Tuğçe Küçük
İskenderiyeli Hypatia
Cadı, şeytan, yerini bilmez, uslanmaz kadınlara yeteneklerinin, başarılarının bedeli ödetilmiş, hesabı sorulmuş ancak tarih, onları katledenleri değil, bu cesur kadınları yazmıştır. İşte bu sayısız hikâyenin içinden biri de Hypatia’nın hikâyesi…
Tarih, bilim ile uğraşan kadınların ‘cadı’ yaftasıyla katledildiğini yazmıştır. Tarih, kitap yazan bir kadının erkek mahlâsı kullanmak zorunda kaldığı zamanları yazmıştır. Tarih, insanlığın kadına bilgeliği yakıştırmadığını nice acı örnekle göstererek yazmıştır.
Bu “cadı”, “şeytan”, yerini bilmez, uslanmaz kadınlara yeteneklerinin, başarılarının bedeli ödetilmiş, hesabı sorulmuş ancak tarih, onları katledenleri değil, bu cesur kadınları yazmıştır.
İşte bu sayısız hikâyenin içinden biri de Hypatia’nın hikâyesi…
Bilim şehri İskenderiye
Hypatia’nın, kız çocuklarının öğrenim görmediği, kadınların görevinin iyi bir eş ve iyi bir anne olmak olduğu, kadınların, erkeklerin egemenliğinde yaşayan ‘akıllı’ olmayan varlıklar olarak görüldüğü bir dünyada, M.S. 370 yılında doğduğu söyleniyor.
Onun dünyaya geldiği İskenderiye şehrinde bilimin, keşfin, ticaretin öne çıktığı, şehrin muazzam bir kütüphaneye sahip olduğu biliniyor. Bu kütüphanede öğrencilere farklı bilim dalları öğretilmekteydi. Hatta kütüphanenin tarihteki ilk yöneticilerinden biri olan Eratosthenes buradan yola çıkarak dünyanın çevresini ölçen ilk insan olmuştu.
İşte Hypatia da tabiri caizse bir bilim yuvasında ancak bundan yalnızca erkeklerin yararlanabildiği bir çağda dünyaya gelmişti.
Düşünce özgürlüğünün peşinden…
Buna karşın, İskenderiye Kütüphanesi’nde matematikçi ve yönetici olan Hypatia’nın babası Theon kızını, ona araştırmayı ve sorgulamayı öğreterek; matematik, astronomi, geometri, felsefe, el sanatları, şiir, hitabet sanatı gibi farklı alanlarda yetkinlik kazanmasını sağlayacak şekilde yetiştiriyordu. Başta babasından eğitim alan Hypatia, eğitimine Atina Okulları’nda devam etti. Atina’daki eğitimini tamamlayıp İskenderiye’ye dönerek İskenderiye Kütüphanesi’nde felsefe, matematik ve astronomi üzerine dersler vermeye başladı.
O, yeni Platoncu geleneğe bağlıydı. İskenderiye’deki okulda da bu geleneği sürdürdü. Bu okul, inanç ve düşünce farklılıklarını gözetmeksizin herkese açıktı ama bu durum, onun çağının bağnaz dogmalarına da taban tabana zıttı.
Hayran bırakan deha: Hypatia
Hypatia, İskenderiye’deki okulda verdiği derslerin yanı sıra babasıyla birlikte Ptolomy, Öklid gibi Yunan matematikçilerin eserlerini düzenliyordu. Yoğun ve anlaşılması zor metinlerin açıklamalarını yaparak bugünkü modern matematiğin temelleri onlar sayesinde oluşmuş, günümüze ulaşmıştır.
Bir süre sonra keşifler üzerine düzenleme yapmanın ötesine giderek kendi çalışmalarını yapmaya başlamıştı. Astronomlar tarafından güneş ve yıldızların konumlarını hesaplamak için kullanılan bir alet olan yeni tür bir usturlap geliştirdi. Ayrıca suyun altındaki nesnelere bakmak için bir hidroskop ve sıvıların yoğunluğunu ve özgül ağırlıklarını ölçmekte kullanılan hidrometre de Hypatia’nın keşifleri arasındaydı.
