Kubilay Kaptan
Yoğun dengesizlik
Sadece son bir haftanın hava durumuna bile bakmak, yazımın başlığının anlaşılmasına yardımcı olacaktır.
Evren düzensizlik içindedir. Büyük Patlama ile başladığı andan bugüne kadar geçen yaklaşık 13.8 milyar yıldır bu gerçek değişmedi. Peki ya dünyamızın iklimi?
Genel olarak fosil yakıtların yakılması, arazi kullanımının değişmesi, ormansızlaşma ve buna benzer çeşitli insan aktiviteleri sonucunda sera gazları artmakta ve sera gazı etkileri kuvvetlenmektedir. Atmosferdeki sera gazlarının artması küresel ısınmaya sebep olmakta ve bunun sonucunda iklim değişikliği oluşmaktadır. Küresel sıcaklıklardaki artışa bağlı olarak hidrolojik döngünün değişmesi, buzulların erimesi, deniz seviyesinin yükselmesi gibi belirli değişimlerin insan hayatını, sosyoekonomik sektörleri ve ekolojik sistemleri etkileyecek önemli değişiklikler oluşturması beklenmektedir.
Üç yıl önce, İsviçre'nin Stockholm Üniversitesine bağlı Stockholm Direnç Enstitüsünden bilim insanları, yeryüzünde kritik bazı karbon yataklarının çözülmesi ve burada saklı karbonun atmosfere yayılması halinde oluşacak domino etkisinin yeryüzünü geri dönüşü olmayan bir iklim dengesizliğine sürükleyebileceğini belirtmişti.
Küresel ısınmanın dünyanın en yüksek büyük karbon rezervleri olan kutup altı ormanlarını, permafrost toprakları, Arktik deniz buzunu, Antartika buz örtüsünü ve okyanus tabanını etkilediğine dikkati çeken bilim insanları, buralardaki çözülmenin büyük miktardaki karbon ve metan hidrat içeriğinin atmosfere salımına yol açabileceğini belirtmişti.
Geçtiğimiz ay, Amerikan Uzay ve Havacılık İdaresi (NASA) ve Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi'nden (NOAA) bilim insanları, yeni bir çalışmada Dünya'nın "enerji dengesizliğinin 2005'ten 2019'a yaklaşık iki katına çıktığını" bildirdi.
Enerji dengesizliği, Güneş'in ışıma enerjisinin ne kadarının Dünya'nın atmosferi ve yüzeyi tarafından emildiği ile termal kızılötesi radyasyonun uzaya geri döndüğü miktarın arasındaki farkı ifade ediyor.
Dünya'nın sistemine ne kadar enerjinin girip çıktığını belirlemek için, uydu sensörlerinden ve okyanus yüzeyinden gelen verileri inceleyen araştırmacılar, Dünya'dan gelen ve çıkan enerji arasında bir dengesizlik olduğunu tespit etti. Dünya'ya gelen radyasyonlar emildikten sonra uzaya daha az radyasyon salınıyordu. NASA, bu durumun sonucunda Dünya'nın daha fazla enerji kazanarak ısındığını söylüyor. Ayrıca enerji dengesizliğinden kaynaklanan fazla enerjinin yaklaşık yüzde 90'ı okyanuslarda toplanıyor.
Diğer taraftan, insan faaliyetlerinden kaynaklanan sera gazı emisyonlarındaki artışlar, ısıyı Dünya atmosferinde tutarak uzaya taşınacak olan radyasyonu hapsediyor. Ardından meydana gelen ısınma, buzulların erimesi gibi büyük çevre olaylarına neden oluyor. NASA, ayrıca su buharındaki artışın ve bulutlardaki değişikliklerin bu ısınmayı daha da kötüleştirebileceğini söylüyor.
Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO), 2020'nin en sıcak üç yıldan biri olarak kayıtlara geçtiğini açıklayarak, bu tehlikeyi bir kez daha doğrulamıştı. WMO'dan yapılan açıklamada, 2020 yılında dünyanın 2016 ve 2019'un ardından üçüncü en sıcak yılını yaşadığı belirtilmişti.
Genel olarak ısı alım hızı
yavaşlamadıkça, iklimde daha büyük ve daha hızlı değişimlerin görüleceği anlaşılıyor.
Ekstrem iklim şartları ve dalgalanan ekonomi büyümeyle birlikte gıda fiyatları yükseldikçe, Asya’daki isyanlar ve siyasi krizler, milyarlarca insanın günlük yaşamını sıkıntıya sokuyor; Benzin fiyatları, sınırlı kaynak gerçekliği ile yüzleşirken tüm dünyada protestolar, grevler ve siyasi ayaklanmalar ekonomide durgunluğa yol açıyor: Karmaşıklık, açgözlülük ve karşılıklı bağıntılılık finansal sistemi uçurumun eşiğine sürüklerken, küresel finans pazarları krizden krize sürükleniyor; Burma gibi, ekstrem hava koşullarının insani neticeleriyle baş edemeyen ülkelerde, dışarıdan askeri müdahale olasılıkları konuşuluyor. Amerika’daki sel ve yangınlar, Avustralya’daki kuraklık ve kuruyan nehirler, tüm dünyada eriyen buzullar, vs. karşısında çoğu zaman aciz kalıyoruz.
Sanayileşmenin bedeli
ruhumuz oldu ve en sonunda
tek ve eşsiz bir metropol olacağız; ruhsuz bedenlerin doldurduğu
küresel bir mezarlık olarak.