Netflix ne satar

Son dönemde  dünyanın her yerinde teknoloji dünyasının ana konularından biri Netflix. Bunun farklı sebepleri var.

PARIS, FRANCE - MARCH 28: In this photo illustration, the Netflix media service provider's logo is displayed on the screen of an iPhone in front of a television screen on March 28, 2020 in Paris, France. Faced with the coronavirus crisis, Netflix will reduce visual quality for the next 30 days, in order to limit its use of bandwidth. (Photo Illustration by Chesnot/Getty Images)

  • Blockbuster’ı nasıl geçtiğini, geleneksel yenilikçilerin başarısı olarak anlatanlar var.
  • Netflix’in şifrenizi paylaşından, şifre paylaşımına ekstra maliyet çıkarması üzerine değişen aşk anlayışını anlatanlar var.
  • Netflix’in içerik devleri ile nasıl savaşacağını soran, söyleyenler var.
  • Netflix’in kaybettiği abone sayısına dem vuranlar var.
  • En önemlisi abonelik fiyatlarının yükselmesinden mutsuz olanlar var.

Netflix abone fiyatları dışındaki diğer konuları geride bıraktı ama abonelik ücreti meselesi çok sıkıntılı. Peki Netflix abonelik ücretini yükseltmeden de gelirlerini arttırabilir mi? Neden olmasın! İşte size birkaç çözüm:

  • Ekran görüntüsü alma hakkını satabilir. Bazen profesyonel amaçlarla ekran görüntüsü almak istiyorsunuz. Bir repliği akılda tutmak veya bir yazı için, ama alamıyorsunuz. İşte buna bir çözüm üretebilir.
  • Bir sahneyi paylaşma hakkını satabilir. Bizim jenerasyonun biriktirme huyu vardır. Her şeyi klasifiye eder biriktiririz. İyi bir film izleyicisi olarak vazgeçemediğim bazı sahneler var. Matrix’de Neo’nun Trinity’nin düşen helikopterindeki kordonu koluna doladığı sahne bence en iyi aşk sahnelerinden biridir. Yada Interstellar’da babanın kütüphanenin arkasından umutsuzca kitaplara vurduğu, kızını kurtarmak istediği sahne, baba kız ilişkilerinin anlatıldığı en iyi sahnelerden biridir. Peki biz bunları Netflix üzerinde neden biriktiremiyoruz?
  • Detaylı “arama” hakkını satabilir. Bir film sadece film değil, aynı zamanda görüntülerdir. Size de olmuştur “yahu ben bu sahneyi bilyorum” dediğiniz ya da “hani aşkla ilgili köpeklerin de olduğu film” dediğiniz yada “Vanilla Sky”ın orijinal filmi? Çok detaylı bir indeksleme yapıp onu satabilirler.
  • Bazı özel projelere erken erişim hakkını satabilir. Lucifer, Sandman için bu ödemeleri yapacak çok tanıdığım var...
  • Metin üzerinden arama hakkı satabilir. Bazen replikler çok önemli olur. Bunlar ile bazı mesajlar verilir. Replik araması harika bir özellik olmaz mıydı?
  • Belli bir saniyeyi paylaşma hakkını satabilir. Youtube bunun farkına çabuk vardı. Bir filmin belli bir aralığının link ile Netflix abonelerine paylaşılması.
  • Özel bir uzaktan kontrol (kumanda) uygulamasını satabilir. Özel bir uygulama ile birden fazla cihazda çalışan Netflix’leri kontrol eden gelişmiş bir uygulama yapıp satabilir.
  • Kendi küçük Netflix paketlerini oluşturup satabilir. Google bunu şirket içi aramalar için yaptı. Bir donanımla şirketinizdeki bütün verileri internal indeksleyip bu cihazı satıyordu. Şirketlerin iç iletişiminde de videonun önemi varken Netflix elindeki bu video know-how’ını ürüne dönüştürüp satabilir.

Geçenlerde LinkedIn’de Netflix teknik ekibinden birinin video işlemede nasıl yöntemler kullandığını anlatan bir paylaşımına denk geldim. Netflix elindeki bu know-how’ı en kısa zamanda ürüne dönüştürüp hizmet yelpazesini genişletmeli. Olaya sadece popüler bir Hollywood uygulaması olarak bakmayıp, arkadaki teknolojiyi de değerlendirmeli aksi takdirde sonu MSN’e benzer.

Paylaşım ekonomisinden sonra kiralama ekonomisi:

kiralabunu.com

Paylaşım ekonomisi konusunda çok uzun zamandır yazıp çiziyorum. Ürünler denedim, hizmetleri yazdım... Hep çok önemsedim.

Ancak şimdi iş başka bir noktaya geldi. Özellikle son tüketim ürünlerinde de, yepyeni bir döneme giriyoruz. Çocuğunuz oluyor. Malum biberondur, çocuk arabası, beşik... Onlarca ürün üstelik, artık çocuklar tek. Yani alırız kardeşi de kullanır da yok. Zaten o zamana teknoloji değişiyor... Değişmese moda değişiyor. Yani aynısını kullanmak mümkün değil.

