Ezgi Gizem Gülümser
AYKUT KORHAN VAROL: EĞİTMEN ÇOCUKLARDAN ÇOK ŞEY ÖĞRENİR
Metot Sanat Akademisi’nin kurucusu, sanatçı ve eğitmen Aykut Korhan Varol ile ülkemizde sanat eğitmenliğini, pandemi ile değişen sanat eğitimini, herkesin içindeki sanatı konuştuk.
Türkiye’de sanat eğitmenliği yapmak nasıl bir iş?
Türkiye’de ya da farklı ülkelerde fark etmez; Sanat eğitmeni, eğitimini almış olduğu ana sanat dalının alt yapısıyla birlikte profesyonel olarak uygulamış olduğu mesleğini, gözlemleriyle, deneyimleriyle, gelişimiyle ve olgunluğuyla optimize etmelidir. Ben bir ana sanat dalı eğitmeniyim ve sadece kendi alanımdan sorumluyum deyip işin içinden çıkamıyorsunuz. Farklı sanat dallarını incelemek, onlardan beslenmek ve boyutlandırmak eğitmenliği daha da zenginleştiriyor. Sanat eğitiminde yetiştirdiğiniz öğrencilere öğrenim alanlarıyla ilgili çoklu argümanlar sunmak, onlara katmanlı bilgiler vermek zorundasınız üstelik bunu da anlaşılır kılmak yani eğitimde yalın bir dil bulmak çok önemli. Fakat İngiltere’de, Kuzey ve Orta Avrupa’nın bazı ülkelerinde uygulanan okul müfredatlarında dahi sanat eğitimine çok önem verildiğinden ve geniş alanlar açıldığından, sanat eğitimi alan bir öğrenci ileride sanat eğitmeni olmasa bile iyi bir sanat ilgilisi olarak topluma kazandırılıyor. Sanat bir deneyimdir. Hangi sanat dalı olursa olsun sanatı deneyimlemek, estetik bir bakış açısı kazanabilmek ve sanatı yorumlayabilmek deneyimlerle mümkün. Bir diğer konuya gelecek olursak sanat eğitmenliğinin erken yaşlarda yapılmasının çok da doğru olmadığını düşünüyorum. Kendimden örnek verecek olursam ben eğitmenliğe yirmi beş yaşımda başladım ve başladığımda hocalarımın yanında asistan eğitmen ya da yönetmen yardımcısı olarak çalıştım. Şimdi o yaşlarımı düşündüğümde çok deneyimsiz ve yetersiz bir eğitmen olduğumu rahatlıkla kendime söyleyebiliyorum. Yaş aldıkça, öğrendikçe, deneyimledikçe, sorguladıkça demlenen bir şeydir eğitmenlik. Her zaman hocalarımdan öğrendiklerimi kendi yöntemlerimle sentezleyerek ve sürekli eğitmenliğimi sorgulayarak devam etmeye çalıştım. Dolayısıyla deneyim burada da karşımıza çıkan bir kılgı ve sanat eğitmenliği öyle dışarıdan göründüğü gibi hafife alınacak bir şey değil.
Çocuklara sanatı öğretme işi hangi disiplini de beraberinde getiriyor?
