’ diyebiliyorum. İyi ki bu sırrı cennete getireceğim.

A'bim, Veli'nin oğlu Orhan Veli Kanık'ın "Lakırtılarım" şiirine benzetti şiirimin ilk halini. Birinci Yeni ve Cumhuriyet’ten konuştuk. her devrimin memnuniyetsiz şairlerinin olacağı klişesinden, klişelerle. Ben, delikanlı Cumhuriyet kahrı ile Garip Veli'nin kahrını birbirine benzettim. Rakı uygarlıkmış…

Nisan şiirini, afalladığım bir an kurgularken buldum kendimi. Avuç içime üfledim ve nefesimin uzaklaştıkça yörüngelerle soğuduğunu anladım. Çocukluktan kalma bir bilgiyi de anlama atınca, tornavidalarla şiire giriştim.

*

gök ses dolu konuşmaktan

akşamdan birikmiş griliğe

bugün söylenenler

günlerden arda kalanlar

bir kuş sesi olsa

konuşmak için

gak bile olur

bir dal kıpırtısı rüzgâr uğultusu

ölü kadar soluğum, sonsuz boşluğa ait

yokmuşum gibi yaşantı seslerini dinliyorum

kiraz çiçeklerine yağan nisan yağmurunu

dünyaların dönmediği şu kıyınç odasında.

Levent Karataş / Nisan 2015 / Acıbadem

(Son Görüş / Düş Ülke Yayınları / 2017)

Önceki ve Sonraki Yazılar
Levent Karataş Arşivi