Tuğçe Küçük
Burgazadası’nın yolları hep Sait Faik’e çıkar
Sait Faik denince aklıma deniz gelir, balıkçı tekneleri gelir martılar gelir… Sait Faik denince içimde ada rüzgarları eser, burnuma begonvillerin deniz esintisiyle karışık kokusu gelir… Saik Faik denince aklıma insan gelir…
“Söz vermiştim kendi kendime: Yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak da bir hırstan başka ne idi? Burada namuslu insanlar arasında sakin, ölümü bekleyecektim; hırs, hiddet neme gerekti? Yapamadım. Koştum tütüncüye, kalem kâğıt aldım. Oturdum. Ada’nın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. Kalemi yonttum. Yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım.”
(Sait Faik Abasıyanık - Son Kuşlar)
Burgazadası’nın begonvillerle bezeli denize çıkan sokaklarında, kuş cıvıltılarıyla ormanın içinden denizi gören yollarında, balıkçı teknelerinde, sahil restoranlarının kadeh ve kahkaha seslerinde Sait Faik öykülerinin içinde yürür gibi hissediyor insan…
Çünkü Sait Faik’in öyküleri daha adaya gitmeden ruhunu adaya götürüyor, begonvilleri görmeden gönlünde çiçek açtırıyor, denizin tuzlu kokusunu burnuna getiriyor…
İşte bu yüzden Burgazadası’nda; vapurdan iner inmez, adaya adımını atar atmaz Sait Faik karşılıyor seni. Seninle birlikte martıları selamlıyor, ormanın denizi gören yollarında yürüyüş yapıyor… Sait Faik öyküleri insanı oturduğu koltuğundan alıp adaya götürüyorken, Burgazadası da Sait Faik’i ada gezintisinin her anına ekliyor…
Ada’da bizi Sait Faik karşılar
1906 yılında Adapazarı’nda dünyaya gelen Sait Faik’in yaşamının büyük bölümü İstanbul’da ve Burgazadası’nda geçti. 1948’de siroz hastalığına yakalanması sebebiyle o tarihten itibaren kalan ömrünü Burgazadası’nda tamamlamıştır o. Kendi deyimi ile de Burgazadası ruhunun ait olduğu yerdir. Bu sebeptendir ki Burgazadası’nda geçirdiği yıllar hastalıkla boğuştuğu zor zamanlar olmasına rağmen kaleminin en verimli zamanlarıdır da. Yine bu sebeptendir ki Sait Faik’in hikayeleri bizi yerimizden kıpırdamadan Burgazadası’na götürür ve Burgazadası da bizi Saik Faik ile karşılar…
Dışlanmış insanları, en insancıl tavırla anlatıyor
Öykülerinde ‘insan’ı en hümanist tavrıyla, içtenliğiyle, içindeki sevgiyle, kendi yaşamı içerisindeki gözlemleriyle anlatıyor Sait Faik. Öykülerine, balıkçılar, çingeneler, çöpçüler, yoksul çocuklar kahraman; yaşama sevinci, aşk, özgürlük, bazen umut bazen umutsuzluk temaları konu olurken, yoksulluğu da naif ama eleştirel bir dille işliyor. Meyhaneleri, parkları, kahveleri sıklıkla mekân seçen Sait Faik buralarda hayatın içinden dışlanmış insanları en insancıl tavrıyla anlatıyor.
Onun öyküleri dünyaya, kendisinin dünyayı gördüğü yerden bakıyor. Öyle ki, son dönem eserlerinde (kendisinin de hastalığını öğrendiği zamanlar) umutsuzluğa savrulan bir hava esiyor. Son dönem öykülerinde ada hayatı, balıkçılar, deniz ön plana çıkarken öykülerinin kahramanları da eskiye nazaran yaşama sevincini kaybetmiş görünüyor. Yaşama sevinci ve umudu hissettiren öyküler giderek hüzünlü ve umutsuz bir atmosfere kendini bırakıyor:
“Dünya değişiyor dostlarım. Günün birinde gökyüzünde, güz mevsiminde artık esmer lekeler göremeyeceksiniz. Günün birinde yol kenarlarında, toprak anamızın koyu yeşil saçlarını da göremeyeceksiniz. Bizim için değil ama, çocuklar sizin için kötü olacak. Biz kuşları ve yeşillikleri çok gördük. Sizin için kötü olacak. Benden hikayesi.” (Son Kuşlar’dan)
Burgazadası sokaklarında Sait Faik rüzgârı esiyor
1954 yılında geçirdiği şiddetli krizden sonra dünyaya gözlerini yumdu Sait Faik. Annesi Makbule Hanım düzenlediği vasiyetname ile Sait Faik’in kitaplarının telif haklarını, Sait Faik’in uzun zaman yaşadığı Kırağı Sokak’taki evi, başka gayrimenkulleri, Burgazadası’ndaki köşkü “Sait Faik Abasıyanık Müzesi” haline getirilmesi koşuluyla Darüşşafaka Cemiyeti’ne bağışladı.
Böylelikle, Sait Faik’in Burgazadası’ndaki yaşadığı konak 1959 yılı itibariyle ziyarete açıldı. Ayrıca Darüşşafaka Cemiyeti tarafından 1964’ten bu yana ‘Sait Faik Hikaye Armağanı’ veriliyor.
Sait Faik’in öyküleriyle adanın huzurunu içinde hisseden, okurken ruhunun dolduğunu hisseden, bazı duyguları yeniden öğrenen okuyucular onun yaşamının geçtiği evi, arkadaşlarıyla olan mektuplarını, fotoğraflarını, kullandığı eşyalarını görebilir, öykülerinden sonra Sait Faik’i bir kez daha tanıyabilirler.
Çünkü gerçekten de Sait Faik öykülerinde ada rüzgarı, Burgazadası’nın sokaklarında da Sait Faik rüzgarı esiyor…