Güzel bir soru, teşekkür ederim. Çocuklarla çalışmak birçok sorumluluğu da beraberinde getiriyor tabii. Öncelikle çocuklar benim en hassas noktam, çünkü ben de on üç yaşımda tiyatro eğitimine başladım. Tiyatroyu sevmeme sebep olan ve beni sahne sanatlarına yakınlaştıran hocalarımın bana olan yaklaşımlarını unutmuyorum, bu da çocuklarla olan empatimi daha da güçlendiriyor. Çocuklara sanatı sevdirmek, anlaşılır ve yalın dili kullanabilmek, onların yaşına inebilmek ve eğitmenliğin yanında ölçülü bir arkadaşlık onları çok motive eden bir durum. Eğitmen için getirdiği disipline gelecek olursak, bu soruya kendimden yola çıkarak cevap vermem gerekirse onlara karşı olan sorumluluğum çalışmalardan önce iyi bir hazırlık sürecini beraberinde getirmekle başlıyor. Ben her ders öncesi sanki bir oyuna çıkacakmışım gibi ciddi bir hazırlık yapıyorum. Bu hem zihinsel hem de fiziksel bir hazırlık süreci. Çünkü benim ders kondisyonum ve yönetimim çocukların çalışma performansına da yansıyor. Sizin yaptığınız her şey onlar için bir örnek teşkil ediyor. Oyunlarımdan birine ailesi ile birlikte gelen öğrencim, oyun sonunda hocam sahnede sizi tanıyamadım, çok tuhaf hissettim demişti. Ben de onun oyun sonu ziyaretini ve bu deneyimini fırsat bilip oracıkta sohbeti kısa bir derse çevirdim. Demek ki kapalı biçim bir oyun ile çizdiğim karakteri ona yabancılaştırmayı başarabilmiş ve derslerde konuştuğumuz bu konuları ona canlı olarak uygulamış ve gözlemletmiş oldum. Yetişme çağında yaratıcı drama eğitimi ile başlayıp genç tiyatro eğitimi ile devam eden dört, beş yıldır birlikte olduğum öğrencilerim var. Zaman zaman gözlemliyorum benim gibi düşündüklerini belli eden paylaşımlar yapıyorlar ve bu beni çok mutlu ediyor. Haliyle çocuklara sanatı deneyimletmek ve bilgi aktarmak eğitmenin kendisini hep hazır tutmasından başlayarak, kendisini yenilemeye, bilgisini tazelemeye ve argümanlarını genişletmeye kadar birçok disipline itmiş oluyor.
Hayalden hayat kurmak
“Metot Sanat Akademisi” şimdi 1 yaşında ama nasıl bir fikirle yola çıktınız?
Bir sanat kurumu, akademi kurmak kararı kolay bir karar değil. Yönetici ve eğitmen olarak yeterli misiniz, vizyonunuz buna uygun mu, beklentilere cevap verebilecek misiniz, orta ve uzun vadede bu girişiminiz nasıl gelişir, hedeflerinize yaklaşacak dinamikleri ne ölçüde hayata geçirebilirsiniz gibi kendi kendinize sorduğunuz onlarca ve belki yüzlerce soruya realist cevaplar vermeniz gerekir. Ben bu sorulara -çok ciddiyim- yaklaşık beş yılda cevap verebildim. Kendimle olan bu tartımım bittikten sonra ilk ateşleyici gücüm, ‘’Akademi tarafından öğretmeyi öğretmek, öğrenciler tarafında da öğrenmeyi öğrenmek ve yaratıcılığı ortaya çıkararak kullanılır kılmayı devam ettirebilmek’’ düşüncesiyle gerçekleşti. Bu fikir önceki hazırlıklarıma da yol açtı açıkçası. Rahmetli anneannemin bir sözü vardı: ‘’İnsan bir gemi, akıl yelkeni, fikir dümenidir.’’ İşte bu mantık hayalden hayat kurmaya temel oluyor. Ama bir fikirle yola çıkmak yetmiyor, o kadar fazla detay ve önemsemeniz gereken nokta var ki bir gün öncesiyle bir gün sonra bile farklı olabiliyor. Yani yolda sizi başarıya götürecek tüm planları hazır ve alternatifli oluşturmak gerekir. Sürekli güncel kalmak, çağdaş sanat eğitiminin tüm gerekliliklerini yerine getirmek oldukça önemli.
Pandemi ile birlikte eğitim sisteminde neler değişti? Nasıl adapte oldunuz?
