Avukat Epözdemir'in 'Kefen yoktu' açıklamasına Adli Tıp Uzmanları yanıt verdi

Avukat Epözdemir'in 'Kefen yoktu' açıklamasına Adli Tıp Uzmanları yanıt verdi
Münevver Karabulut'un katili Cem Garipoğlu'nun mezarı, 10 yıl aradan sonra açıldı. Avukat Epözdemir, mezardan elde edilen kemiklerin ceset bütünlüğü taşımadığını belirterek, 'Kefen yoktu' dedi. Nedenini ise Adli Tıp Uzmanıları yanıtladı...

Münevver Karabulut’un ailesinin adalet arayışının bir parçası olarak Cem Garipoğlu’nun mezarı açıldı. Karabulut Ailesinin Avukatı Rezan Epözdemir, mezarda kefen veya bez bulunmadığını açıkladı. Bu açıklamaların üzerine ''Neden kefen yoktu?'' sorusu kamuoyunda merak edilen bir soru haline geldi.

Adli Tıp uzmanı Prof. Dr. Sevil Atasoy, geçen 10 yılın ardından "Toprağa bağlı olarak bunlar olabilir" dedi.

Mezardan kemik örneği alındı

Münevver Karabulut'un ailesinin başvurusu doğrultusunda Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı, Cem Garipoğlu’nun mezarının açılması yönünde karar aldı. Bugün saat 11.00'de gerçekleştirilen işlemler sırasında mezardan kemik örneği alındı.

Üsküdar'daki Karacaahmet Mezarlığı'nda yapılan fethi kabir işlemi, Münevver Karabulut'un ailesinin adalet arayışının bir parçası olarak gerçekleştirildi.

Güvenlik önlemleri arttırıldı

Günler öncesinde Cem Garipoğlu'nun mezarı polisler eşliğinde koruma altına alınmıştı. Bugün ise; olay yerine jandarma ve polis ekipleri sevk edilirken, ayrıca mezarın çevresinde de güvenlik önlemleri alındı. Gazetecilerin mezar başında çekim yapmalarına demir bariyerler arkasından izin verildi. Savcı, olay yeri inceleme ekipleri ve mezarı kazmak için görevlendirilen kişiler mezar başında yer aldı.

Tabut içerisinde Adli Tıp Kurumu'na

Garipoğlu'nun cenazesi mezarlıkta kalan parçalarla tabut içerisine konularak Adli Tıp Kurumu'na götürüldü.

Garipoğlu ailesi, DNA örneği verdi

Cem Garipoğlu’nun ailesi, mezar açma işleminin ardından DNA örneği vermek üzere İstanbul Adli Tıp Kurumu'na geldi. Siyah camlı bir araçla kuruma gelen aile üyeleri, gerekli işlemleri tamamladıktan sonra aynı araçla kurumdan ayrıldı.

"Kefen ve bez yoktu" açıklaması

Avukat Rezan Epözdemir, mezar açılışı sonrası yaptığı açıklamada, “İlk tabakada hiçbir şey yoktu. İkinci tabakada kefen bekliyorduk, ancak kefen ve bez yoktu. Toprağın üzerinde dağınık şekilde kemikler ve kafatası vardı. Ceset bütünlüğü kesinlikle yoktu” dedi.

Epözdemir, Garipoğlu'nun yakınlarının mezarda kimlik teşhisi için bulunmadığını belirtti.

Mezardan alınan kemik örneklerinin Adli Tıp Kurumu’na gönderileceği ve varsa dişlerin inceleneceği ifade edildi.

Münevver Karabulut’un katili Cem Garipoğlu’nun mezarının açılması sonrası yapılan açıklamalarda, kefen ve bezin bulunmaması ile ilgili yorumlarda bulunan Adli Tıp Uzmanlarından Prof. Dr. Sevil Atasoy ve Prof. Dr. Hakan Kar, cesedin durumunun doğa olaylarıyla ilişkili olduğunu vurguladı.

Prof. Dr. Sevil Atasoy: Toprağa bağlı olarak bütün bunlar olabilir

Adli Tıp Kurumu’nun temellerini atan Prof. Dr. Sevil Atasoy ise Epözdemir'in açıklamalarına yanıt vererek, “Toprağa bağlı olarak bütün bunlar olabilir” dedi.

Prof. Dr. Hakan Kar: Kefenin olmaması doğal, şüphe gerektiren bir durum yok

Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr. Hakan Kar, mezarda kefen veya bez bulunmamasını değerlendirdi. Kar, bu durumun doğal süreçlerle bağlantılı olduğunu belirtti.

“Cenaze sürecinin doğal akışı”

Garipoğlu’nun 2014 yılında intihar ettiği iddiaları üzerine Kar, ailelerin güçlü etkisinin adaletin algısını nasıl etkilediğine dikkat çekti.

