Memetcan Demiray
CHP'nin 'adı konulamaz' laikliği
İran'da başörtüsüyle savaşan kadınlar Avrupalı feministlere ilham veriyor! Bu sırada bizde konserler erteleniyor, sosyal medyaya "düzenleme" geliyor. Ve "ana muhalefet" hâlâ "örtünme" üzerinden oy toplamayı umuyor. Kılıçdaroğlu'ndan "etkin siyaset", Halk Fırkası'ndan "sosyal demokrasi" bekleyenlerin iyimserliği... İslam Çupi'nin Fenerbahçe'ye olan sürreel aşkını andırıyor!
Haftanın en ilginç söyleşisi Gazete Oksijen'de yayımlandı ama pek gündem olmadı. Yeni Rakı'yı üreten Mey Diageo'nun Genel Müdürü Levent Kömür, "Türkiye'nin petrolü şaraptır!" diyor, buna karşılık ülkedeki bağların sadece yüzde 2'sinin şarapçılıkta kullanıldığını vurguluyordu. Nitekim yıllık şarap ihracatından Fransa 13, İtalya 8, İspanya 3 milyar dolar kazanırken Türkiye 8,5 milyon dolarla yetiniyordu! Dahası... Geçen yıl ithalatımız ihracatımızı ilk kez geçmişti!
Dionysos aşkına!.. Öküzgözü ve Boğazkere cennetinde böyle bir tablo nasıl olabilirdi? Gerçi AKP sayesinde "köpek öldüren" bile son on yılda lüks haline gelmişti. İyi de muhalefetin, özellikle de CHP'nin bu konudaki görüşü neydi? Şarapçılığa koşulsuz destek mesela?.. Haşa sümme haşa!.. "Muhafazakâr kesim" ürkebilirdi! İçkide ÖTV'yi kaldırmak peki?.. Dile bile getirilemezdi! Dimitrakopulo rakısı ve Paulaner Salvator'a bayılan Atatürk'ün kurduğu parti... Oy avcılığı çağında Yeşilay'la "helalleşmek"teydi.
TARIM MI?.. ÇOK GÜZEL OLACAK!
Aslında sadece üzüm de değil mevzu... Çay, fındık, zeytin, ayçiçeği, çavdar, kivi... CHP iktidara gelirse tarımda neyi, nasıl planlayacaktı? Aman canım, size ne! Hele AKP gitsin... "Her şey çok güzel olacak"tı.
Aynı hafta medyaya düşen bir haber, 150 liralık yurt dışı çıkış "harcı"na yüzde 100 zam geleceğini duyuruyordu. Daha birkaç yıl önce 15 lira olan bir pulun 300 liraya çıkması... Özellikle gençler isyandaydı. Buna karşı CHP'den miting, protesto, eylem?.. Asla... "Anayasaya aykırı ama içimiz yana yana ödeyeceğiz". Hem Kılıçdaroğlu iktidara gelince "Z kuşağı"na düşük vergili (!) sıfır otomobil ısmarlayacaktı!
Bu sırada meclis, sosyal medyaya "sansür" getirecek bir yasayı onaylıyordu ama önemli değil. Nasılsa CHP bir "komisyon" kurup araştırma önergesi verir, nihayetinde konuyu Anayasa Mahkemesi'ne taşırdı!
Hem zaten tüm bunlar bir avuç kentli, "seküler" azınlığın derdiydi ve onlar da "tıpış tıpış" oylarını CHP'ye verecekti. Çevre sorunları?.. "İklim İçin Ekmeleddin"!.. Çağdaş eğitim?.. "İmam hatipler hepimizin"!.. "Dindar kesimden caaaanım, seçmen topla beniiim için!".. Yüzde 25-30 aralığına mahkûm partinin 2023 seçim şarkısıydı! Keyfiyet böyleyken Kılıçdaroğlu'nun bu hafta "başörtüsüne yasal güvence" istemesine pek de şaşırmamak lazımdı.
İRAN: FEMİNİST BİR DEVRİM
Oysa Batı'da başörtüsü şu sıralar biraz farklı tartışılıyordu. İran'da polislerin Mahsa Amini'yi öldürmesiyle başlayan protestolarda başörtüler yakılıyor, molla rejimi sarsılıyordu. Özgürlükleri için sokakta canını ortaya koyan kadınlar... Batı'daki hemcinsleri için de ilham kaynağıydı!
Die Welt'in baş muhabiri Anna Schneider, Avrupa'da feminizmin başörtüsünü kadınlar için bir "özgürlük sembolü" olarak görmesini eleştiriyordu. Zira demokratik bir ülkede kadınların kapanma hakkı araması ile totaliter bir iklimde çarşafa zorlanması arasında yaşamsal bir fark vardı. Avrupa'da konfor alanından olaylara bakan "woke-feminizm"in yanılgısı buydu.