Zorluklar ve imkansızlıklar sizi her zaman daha kreatif ve üretken hale getirir. Bu üretkenliğe en çok bağışıklık kazanmış olan kişiler de sanırım tiyatrocular. Geçen sene Mart’ın ilk haftasında virüsün gündeme gelmesiyle birlikte herkes gibi ben de ne olup bittiğini merakla takip edip anlamaya çalışırken virüsün hızla yayılımı eğitimde birçok şeyin değişeceğini işaret ediyordu. Ben o şaşkınlığı uzun süre yaşamak yerine hemen bir alternatif oluşturmaya koyuldum ve neleri internet eğitimiyle gerçekleştirebileceğimizi, neleri gerçekleştiremeyeceğimizi yazıp çizmeye başladım. İki gün sabaha kadar çalışma odama kapandım ve yoğun bir çalışmadan sonra hemen bir program oluşturdum. Eğitmen kadromuzla bilgisayarlar üzerinden toplantılar yaparak programı geliştirmeye başladık. Her eğitmenimizin kendi alanında kariyerli ve başarılı sanatçılar olması, internet eğitimi hazırlıklarımızda çok etkin, efektif ve zengin içerikli programlar oluşturmamızı sağladı. 17 Mart itibarıyla da online eğitimlere başlayan ilk akademilerden biri biz olduk. Geçen bir yıllık süreçte başladığımız nokta ile geldiğimiz noktada gelişim açısından çok farklılıklar var. Yurt dışında Almanya ve Belçika; yurt içinde de İzmir, Muğla, Adana, İzmit, Diyarbakır, Ankara gibi farklı şehirlerden öğrencilerimizle eğitimlere devam ediyoruz. İnternet eğitimlerimiz zamansızlık sorununu ve coğrafi engelleri ortadan kaldırdı. Yüz yüze eğitimlere başladığımızda da hybrid eğitim sistemiyle bizden eğitim almak isteyen ama coğrafi engelleri, ulaşım zorlukları ve zaman sorunu olan öğrencilerimize sanat eğitimi vermeye devam edeceğiz.
Bir dersin -özellikle sanatta- yüzde kaçı eğitmen, yüzde kaçı öğrencinin azmiyle olur?
Buna istatiksel bir şekilde yaklaşmak doğru değil. Rahmetli Müşfik Kenter hocamız yüzde yirmi yeteneğiniz olsun yüzde seksen çalışmayla gelişmek mümkün tavsiyesinde bulunmuş. Bu söylemden çalışmanın çok önemli olduğunu anlıyoruz. Eğitmen bilgisini aktararak uygulama yaptırmakla, öğrenci de heybesine sürekli yeni şeyler koymakla sorumlu. Bu yüzden araştırmak, sormak, dinlemek, deneyimlemek, okumak öğrencinin gelişimi açısından çok önemli.
Yeni ve güncel bilgi, her zaman çocuklarda!
Çocuklara sanat öğretirken eğitmen neler öğrenir?
Eğitmen çocuklardan çok şey öğrenir. Bir kere güncel olanı ve çocuğun gerçek ihtiyacını öğrenir. Her çocuk farklı sosyokültürel ve sosyoekonomik çevreden bir araya geliyor, eğitmenin empati kurabilmesi için çocukların bu farklılıklarını gözlemlemesi yine bir öğrenimdir. Çağın çocukları bilgiye çok kolay ulaştıkları için bilgi çok çabuk eskiyen bir şey haline geliyor. Yeni ve güncel bilgi her zaman çocuklarda!..
Sizce herkesin içinde sanata dair bir yetenek var mı? Eğitimler bunları mı gün yüzüne çıkarır?
