İrfan Yalın
Çevrim içi devlet adalet siyaset hizmet örgütü: Mafya - 3
Mafya konusu, yandaşlarına olan getirisi dışında, sinemaya senaryo, moda dünyasına tasarım, arabaya tarz, yazarlara ilham veren, hayata da heyecan (!) katan bir tema!
Farkındaysanız, Dünyanın ünlü film festivallerinde gösterilen, ödül verilen eserlerin bir kısmı her daim, mafya yapılanması ve ilişkileri üzerinde. Yani “mafya“ konusu, aşk, savaş, bilim-kurgu ya da macera gibi önemli bir sinema teması. Filmler çoğu zaman karanlık sokaklarda, pejmürde yaşamlarda, vurdulu - kırdılı kavga ortamlarında mafyayı sembolize etse de, seyirciyi asıl çeken şeyler farklı. Işıltılı yaşamlar, şık giysiler-mücevherler, süslü vitrinlerden yapılan alışverişler, son model arabalar, 5 yıldızlı otel lobilerinde ve büyük şirketlerin toplantı salonlarındaki görüşmeler, devlet adamlarının kapalı kapılar ardında yaptığı konuşmalar. O kadar çok mafya filmi var ki, İnternet’te bir arama yaptım, bu temayı işleyen yüzlercesi, binlercesi arasından yapılan çok sayıda farklı sıralama var.
Filmlerdeki mafya karakterlerini canlandırmak kolay değilmiş! The Irishman filminde organize suç yapılanması içindeki anılarını anlatan eski bir tetikçiyi canlandıran Robert De Niro, bir röportaj sırasında Mafya karakterlerinin günümüzdeki özellikleriyle ilgili olarak başladığı konuşmasında sözü Trump’a getirerek beterin beteri vurgusu yapmış. Trump’ın kendisini bir gangster olarak düşündüğünü ama iyi bir gangster bile olamayan garip- mantıksız bir başkan olduğunu söyleyerek canlandırdığı rolünü övmüş. Gangsterlik mesleğinin hırsızlar üzerinde bir onuru olduğunu, el sıkışıp söz verildiğinde sahip olunan ve korunması gereken en önemli şeyin “söz” olduğunu belirterek Trump’ın verdiği sözleri tutmayan güvenilmez biri olduğunu söylemiş.
Koronaya karşı Mafya bilimin hizmetinde (!)
Yazı dizimi hazırlarken fark ettim, mafya liderlerinin halk kahramanı gibi kabul edilmesi, “vur de vuralım, öl de ölelim” sloganlarıyla karşılanıp, krallara layık şekilde ağırlanmaları ve medyadan övgü almaları sadece bize özgü değilmiş. Hatta bazı yerlerde halk mafyanın, mafya da bilimin yanındaymış.(!) İş başındaki Hükumetin, salgına karşı ciddi önlem al(a)mamakla ve bilimsel çevrelerin görüşüne başvurmamakla suçlandığı Brezilya’da, yasa dışı çeteler, korona virüs salgını ile mücadelede ön plana çıkarak halkı sokağa çıkmama yönünde tehdit etmişler. Hükumetin neredeyse salgınla alay etmesi, hatta sokağa çıkma yasağı bile ilan etmemesine rağmen, silahlı grupların gecekondu mahallelerinde yaşayanlara gönderdiği akşam 20;00’den sonra evlerinden çıkmamaları yönündeki tehditkar mesajlar, salgının çok daha büyük boyutlara ulaşmamasında etkili olmuş.
Meksika’da organize mafya yapılanması içinde yer alan suç örgütleri, salgın sırasında halka yardım malzemeleri dağıtarak sevimli olmaya çalışmış, medyanın da ilgisini çekerek gündemde bolca yer almış. Salgının insanlığa bir katkısı olur mu diye sorulan anlamsız sorunun cevabı Meksika’da; çünkü Dünyanın en organize, en güçlü uyuşturucu gücünü oluşturan Meksika mafyasının saldırıları da salgın hastalık nedeniyle durma noktasına gelmiş. Pandemiden önce suç oranlarında yaşanan rekor artış, yerini sakin bir bekleyişe bırakmış. Mart Ayında gerçekleşen 2585 cinayet vakası ile yeni bir rekor yaşayan mafyanın büyük ailesi, salgın korkusuyla da olsa rahat bir nefes almış. Mafya üyeleri karantina döneminde hem virüsten, hem de şiddetten uzakta olmuşlar; kısacası fire vermeden hayatta kalmışlar.
İrili ufaklı mafya yapılaşmaları, Dünyanın her yerinde, küçük yerleşim yerlerinden başlayan bir silsile içinde piramit tipi yapılanmasıyla gelir getiren konularda pozisyon alıyor. Mafya dendiğinde ilk akla gelen silah, uyuşturucu, fuhuş, kumar gibi para getiren işler olsa da, bunlar dışında adım atılmış ilginç sektörler de var.