Şehir merkezinde matematik, astronomi, tarih felsefe alanlarında halka verdiği eğitimlerde entelektüel bilgi düzeyiyle, konuşma stiliyle insanları büyülüyordu.
Sokrates Scholasticus’un ifadeleriyle:
“İskenderiye’de Hypatia isimli bir kadın vardı. Filozof Theon’un kızıydı ve kendi zamanındaki tüm filozofları edebiyat ve bilimdeki başarılarıyla geçmişti. Platon ve Plotinus’un okullarını takip ederek birçoğu öğretilerini dinlemek için uzak yerlerden gelen takipçilerine felsefenin ilkelerini öğretti. Zihnini geliştirmesi sonucu edindiği soğukkanlılık ve rahat tavırlarından dolayı sıklıkla yargıçların varlığında halkın içinde görünmekten çekinmiyor, ayrıca erkeklerden oluşan bir meclise katıldığında kendini mahcup hissetmiyordu. Erkekler sıra dışı asaleti ve etkileyiciliği nedeniyle ona daha da hayran oluyorlardı.”
Düşünme hakkınızı koruyun!
Bilimle uğraşmak bir yana dursun, kadın olmanın bedel ödemek olduğu bir çağda Hypatia matematik, felsefe, astronomi alanlarındaki başarısıyla, çağının ataerkil bağnazlığı içinde farklı inanç mensubu insanları bir araya toplayabilmesiyle, bilime katkılarıyla en nihayetinde Antik Çağ’ın erkek düşünürlerine bahşedilen statüye layık görülmemiştir. Yaşadığı çağın dehası olan bu kadının payına öfkeli bir kalabalık tarafından vahşice katledilmek düşmüştür.
İskenderiye piskoposu Cyril zamanında Paganlara, Yahudilere ve hatta kendi tarikatına mensup olmayan Hristiyanlara karşı saldırılar başlamıştı. Bu saldırılar karşısında eğilmeyen Hypatia, bilime katkıda bulunmaya, inatla verdiği derslere devam ediyordu. Hypatia’nın bu dik duruşu dinî otoriteyi rahatsız etmişti. Dogmatik düşünceleri toplumun tamamına yaymak isteyen bir otorite karşısında kadınların söz hakkının bile olmadığı bir geleneğin içinde “düşünme hakkınızı koruyun” diye haykıran bir kadın vardı.
Cyril için Hypatia’dan kurtulmaksa onun bir büyücü olduğunu söyleyerek halkı kışkırtmak yeterliydi.
Scholasticus’un ifadeleriyle:
“Hypatia’yı iki tekerlekli bir at arabasından zor kullanarak indirdiler, Caesarium adını verdikleri kiliseye götürdüler ve şiddet kullanarak soydular. Sonra yüzünü tahrip ettiler ve son nefesini verene kadar ellerindeki keskin deniz kabuklarıyla vücudunu parçaladılar. Sonra bedenini dört parçaya ayırdılar ve bu dört parçayı Cinaron diye adlandırdıkları yere götürdükten sonra yakıp kül ettiler.”
Hypatia’nın günümüze ulaşmış hiçbir eseri yok. Çünkü katledilişinin ardından bütün eserleri kilise tarafından yok edildi. Onun ölümü sonrasında Platoncu okul da kapatıldı. Bazı tarihçiler tarafından Hypatia’nın ölümü klasik çağın sonu olarak görülmekte.
Ondan geriye öğrencilerinden alınan mektuplar ve sözler kaldı.
Düşünce özgürlüğü, bilim, sağduyu için ölüme giden Hypatia’nın söylediği üzere:
”Düşünme hakkınızı koruyun, yanlış düşünmek bile hiç düşünmemekten iyidir.”