Yetenek çok iddialı bir söz. Ama her insanın içinde mutlaka sanatın bir dalına yatkınlıklar vardır. Bu durumda Picasso’nun şu sözü geliyor aklımıza ‘’Her çocuk sanatçı olarak doğar. Esas sorun büyüdüklerinde de öyle kalmalarını sağlayabilmektir.” Burada da ailelere çok iş düşüyor. Bakın bir şey iddia ediyorum; sanatla büyüyen bir çocuk şiddetten, yalandan, argodan ve birçok kötülüklerden uzaklaşır. Çünkü sanat insana farkındalık kazandırır, empatiyi geliştirir. Yetişkinler için değerlendirecek olursak, yetenek kavramından ziyade, içlerinde gizli kalmış ve dışarı çıkartamadıkları yatkınlıklarını doğru bir sanat eğitimiyle keşfedip dışarı çıkartabilirler. Benim için artık geç demek yerine ilgilerini, hobilerini yahut ukdelerini gerçekleştirmek üzere hemen yola koyulmalılar. Sahne korkusu, şarkı söyleyememek, enstrüman çalamamak, dans edememek, düşünceleri kağıt kaleme dökememek üstesinden gelinemeyecek şeyler değil. Aksine bunları yapabiliyor olmanın heyecanını yaşamak insanın kendisi için atabileceği ne önemli bir adım. Sahneye çıkıp oynayabilmek, doğru şarkı söyleyip bir enstrüman çalıyor olabilmek, dans edebilmek ancak eğitimle ve iyi bir motivasyonla mümkün oluyor. Tabi ki tek bir şartı var ötelemeden, ertelemeden yapabilmek.
Eğitmen kadronuzu seçerken en önemli kriteriniz nedir?
Öncelikle bizim seçimlerimizden ziyade, kıymetli hocalarımızın bize güvenip bizimle yola çıkmaları çok değerli. Sizin aracılığınızla hepsine tekrar teşekkür ederim! Nasıl ki teker piste değince güvenli bir iniş için pilotlar alkışlanıyorsa ya da iyi bir şefe lezzetli tatları ve güzel sunumları için özel teşekkürler ediliyorsa, üzerinize çok şık bir kıyafet diken moda tasarımcısına işinin ehlidir yakıştırmasını yapıyorsak; kaliteli müzik yapan müzisyenler, sahnede oynarken hepimizi etkileyen oyuncular, yazılarını okuduğumuzda zihnimizi tatlandıran yazarlar, bir insan bedeniyle bunu nasıl yapabiliyor diye şaşırdığımız dansçılar, hayalden hayat kuran yönetmenlerde aynı takdir ve övgüyü hakkediyor. Üstelik bu sanatçılar paha biçilemeyecek emeklerle insan yetiştiriyor. Hepimiz sahne ve gösteri sanatlarının disiplininden geliyor, takım olmayı, ekip olmayı çok önemsiyoruz. Metot Sanat Akademisi, kariyerinde örnek olmuş ve takdir görmüş başarıları olan, iş etiğine ve ahlakına önem veren, öğretmeyi öğretmek anlayışına özen gösteren eğitmenlerle hep yan yana olacak.
Öğrenci seçimini neye göre yaparsınız?
Sanat eğitiminde eşitliğe çok önem veren bir kurumuz, dolayısıyla öğrenci seçmek bu anlayışa çok oksimoron bir durum olur. Sanata ilgi duyan, çeşitli branşlarda sanat eğitimi almak isteyen yediden yetmişe herkese kapımız açık.
Sanat eğitimi dogmalaştırılamaz
Türkiye’de sanat alanında eğitimle ilgili ne düşünüyorsunuz? Her köşe başında açılan kurslar ve online eğitimlerin de olduğu bir sektöre evrildi. Metot Sanat Akademisi’nin farkı nedir?
Her şeyden önce sanat eğitimine tamamen meta olarak bakılması problemi var. Fırsatçılık başladı ve çok ciddi rakamlara eğitimler veriliyor. Yazıktır, günahtır. Sanat eğitimini dogmalaştıramazsınız! Ben yine de bu konuya eleştirel yaklaşmak yerine orijinal parfüm ve dolma parfüm benzetmesini yapıyorum. Orijinal parfüm kaliteli kokar ve güzel koku hemen yayılır en önemlisi kalıcıdır. Dolma parfüm taklittir, orijinal gibi kokması sizi yanıltır ama kısa sürede uçar gider. Metot Sanat Akademisi her zaman özgün olacaktır. Programlarıyla, içerikleriyle, projeleriyle hep kendi metotlarına sadık kalacaktır.