Meksika’da durum bununla da kalmamış, Devlet Başkanı Andres Manuel Lopez Obrador’un ülkesinde en az kendisi kadar etkili olduğunu söylediği uyuşturucu baronu Joaquin Guzman’ın kızlarından biri, üzerinde babasının fotoğrafının basılı olduğu yardım kutularını kurtarıcı edasıyla halka dağıtmış. Her ne kadar devlet başkanı da yaşananları kabul etse ve karşı çıksa da, sosyal medyaya düşen görüntülerde, uyuşturucu baronu “El Chapo” tarafından gönderildiği imajı yüklenmiş yardım paketleriyle, halka “velinimetimiz sizlersiniz” gibi bir mesaj ilettiği düşünülüyormuş. Papa Francis Santa Martha Konukevi’nde yaptığı ayin konuşmasında “bu zor salgın döneminde yoksullar üzerinden algı yönetimi yapanların, -bizdeki gibi- bazı alanlarda fahiş fiyatlarla ticari kar bekleyenlerin, insanların acizliklerinden medet uman mafya üyelerinin doğru yola dönmeleri için dua edelim” demiş ama sanıyorum kiliseler de kapalı olduğu için duyan olmamıştır.
Mafya su dağıtımında, gladyatör kılığında
İrili ufaklı mafya yapılaşmaları, Dünyanın her yerinde, küçük yerleşim yerlerinden başlayan bir silsile içinde piramit tipi yapılanmasıyla gelir getiren konularda pozisyon alıyor. Mafya dendiğinde ilk akla gelen silah, uyuşturucu, fuhuş, kumar gibi para getiren işler olsa da, bunlar dışında adım atılmış ilginç sektörler de var.
Bunlardan biri hali hazırda Hindistan’ın Başkenti Yeni Delhi’de “içme suyu“ işinde yaşanıyor. Yeni Delhi’nin yanı sıra, 76 milyon kişinin temiz suya erişmekte zorlandığı Hindistan’da içme suyu konusu asırlar boyunca hep sorun olmuş. Temiz içme suyunu halka götürmek adına çeşitli yerlerde yasa dışı su kuyuları açan bazı mafya fırsatçıları, piyasa fiyatının çok üzerinde su satıyor ve zaman zaman da yerel yönetim temsilcileriyle işbirliği yapıyormuş. Su mafyasına karşı, otoritesi yeterli olmayan devlet gücü, bazı bölgelere her 15 günde bir su tankerleri göndererek mücadele yürütmeye çalışsa da, bu faaliyet yerel halkın ihtiyaçlarını karşılamaya yetmiyormuş. Şehirlerde içme suyu pazarlayan su mafyasının bir başka girişimi de ülkenin Kuzeyinden Bangladeş’e kadar 2.700 km boyunca uzanan Ganj Nehri’nin kutsal kabul edilen suyunu şişeleyerek İnternet üzerinden satmaya çalışmasıymış. Bizim İnternetten satılan yanmaz kefen misali, Hint mafyası da kutsal Ganj suyunu müritlerinin kapısına kadar götürme hizmetine çoktan başlamış bile…
Mafyanın ilginç olduğu kadar kanlı süren bir başka piyasa çatışması da İtalya’da faaliyet gösteren ‘’gladyatör “ yapılanması içinde oluyormuş. Turistik yerlerde Roma döneminin zırhlı kıyafetleri içinde dolaşarak turistlerle fotoğraf çektiren ‘’gladyatör’’, kostümlü mafya organizasyonu, ekonomik kriz zamanlarında yandaşlarına akmasa da damlar misali nakit para sağlıyormuş. Yani gladyatör kıyafeti ile dolaşıp fotoğraf başına 10 Euro’ya varan miktarlarda para kazanan adamlardan oluşan mafya meslek birlikteliği, üç-beş kuruşluk gelir toplamanın yanı sıra aynı zamanda gelecek için tabanda alt yapı oluşturuyormuş. Bu konuda çok da şikâyet varmış; çünkü gladyatörler esnafı yıldırıp turistleri korkutuyorlarmış. Devletin başlattığı mücadelede, sokaklardaki kalabalığa karışan satıcı, çöpçü, turist tipindeki polislerin saldırıda bulunanları kıskıvrak yakaladıkları oluyormuş ama gladyatör işi çoktan çığırından çıkmış. Denilen o ki, gladyatörler mafyavari yöntemlerle fotoğraf karelerinde rızk (!) aramaya devam ediyorlarmış.
Mafya konusunda yazılacak o kadar çok şey varmış ki, başlarken bu kadarını ben de beklemiyordum. Ama şu kadarını söyleyeyim, en meraklı yerini haftaya bıraktım.
Güzellikleri biriktirmenizi dilerim!..