İşte bu tip durumlar için kiralabunu devreye giriyor. Almıyorsunuz, kiralıyorsunuz. İşiniz bitince de iade ediyorsunuz. Bu kadar basit. Üstelik merak ettiğiniz teknoloji ürünlerini de bir ay kiralayıp iade edebiliyorsunuz. Yada mesela sadece yazın kullanacağınız bir ürünü kışın da tutmuyorsunuz.

Unomoi.com

Gözde Atasoy’un kurduğu bir girişim Unomoi. Abone oluyorsunuz. Her ay istediğiniz kıyafeti seçip bir ay boyunca elinizde tutuyorsunuz. Gözde ve ortağı Ayşe bu girişime yatırım da almışlar. Ellerinde kadınlar için harika ürünler var. Üstelik kış döneminde, tatile gideceklere özel kıyafetler de var. Bir kadının abone olması için siteye girip, fırsatı görmesi yeterli oluyor. En azından eşimde öyle oldu!

Alıcı Gözle

Macro Center

Burada belli dönemlerde müşteri odağını kaçıran şirketlerden dem vuruyorum. Ancak bazen de iyi olanı yazmak, ne ile kıyasladığımızı belli etmek gerekiyor.

Mersin’e ilk geldiğimde Macro Center’ın bu şehirde mağazası yoktu. Businessweek’deki yazılarımdan birinde bunu yazdım. Ayrıca sosyal medyada paylaşırken “mention” yaptım. Sosyal medyadan hızlı bir dönüş aldım ama bunun bir nezaket dönüşü olduğunu düşündüm. Aradan aylar geçti, pandemiye rağmen Macro Center, Mersin Marina’da ilk yerini açtı.

Sonra durmadılar. İkinci yerlerini açarken beni de kurdele kesmeye davet ettiler. Şimdi 3 ya da 4 yerleri var sadece Mersin’de. Üstelik ekip her an yeniliklerle geliyor. Özellikle Mersin’de Berk bey, mağaza müdürü Gökhan bey, her konuda hemen yardımcı oluyorlar.

Macro Center özellikle diğer yerlerde bulunmayan ürünlere sahip. En son Venedik’ten aldığım mürekkep balıklı makarna mesela. Zamanınız varsa mağazaları yoksa online’ı mutlaka gezin derim.

Sakalbaba

Sakalım olmasa haberim olur muydu? Sanırım yine de olurdu. İnternette erkek ürünlerini satmak zordur. Pazarlaması dikkat gerektirir. Sadece erkek ürünleri üzerinden markalaşmak ise mümkün değildir. Ancak bazen derslerde de anlatıyorum, internette markalaşmanın ders notu gibi sakal baba. Ürün seçimleri, ürünlerdeki markalaşması, dönüş hızları, CRM her noktada çok başarılı buluyorum.

Ancak onlar bu başarılarına güvenip yerlerinde durmuyorlar. Son dönemin en büyük trendlerinden biri olan marka elçiliği (brand ambassador) konusunda da bir girişimde bulunmuşlar. Gerçekten harika bir marka elçisi bulmuşlar. Northnarok adlı hesaba sahip, Hasan Alpaslan Kalemci... Gerçekten marka ile birebir örtüşüyor.

Umberto Arte ile Sanat 4

Sanatla ilgiliyseniz sosyal medyada mutlaka takip etmeniz gereken isimdir Umberto Arte. Resim yorumları ve anlattıklarından öğrenilecek çok şey var. Umberto geçenlerde 4. kitabını çıkardı. Baskısından, içeriğine kalite kokan kitapta bu sefer Umberto, Caravaggio ile başlamış Renoir ile bitirmiş.

Yine harika. Destek yayınevi ve Yelda’ya da bu güzel içeriği bize ulaştıracak kadar cesur oldukları için teşekkür etmek lazım.

Yine THY, yine mağduriyet

Gün geçmiyor ki; internet üzerinden THY’de mağdur olan birini okumayalım.

Tamam;

  • büyük operasyon,
  • büyük marka,
  • kolay değil

Ama biz söylemezsek bu mağduriyetleri kim söyleyecek?

Miles and Smiles programından Starbucks kahve alarak sıyrılmaya çalışmaktan başka yolun kalmadığı bir hal aldı.

Zaten ne o siteye ne de THY’nin sitesine girmeye korkar olduk. Mobil uygulama da dahil hepsinde ciddi sorunlar var.

Kurtarmanın yolu var mı?

Ben yönetimin yerinde olsam daha önceki harika uygulamayı yapan Pozitron’un o dönem patronu olan Fırat İşbecer’i göreve getiririm. Danışmanlık bile olmaz. Hakettiğini vererek göreve getirir, ne istiyorsa verir sorunun çözülmesini sağlardım. Koskocaman markanın, web sitesi ve uygulamadan dolayı bunu yaşaması reva mıdır?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Atıf Ünaldı Arşivi