Umay Aktaş
Yüz yüze seyreltilmiş eğitim
Covid-19 risk haritasında bir ay önce çok yüksek riskli sayılan kırmızı il sayısı 17’den 58’e çıktı. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), 2 Mart’ta tüm okulöncesi eğitim kurumları, ilkokullar, 8’inci ve 12’nci sınıflarda başlayan yüz yüze eğitimin devam edeceğini, ortaokul, 5,6 ve 7. sınıflar ile lise hazırlık, 9,10 ve 11. sınıflarda yüz yüze ve uzaktan eğitime geçişin, risk durumu haritasına bağlı olarak İl Hıfzısıhha Kurulu kararları doğrultusunda il bazlı olarak uygulanacağını açıkladı. Salgının seyrinin yüz yüze eğitimi nasıl etkileyeceğini önümüzdeki günlerde daha net göreceğiz.
Peki beşinci haftasına girilen yüz yüze seyreltilmiş eğitim nasıl gidiyor? Eğitim Reformu Girişimi Eğitim Gözlemevi’nin başlattığı “Koronavirüsün Eğitime Etkileri” yazı dizisi kapsamında bu sorunun cevabını aradım. Öğretmenlerin gündemi; yüz yüze eğitime başlanmasına karşın hala aşılanmamış olmaları -bugüne kadar öğretmenlerin sadece yüzde 10’una aşı yapıldı-, yüz yüze seyreltilmiş eğitimi verimli geçirebilecekleri bir düzen kurmak, çocukların farklılaşan akademik, sosyal duygusal kayıplarını nasıl telafi edecekleri…
Farklılaşan uygulamalar
Okulların şartları, öğrenci sayısı, öğrencilerin uzaktan eğitime erişimi yüz yüze eğitimin nasıl hayata geçirildiğini etkiliyor. Tüm risk grupları için ilkokullarda “haftada iki gün okulda seyreltilmiş sınıflarda, üç gün de uzaktan eğitim yapılır” deniyor. Uygulamanın en fazla çeşitlendiği noktalardan biri burası. Genelde okullarda sınıflar iki gruba ayrılıyor. Sınıfın bir kısmı pazartesi-salı, diğer kısmı ise perşembe-cuma okula gidip yüz yüze eğitime katılıyor. Okulun kapalı olduğu çarşamba günü ise tüm sınıf uzaktan eğitim alıyor. Çarşamba günleri çocuklar öğretmenleriyle canlı ders yapıyorlar. Geriye kalan diğer iki gün ise uzaktan eğitimle kastedilen, EBA TV ve EBA Portal’da yer alan içerikler, öğretmenlerin yönlendirmeleri, çocukların evde yapması için verdiği çalışmalar. Bu uygulamada çok zorlandığını, çocukların motivasyonlarının düştüğünü söyleyen veliler, konuları yetiştirmekte zorlandığını, öğrenciler arasında kopukluk yaşadığını söyleyen öğretmenler var. Bazı öğretmenler ise farklı bir yol izliyor. Yüz yüze eğitim günü olmayan ve okula gelmeyen öğrencileri için sınıfa bilgisayarını götürüyor, akıllı tahta aracılığıyla evde olanların da dersi online takip etmesini sağlıyor. Kimi öğretmenler de okuldan döndükten sonra, bu kez de evde olan öğrencilerine uzaktan eğitimle ders veriyor.
Sınıf mevcudu az olan okullar ise başka çözümler bulmuş. Örneğin İstanbul’da bir devlet okulunda 16 kişilik sınıf mevcudu olan 1. sınıf öğrencilerinin tamamı pazartesi-salı okulda yüz yüze eğitime gidiyor, çarşamba, perşembe ve cuma günleri tüm sınıf öğretmenleriyle canlı derse devam ediyor. En dezavantajlı grup ise yüz yüze eğitime hiç katılamayan öğrenciler. Onların öğretmenleriyle yaptığı ders saat sayısında büyük bir kayıp var. Kanser hastası olduğu için 1. sınıfa giden oğlunu yüz yüze eğitime yollayamayan B.A., oğlunun sadece çarşamba günü yapılan uzaktan eğitime katılabildiğini anlatıyor. Dört gün ise öğretmenin yönledirmeleriyle oğlunu kendi çalıştırdığını anlatıyor.
Sınıfında uzaktan eğitime erişemeyen öğrencileri olan öğretmenler ise çözümü yüz yüze eğitim gruplarını “uzaktan eğitime erişebilen” ve “uzaktan eğitime erişemeyenler” olarak ayırmakta bulmuş. Çünkü bir yıldır eğitime erişemeyen öğrencileri çok geride. Devlet okulları ve özel okullar arasında da farklılıklar var. Bazı okullarda yüz yüze seyreltilmiş eğitime geçilmeden yüz yüze eğitimler başlamış, bazılarında ise iki gün sınırı olmasına karşın kurs adı altında öğrenciler beş gün okula gidiyor.
“Türkiye’de Koronavirüsün Eğitime Etkileri VIII- Seyreltilmiş Yüz Yüze Eğitim Nasıl Geçiyor?” başlıklı araştırmanın tamamanı okumak için: