Tuğçe Küçük
İYİ Kİ DOĞDUN NÂZIM HİKMET!
Dün ölümsüz şair Nâzım Hikmet’in 120. doğum günüydü. Şairin şiirleriyle özlemi, kavgayı, aşkı, denizi, vapuru yüreğinde hissedenler bir kez daha denizlere, okyanuslara, mavilere kalplerinden süzüp Nâzım Hikmet vapurları bıraktı.
“1902’de doğdum
doğduğum şehre dönmedim bir daha
geriye dönmeyi sevmem.
…
kimi insan otların kimi insan balıkların çeşidini bilir
ben ayrılıkların
kimi insan ezbere sayar yıldızların adını
ben hasretlerin
hapislerde de yattım büyük otellerde de
açlık çektim açlık grevi de içinde ve tatmadığım yemek yok gibidir
otuzumda asılmamı istediler,
kırk sekizimde Barış madalyasının bana verilmesini
verdiler de
…
yazılarım otuz kırk dilde basılır
Türkiyem’de Türkçemle yasak
…
sözün kısası yoldaşlar
bugün Berlin’de kederden gebermekte olsam da
insanca yaşadım diyebilirim…”
11 Eylül 1961, Doğu Berlin/Nâzım Hikmet
Deniz Olunmalı!
Hasretini, özlemini, kavgasını yazdığı dizelerde yaşamış; o günlerde de, bugün de satırlarını okuyanlara da aynı duyguları yaşatmış zamanı ve mekanı aşmış şair Nâzım Hikmet…
Memleketini, davasını, oğlunu, hayatına giren kadınları aşkla sevmiş; denizi, yakamozu, martıyı, dalgaları, vapuru sevdayla taşımış dizelerine…
“…
Deniz olunmalı, oğlum,
bulutuyla, gemisiyle, balığıyla, yosunuyla.”
Nâzım Hikmet’in dünyadan ayrılışından sonra şairi sevenler bir komite aracılığı ile Sovyetler Birliği’nde Nâzım Hikmet’in adını bir uçağa vermek fikri etrafında bir araya toplanırlar. Böylece Nâzım Hikmet adı gökyüzünde dalgalanacaktır. Ancak sonra vazgeçerler bu fikirden. Uçak yerine bir yük gemisine adının verilmesinde karar kılarlar. Denizi, vapuru, balığı, yosunu, dalgaları sevdayla anlatan şairin adı okyanusları, denizleri aşacak tüm limanlara uğrayacaktır. Zaten tam da bu sebeple bir yolcu gemisi değil, her limana uğrayan bir şilep seçilmiştir adının verilmesi için.
12 Ağustos 1965’te tamamlanan şilebin ilk seferi için Odesa Limanı’nda bir tören düzenlenmiştir. Dünyanın dört bir yanından şairlerin, yazarların, ressamların davetli olduğu törenin onur konuğu da Vera’dır. Kaptanlığını Vadim Andreyeviç'in yaptığı geminin kütüphanesine "Büyük Şair''in kitapları armağan edilmiş ve gemiye bir de fotoğrafı asılmıştır. Bu törene ülkemizin zamanı aşmış yazarlarından Aziz Nesin de katılmıştır.
Nâzım Hikmet gemisi 1965’ten beri denizleri, okyanusları aşarak bütün limanlara uğramış insanlığı, memleketini, denizi, maviyi aşkla seven şairin adı mavi sularda salınmıştır.
Yüzlerce Nâzım Hikmet Gemisi
15 Ocak 1992’de Mavi Gözlü Dev’in 90. doğum gününde, saat 12.00'ye geldiğinde şairin memleket toprağına bastığı son yer olan Tarabya kıyısından yüzlerce rengarenk kağıt gemi ve karanfil denize bırakılarak şairin doğum günü kutlandı.
“…Bir vapur geçer Varna önünden,
uy Karadeniz'in gümüş telleri,
bir vapur geçer Bogaz'a doğru.
Nazım usulcacik okşar vapuru,
yanar elleri...”
O gün, büyük şairin doğum günü yüzlerce Nâzım Hikmet gemisi denize bırakılarak onun diliyle ‘şairce’ kutlanmıştı.
Dün ise büyük ustanın 120. doğum günüydü. Kalplerimizden akıp okyanuslara ulaşan Nâzım Hikmet gemileri daha çok 120’lerce mavilerde süzülüp duracak…
Ölümsüz şair Nâzım Hikmet Ran, iyi ki doğdun!
*Akın, S. (2000). İstanbul'un Nâzım Planı. istanbul: Çınar Yayınları.