Memetcan Demiray
Başla haydi bahtsız kupa...
İşçi cinayetleri, rüşvet iddiaları ve harcanan milyarlarca dolar... Herhalde futbol tarihinde hiçbir turnuva, Katar 2022 kadar çok tartışılmamıştı. Şimdi Batı'da barlar maç yayınlarını boykota hazırlanırken futbolseverler böyle "şaibeli" bir organizasyonu her şeye rağmen izlemek için kendilerine "hafifletici nedenler" arıyor! Peki bu "ahlaki ikilem"e Kant ve Bentham ne diyor?
Söylesenize kozmos aşkına, hiç kışa girerken Dünya Kupası olur mu? Bizim bildiğimiz "coppa del mondo" ille de hazirana denk gelir, getirilir ve tiril tiril şortlar, tişörtlerle izlenirdi! Denizden alelacele fırlayıp yetişilen akşamüstü maçlarının en büyük eşlikçisi de plaj kafelerinde bira-patatesti. Akşamları bahçelere, balkonlara sofralar kurulur. Karpuz-peynir ya da mangal-rakı... Meşrebinize göre artık... Birazdan unutulmaz bir Brezilya-Fransa maçı bizi bekliyordur!
Gerçi henüz yerel ligler yeni bitmiş, daha şampiyonluk sevinçlerinin tadı damaktadır ama olsun. İstediğiniz kadar "milliyetçilik"ten hoşlanmayın, Dünya Kupası sizi bir ay kadar kendine bağlayacaktır.
2002 Güney Kore'yle saat farkı, 2010 Güney Afrika'nın "vuvuzela"sı... Bize aynı gezegeni paylaştığımızı hatırlatır! Bir insan ömründe maksimum 20, haydi 25 kez izleyebileceğine göre her Dünya Kupası, futbolseverlerin 4 yılda bir kutladığı doğum günleri, tarihe bizzat tanıklık edilen müstesna bayramlardır.
PEKİ ÖLEN BİNLERCE İŞÇİ?..
Oysa bugün başlayacak Katar 2022, kasım ayında düzenlendiği için seleflerinden bir hayli farklıydı. Tamam, organizasyonun Arap coğrafyasına verilmesi kültürel zenginlik açısından iyiydi. Ama tam da hızını alan ulusal ligleri bölüp futbolcuları çöl iklimine göndermek hangi akla hizmetti? Bu yoğun takvim sakatlık riskini artırmaz mıydı?
Konuyu araştıran The Athletic, "hayır" sonucuna varıyordu. Premier League'den sağlık uzmanları, ister lig sonuna, ister ortasına gelsin, turnuvadaki sakat futbolcu oranının eşit olduğunu açıklıyordu. Yani... Katar 2022 sporcu sağlığı açısından masumdu.
Peki ya statların inşa sürecinde ölen binlerce işçi?.. Hindistan'dan, Endonezya'dan gelip üç kuruş uğruna Doha'ya gömülen canlar... İşte turnuvaya olan tepkinin asıl nedeni buydu. "5 bin 670 dakikalık futbol için 15 bin ölüm… Yazıklar olsun"... Borussia Dortmund tribünlerinde açılan pankarttı. Almanya'da futbolseverlerin yüzde 70'i turnuvayı izlemeyeceklerini söylüyordu. Hatta futbolun en önemli mekânı birahaneler... Zarar etme pahasına boykot başlatıyordu!
HEDİYESİ: 14 MİLYARLIK SAVAŞ UÇAĞI!..
Kaldı ki futbol tüm dünyada kızlı - erkekli, hatta LGBTİ+ bireylerle rengârenk izlenen bir etkinlikti. Katar gibi "İslami" bir ülkede bu nasıl mümkündü? Bir de içki meselesi... Belli alanlarda "serbest" bırakılacaktı. Statlar hariç tabii!.. "Müslüman mahallesi"nde alkol sponsoru!.. Budweiser son dakikada ters köşe olacaktı!