Metot Sanat Akademisi’nde en büyük hedefiniz nedir?
En büyük hedefim sanat insanı olmayı hedefleyen yetişme çağındaki öğrencilerimizin ileride bir gün Metot Sanat Akademisi’ni yönetmeleri, eğitim vermeleri, oyun yönetmeleri, oynamaları ve uluslararası projeler gerçekleştirmeleri. Bu düşüncelerime aday öğrencilerimiz var, eğer bunu başarabilirsek hayalini kurduğum hedeflerimi gerçekleştirmiş olurum.
Bu süreçte üzerine çalıştığınız projeler var mı, varsa neler?
Metot Sanat Akademisi’nin sahne sanatlarına yönelik prodüksiyon ve yapımcılık ayağı olan Metot Performans’ı hayata geçiriyoruz. Şu sıra kurumsal çalışmaları yapılıyor, bitti sayılır. Bununla bağlantılı olarak kısa süre önce tanıştığım ama kısa sürede çok iyi arkadaşlık kurduğum dramaturg ve yazar olan sevgili Seda Tansuker ile iki oyun üzerinde çalışıyoruz. Üç yıl önce okuduğum ve çok etkilendiğim Nobel ödüllü bir romandan öykünerek yeni bir yolculuğa çıkarak oyun yazdık birlikte, daha doğrusu ağırlıklı Seda yazdı ben de destek verdim. Bu oyunu ben yöneteceğim ve sürpriz bir aktör oynayacak. İkinci oyunumuz yine Seda Tansuker’in yazdığı ve benim son derece etkileyici bulduğum bir çocuk oyunu. Bodrum’un halk masal karakteri Nohut Mehmet ile Dede Korkut’un Tepegöz’ünün karşılaşması sonucu yaşanan olayları konu alıyor. Türk masallarından yola çıkılarak Tepegöz ve Nohut Mehmet karakterlerinin harmanından yazılan hikâye, pantomim, dans ve ninnileri buluşturan, müziğin bağlayıcı unsur olarak kullanıldığı disiplinler-arası performansa dayalı bir çocuk oyunu. Bu oyunu da Metot Performans’tan çıkaracağız ve yine ben yöneteceğim. Kıymetli ustam Tamer Levent ile şu sıra ‘’Düşünceden Rol Oynamaya’’ adında çevrimiçi bir atölye yapıyoruz. Atölye çok yoğun ilgi gördü ve tüm başvuruları ince eleyip sık dokuyarak sektöre doğru insanları kazandırmak konusunda bir derdimiz var. Tamer Hoca, birikimi ve enerjisine hayran kaldığım bir insan. Her durum değerlendirmemiz Tamer Hoca’nın çağdaş bakış açısı ve yenilikçi düşüncesiyle yeni bir proje fikri ile sonuçlanıyor. Yüz yüze eğitime geçtiğimizde Tamer Levent yönetiminde harika projeler yapacağız. Ardından yine her şey normale döndüğünde Amerika’dan çok önemli bir ismi Türkiye’ye getireceğiz. Bob McAndrew, dünyaca tanınan Hollywood aktörlerinin oyuncu koçluğunu yapmış, Hollywood’da film dünyasına birçok önemli oyuncu kazandırmış bir eğitmen. Şu an Metot Sanat Akademisi ve The Bob McAndrew New York Studio ile ortak atölyeler yapıyoruz fakat her şey normale döndüğünde sıkı bir organizasyon ile Türkiye’de birkaç şehirde atölyeler yapacağız ve hepimizin çok yakından tanıdığı bir yönetmenle, Bob’un da içinde olduğu bir de sürpriz projemiz olacak.
Eklemek istedikleriniz?..
Bu keyifli röportaj için Gazete Pencere’ye ve size teşekkür ederim, sağlıklı günlerde yine görüşmek üzere!..