''2014 yılında intihar ettiği iddiası var. Aile o kadar güçlü ve nüfuzlu ki 200 gün boyunca sanığı teslim etmemişti. Aile ya da olaylar böyle olunca insanların adalete güveni de çok güçlü değil dolayısıyla her komplo teorisini olası görüyor. Kamuoyunun kafasındaki soru işaretleri yanlış değil. Garipoğlu'nun intiharını görüyoruz. İntihar etti eylemi iddiasından sonra cezaevinde çekilmiş görüntüler var bir de; savcılık eşliğinde adli tıp muayenesi fotoğrafları basına sızdı. Savcı eşliğinde Adli Tıp Uzmanı'yla 'ölü muayenesi ve ölü otopsisi' yapıldı. Otopside bir kimlik tanığı çağrıldı, kimlik tanığı tabi ki ailedendi ve teşhis etti. Ölüm zamanı ve ölüm nedeni tespit edildi bir de cenazeden DNA'lar anıldı. O zaman alınan DNA annesi ve babasıyla eşleşti. Ancak 2014'ün koşulları, bu konuda Türkiye'de çok güven olmayacak bir dönem. Dolayısıyla fethi kabir kararını çok olumlu buluyorum.'' ifadelerini kullandı.

“Kefensiz olması beklenirdi”

Mezarda kefen bulunmamasını yorumlayan Kar, “Kefen, 5 ila 10 yıl içinde toprağa karışır. Cesetteki yumuşak dokular, böcekler ve kurtlar tarafından tüketilir. 10 yıl sonra zaten kefen bulunmasını beklemeyiz. Pamuklu ya da sentetik kumaşla değişmekle beraber 5 ila 10 yıl içerisinde bütün kefenler çürür toprağa karışır, iskeletleşme ise aylar sonra başlıyor zaten. Hiçbir yumuşak doku kalmamasını bekliyorduk ki cesette öyle. Her cenaze gibi, burada da normal süreçler işledi” dedi.

“Şüphe çekecek hiçbir durum yok”

Yağmur yağar, toprak hareketleri, depremler olur ve mutlaka kemikler eklemlerinden ayrışır. Eklemlerin her biri bir yere dağılır bu da son derece normaldir. Dolayısıyla hiçbir cenazeyi koyduğunuz gibi bulamazsınız. Yani şuanda şüphe çekecek hiçbir durum yok. Hatta burada fazlasıyla gereksiz ehemmiyet gösteriliyor; ceset bütün halinde gönderiliyor. Halbuki normalde mezarlıktan 3 azı dişi, 2 uzun kemikten 2'şer cm kalınlığında kemik iliği içeren örnekler alınır bir de sternum dediğimiz iman tahtasından 2 cm'lik kesit alınır laboratuvara gönderilir. Bütün gözler bunun üzerinde olduğundan 'biz hiç riske atmayalım, Adli Tıp Kurumu'na bütün cesedi gönderelim' dediler.

“Komplo teorileri gerçek değil”

Kar, Garipoğlu'nun cenazesinin farklı bir Garipoğlu üyesinin cesediyle değiştirilmesi, bugün açılan mezarlığa yerleştirilmesi ile ilgili komplo teorilerini reddetti. “Garipoğlu'nun eskiden vefat etmiş bir ailenin cesedini o mezarlığa koysalar bile DNA uyuşmaz. İnsanın DNA'sı yarısı anneden yarısı babadan geçer dolayısıyla diyelim ki dedenin kemiklerini koydular, anne babası bambaşka kişiler. Bu durumda DNA uymaz. Tamamen komplo teorileri bunlar. Ben böyle bir şey beklemiyorum. Tamamen organize bir şey olması gerekiyor. Cezaevi savcısından başlayın, cezaevi müdüründen, cezaevinde görevli personel ve gardiyan sonra ölü muayene otopsiyi yapacak savcı, onun belirleyeceği Adli Tıp Uzmanı, otopsi teknisyenleri... hepsini koordine etmek lazım. Bu imkansıza yakın bir şey, inanın çok şaşırırım. ” şeklinde konuştu.

Adli Tıp Kurumu nasıl bir yol izleyecek?

Kar, mezarlıktan alınan Garipoğlu'nun cesedinin Adli Tıp Kurumu'nda nasıl bir süreç işleyeceğine dair bilgi vererek şöyle konuştu. “Ceset Adli Tıp Kurumu'na tam halinde gönderildiğinde biyometrik ölçümler yapılır. Cenazenin iskeletinin kemiklerinin ölçümlerinden tahmini yaş ve tahmini boy hesaplanır. Bahsettiğim örnekler alınır DNA için ve analize gönderilir. Anne ve babadan ayrı ayrı DNA örnekleri alınır ve çıkan profil ile ayrı ayrı karşılaştırılır. Normalde bu aylar sürer ama Narin Güran cinayeti gibi kamuoyuna mal etmiş olaylarda işlem öne alınır. Dolayısıyla bu önümüzdeki 1 hafta içerisinde bütün işlemleri tamamlamayı planlıyorlar. Mezarlıkta örnek almayıp sadece cenazeyi alarak Adli Tıp'a gönderme işlemi bu yüzden kısa sürdü.”