Gazeteci Shila Behjat da İran'daki mücadeleyi Batı'da kapanmak isteyen kadınların taleplerinden özenle ayırmak gerektiğini söylüyordu. Zira ikincisi, tıpkı oruç ya da namaz gibi dini pratiklerle ilgiliyken İran'da yaşanan şey kadınların 140 yıldır gördüğü zulmün sonucuydu. "Feminist bir devrim" şimdi ezilenleri, LGBTİ bireyleri, etnik azınlıkları da kapsayacak şekilde, "herkesin" özgürlük talebi haline gelmişti. Bu anlamda konu, asla sadece başörtüsü değildi.
'BAŞÖRTÜSÜ YIKILIRSA MOLLA REJİMİ YIKILIR!'
İnsan hakları aktivisti Düzen Tekkal da İran'daki her kadının "ahlak polisi"yle sorun yaşadığını ve artık "Yeter!" diye haykırdığını söylüyordu. Yani? Mevzubahis örtünme değil, aşağılanmaydı, cinsiyet ayrımcılığıydı. Havadaki özgürlük kokusu korkuya ağır basmıştı. Ve en önemlisi, bu kez kadınlar en başta, erkeklerin de önündeydi! İranlı kadınlar adeta feminizm dersi veriyordu. Ve Batı bunu görüp onlara destek verecek "feminist bir dış politika" kurmalıydı.
Çiğdem Toprak'a göre de Müslüman kadınları "kurban" olarak görmek tüm siyasi akımların işine geliyordu. Ama bakın... Onlar Batılı feministlerin bile kolay kolay cesaret edemeyeceği şeyi başarmış, ataerkilliğe baş kaldırmışlardı!
İranlı gazeteci Shahrzad Osterer başörtüsünün ülkesinde rejim tarafından "kadınları kontrol aracı" olarak kullanıldığından söz ediyordu. Zira Humeyni, kadın hareketinin toplumda ne denli güçlü olduğunu biliyordu ve "kapatarak" ilk onu durdurmuştu.
Köln Üniversitesi'nden İslam bilimci Prof. Katajun Amirpur da bu görüşü destekliyordu. Mollalar için başörtüsü rejimin temel direğiydi. O yıkılırsa İslam Cumhuriyeti de yıkılırdı.
BİZDE 'AÇILMA' SORUNU VAR!
İşte en başta kendilerini ilgilendiren bir konuda kadınların görüşleri böyle... Bizde ise başörtüsü yine bıyıklı ve takım elbiseli erkekler tarafından tartışılıyor! Aynı gün CHP'li Beylikdüzü Belediyesi'nin bir fotoğrafı... "Başı açık" iki öğretmen ders verirken "başı kapalı" kadınlar ilerleyen yaşta okuma-yazma kursuna geliyor. Bu ülkede her cinsel yönelimden bireyin eğitime, bilime, eğlenceye, özgür aşka, yaşam sevincine ve dünyaya "açılma" ihtiyacı varken... Artık her köşe başında "türbanlı" polis memuru bulunan, dindar teyzelerin Müge Anlı'da cinsel sırlarını anlattığı Türkiye'de "örtünme hakkı"nı gündeme getirmek Kemal Kılıçdaroğlu'na düşüyor!
Bu sırada CHP'li İBB'nin Mevlit Kandili nedeniyle konser iptal ettiği söyleniyor! "Demokrat amca" görmüyor ya da göremiyor. Yoksa kendi kalesine gol mü attı? Kadınların ne giyeceği tartışması bir anda kıraathanede futbol muhabbeti seviyesine iniyor!
Tabii "Bay Kemal"in bu yersiz çıkışı sosyal medyayı da allak bullak ediyor. Fakirliğin gündem olması gereken zamanlarda demode bir polemiğe girmek... CHP kitlesini öfkelendiriyor. Kılıçdaroğlu'ndan "Batı standardında muhalefet", memur ve bürokrat kökenli bir partiden "sosyal demokrasi" bekleyen CHP'liler... Ligde iki galibiyet alınca takımı "Avrupa şampiyonu" ilan eden, ilk mağlubiyette gerçeklerle yüzleşip hayata küsen futbol taraftarlarını andırıyor.
Adeta İslam Çupi'nin sürreel Fenerbahçe tasviri, "6 umde"li bir hayal... Ne "woke" ne "jakoben" ne "liberal"... CHP'nin laikliği başka bir laiklik işte, adı konamıyor!