Organizasyonun Katar'a verildiği dönem FIFA Başkanı olan Sepp Blatter de üstüne basa basa "Katar büyük bir hata oldu" diyordu. Kupaya sayılı gün kala Tribune de Genève'le bir söyleşi yapan Blatter, "Ben Rusya'nın ardından ev sahibi ABD olsun. Böylece güzel bir barış mesajı verelim istedim" diyordu. Peki sonra ne olmuştu? Michel Platini devreye girmiş, UEFA oylarıyla 2022 Katar'a verilmişti. Platini'den bu tercihi için ricacı olan dönemin Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy idi... "Söylesene Sepp, insan cumhurbaşkanına nasıl hayır diyebilir"... Böyle yakınıyordu Platini... Sürecin sonunda Katar, Fransa'dan 14 milyar dolarlık savaş uçağı satın alacaktı!
BENTHAM İLE SANTRAYA DOĞRU!..
Telefonları dinlenen bir FIFA Başkanı... Buz dağının görünen yüzü bile "mide bulandırıcı"ydı! The Atlantic'te bu hafta bir makale kaleme alan Franklin Foer da bu sıfatı kullanıyordu. Ama baksanıza bir önceki turnuvanın "şefkatli" ev sahibi Putin'e... Şimdi Ukrayna'da masumları bombalıyordu! Oligarklar ve futbol... Londra'nın göbeğinde bile artık ayrılmaz ikiliydi! Foer da son karar olarak maçları boykot etmeyip izleyecekti: "Göz bebeklerimi sponsorlara sunacağım ve bir ikiyüzlülüğün parçası olacağım. O halde maç başlasın!" diyordu.
Philosophie Magazine'den Batiste Morisson ise konuya filozoflar açısından yaklaşıyordu. Kant etiğine göre örneğin, maçları izlemek tüm suçlara ortak olmaktı! Ruwen Ogien'ın "minimalizm"i açısından bakarsak, kimseye zarar vermediği müddetçe pekala turnuva izlenebilirdi. Ve tabii Jeremy Bentham'ın "sonuçsallığı"... Bir düşünelim hele: Boykotun kime yararı vardı? Hatta... Bilakis turnuvaya verilen tepkiler "kamusal / genel mutluluğu" azaltacağından "gayriahlaki" bile sayılabilirdi!
Buyurun, buradan yakın! "Faydacılık" ne güzel şeydi!
RONALDO VE MESSI İLE SON PERDE
İşte tüm tartışmaların arasında 2022 FIFA Dünya Kupası bu akşam başlıyor. Kimileri Katar'ın "güzel tezahürat" yapsın diye Avrupa'dan "uslu taraftarlar" kiraladığını söylüyor, kimi Doha'ya akın eden jet sosyeteyi tamamen dekor, "kurmaca", "post-truth" bir organizasyon beklediğini...
İtalya'nın yer almadığı bir şampiyona... "Azzurri"nin yokluğunda Brezilya, Almanya ve Fransa favori gösteriliyor. İran'ın "seküler yüzü", "team melli"... Mahsa Amini'nin anısına, bir sürpriz yapıp gruptan çıkabilir mi? Ve elbette Messi, Ronaldo ikilisi... Bu podyumda son kez izleyeceğimiz iki dev yıldız bir Arjantin - Portekiz finali getirir mi? Tüm sorular bu akşamdan itibaren yanıtını buluyor.
Ve bu satırların yazarı... 1986'da halıya dizdiği fasulyelere misketle Maradona oynatan bir çocukken 90'da ergenlik bunalımını Schillaci ile aşmaya çalışıyordu. 2002'de Frankfurt senin, Augsburg benim gezerken 2006'da Bodrum'da makarna haşlıyordu. 2018'de bir AVM'nin dev perdesine yansıyan ışıltılı Dünya Kupası... Şimdi el kadar bir tablet ekranında onu bekliyor. İflah olmaz bir Schopenhauer'ci... Bunların hâlâ iyi günlerimiz olduğunu düşünüyor! Hangi Dünya Kupası bir öncekini aratmadı ki? Hem 2026'nın 46 takımlı "Amerika panayırı"na sağ çıkacağımızı kim garanti ediyor? Mide bulantısı da bir yaşam belirtisidir ayrıca... O halde çalsın ilk düdük ve başlasın şu bahtsız kupa!..