“Yeni DNA testleri önemli”

Prof. Dr. Kar, Avukat Epözdemir’in yeni DNA örnekleri ile inceleme yapılması isteğini de olumlu karşıladı. “2010-2013'lü yıllarda Türkiye'nin hem yargısına sızan hem de Adli Tıp'a sızan bir organize yapı vardı. Dolayısıyla o dönemki işlemlere güvenmeyip yeni DNA'lar ile bu işlemlerin yeniden yapılmasını çok olumlu buluyorum. ” dedi.

Prof. Dr. Hakan Kar, Adli Tıp Kurumu’ndan çıkacak sonuçların tüm soru işaretlerini gidereceğini umduğunu belirterek, “Bir haftalık süreç sabırla beklenmeli” diyerek sözlerini tamamladı.

Ne olmuştu?

Münevver Karabulut cinayeti 13 yıl önce Türkiye gündemine damga vurmuştu. Cem Garipoğlu tarafından öldürülen Karabulut'un cansız bedeni çöp toplayıcı bir kişi tarafından çöp konteynerinde parçalanmış hâlde bulunmuştu.

Katil zanlısı Cem Garipoğlu cinayetten sonra kaçmış cinayetten 197 gün sonra teslim olmuştu. Garipoğlu, 10 Ekim 2014 tarihinde Silivri'de 5 No'lu L Tipi Kapalı Cezaevi'nde intihar etmişti.

Münevver Karabulut'un babası Süreyya Karabulut, cezaevinde 9 yıl önce intihar eden kızının katili Cem Garipoğlu'nun mezarının açılmasını istemiş ancak yargıdan bu talebe ret cevabı gelmişti.

Önce Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı ardından Sulh Ceza Hakimliği, ardından ise Adalet Bakanlığı'na yapılan kanun yararına bozma başvuruları reddedilmişti.

Garipoğlu’nun 3 takıntısı

Mezarın açılacağı tarih, Cem Garipoğlu ile Münevver Karabulut arasındaki bir yazışmayı akla getirdi. İkili arasında geçen mesajlaşmada, Garipoğlu’nun “3” rakamına olan takıntısı dikkat çekti. Yazışmada 3'le ilgili yaşanan bir diyalogda Münevver Karabulut’un Cem Garipoğlu’na “Aklın hep 3 3 3'te” dediği görüldü. Münevver Karabulut, 3 Mart 2009'da öldürüldü. Bir dosyayı yedekleyen ve ismini "333" koyan Cem'in mezarının açılacağı günün 3 Ekim olması ilginç bir tesadüf olarak kayda geçti.

Münevver Karabulut hakkında

Münevver Karabulut, İstanbul'da 7 Mart 1991 tarihinde, aslen Bolu, Mengenli bir ailenin ilk çocuğu olarak doğdu. Babası Süreyya Karabulut aşçı, annesi Nagihan Karabulut ev hanımıydı. Beşiktaş'taki Bingül Erdem Anadolu Lisesi'nde son sınıf öğrencisi olan Karabulut, aynı zamanda üniversite hazırlık dershanesine de gidiyordu. Cinayetten yaklaşık bir yıl kadar önce Cem Garipoğlu ile tanıştı ve arkadaşlıkları başladı.

Dosyaya giren ‘Mayasız Ayini’

Cem Garipoğlu 3 Mart 2009 tarihinde cinayeti işlemiş, cinayetten 197 gün sonra 17 Eylül 2009 tarihinde İstanbul'da teslim olmuştu.

3 Mart 2009 akşamı Münevver Karabulut'un cesedi çöp toplayıcı bir kişi tarafından çöp konteynerinde parçalanmış hâlde bulundu. Yapılan adli tıp incelemesi sonucunda başı gövdesinden ayrılmadan önce bıçak darbeleriyle yaralandığı, daha sonra öldüğü tespit edildi. Yapılan adli tıp araştırmalarına göre Karabulut'un vücudunda 13'ü kafasında olmak üzere 29 kesik bulunduğu, başı gövdesinden sağken ayrıldığı tespit edildi.

Münevver Karabulut'un boynunun altında V şeklinde 2 kesik bulunması, diğer kesiklerin analizi, sırtında toprak bulunması; uzman görüşlerine göre sadist bir ayinde işkence edilerek öldürüldüğü öne sürüldü.

Davanın avukatlarından Rezan Epözdemir, cinayetin bir Yahudi ayini olduğunu iddia ettiği “Mayasız Ayini” belirtilerini taşıdığını ve bunun mahkeme kayıtlarına da geçtiğini söyledi.

İddiaya göre bu ayinde aile içinde 18 yaşına gelen erkek, rüştünü ispatlaması için genç bakire bir kızı öldürüp rüştünü ispatlar. Cem Garipoğlu, cinayeti işledikten sonra cesedi, dedesiyle babaannesinin Etiler'de oturduğu sitenin yakınındaki çöp konteynerine atmıştı. Avukat Rezan Epözdemir, Cem Garipoğlu'nun cesedi babaannesinin evinin önüne bırakmasının, rüştünü ispatlaması yönünden ayinin belirtilerinden biri olduğunu iddia etti.

İlgili haberlere buradan bakabilirsiniz...

Kaynak:Ayşegül Kum

Öne Çıkanlar