Kubilay Kaptan
Yine bir “Sel” yazısı
Dün (14 Temmuz, Çarşamba) öğleden sonra başlayan şiddetli sağanak sonucu sel ve heyelanların yaşandığı Güneysu ilçesine bağlı Asmalıırmak köyünde şu ana kadar (15 Temmuz, Çarşamba, saat 18:00) 7 vatandaşımız hayatını kaybetti.
Her yıl özellikle Karadeniz’de tekrarlanan bu afetlerin beni en çok üzen yanı haberlerde geçen şu ifadedir:
“… sel ile heyelanın yol açtığı hasar gün ağarınca ortaya çıktı.”
Yoğun yağış öğle saatlerinde başlıyor, gün boyu devam ediyor, gece sürüyor, sabaha kadar sürüyor, sele dönüşüyor ve geçen bu süre boyunca kimsenin aklına binaları boşaltmak, tedbir almak gelmiyor. Yaşanan onca benzer acıdan sonra bile gelmiyor.
Rize ilinin ülkemizin en önemli heyelan bölgelerinden biri olduğu, il genelinde birçok alanın şiddetli yaǧmurlara karşı dirençsizlik göstererek heyelanlara maruz kaldığı yıllardır biliniyor. Bölgede meydana gelen en önemli meteorolojik olaylardan birinin şiddetli yağışlar olduğu, heyelanları tetikleyerek kütlelerin dengesini bozduğu ve harekete sebep olduğu biliniyor.
O zaman hâlâ can kaybı neden?
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, Afet İşleri Genel Müdürlüğü, Afet Etüt ve Hasar Tespit Dairesi Başkanlığı, 1964 yılından itibaren Rize’de gerçekleşen heyelan vakaları için jeolojik etüt raporları düzenlenmektedir.
Heyelan etüt raporlarına göre; Rize genelinde özellikle Ardeşen, Çamlıhemşin, Çayeli, Merkez ve Pazar ilçelerinde heyelan olaylarının daha fazla etkili olduğu belirlenmiştir. Bu kapsamda günümüze kadar Rize genelinde toplam 431 heyelan olayı kayıtlara geçmiştir. Heyelan olayları sonucunda birçok bina hasar görmüş ve 852 bina için kullanılamaz, yani nakil kararı alınmıştır. Raporlarda heyelan nedeni olarak %99 yağış gösterilmiştir.
Çalışma sonuçlarından ilin düzenli bir yağış ve sıcaklık rejimine sahip olduğu, yağışların her mevsime dengeli olarak dağıldığı, bununla birlikte, il genelinde yağışların Temmuz ayından itibaren etkili olmaya başladığı ve özellikle Ekim ve Kasım aylarında tehlikeli boyutlara ulaştığı görülmüştür.
Analiz sonuçlarında Rize’deki köylerin %68’inin heyelan olayına maruz kaldıkları da tespit edilmiştir. Buradan heyelanın il genelinde çok fazla sosyo-ekonomik etkiye sahip olduğu ortaya çıkmaktadır. Çünkü bu bölgedeki nüfus sayısının artışına paralel olarak daha fazla alan yerleşime açılmaktadır. Yerleşime yeni açılan yerleşim alanları da dağınık bir yapıda olduğu için küçük ya da büyük heyelanlar önemli ölçüde can ve mal kayıplarına sebep olmaktadır. Dolayısıyla ortaya çıkan bir afetten daha çok sayıda nüfus etkilenmektedir.
Aynı bölgede daha önce gerçekleşen benzer olaylar incelendiğinde can ve mal kayıplarına neden olan afetin; iki şekilde geliştiği görülmektedir. Topografik olarak eğimin yüksek olduğu yamaçlar ile vadi kenarlarında yer alan yerleşmelerin heyelan olayından etkilendikleri, vadi ve dere ağızlarında yapılan konutlar ile denize paralel olan sahil bölgesinde ise; denizin doldurularak Karadeniz Otoyolunun yapılması sonucunda, doğal drenaj ağlarının kapatılması veya doğal drenajın yetersiz hale getirilmesi nedeniyle de belde ortasından geçen caddenin altında kalan bölümlerde ise sel baskınının olduğu görülmüştür.
Daha önceki yazılarımda “önlemler” adı altında pek çok öneride bulundum ancak bugün sadece tek bir öneride bulunacağım:
Son afetin yaşandığı alanın dışında, Trabzon ve Rize kent merkezinde bir çok dere yatağının kapatılarak yüksek yoğunluklu yapı alanları olarak kullanılmaya başlandığı bilinmektedir. Karadeniz bölgesi yağış alışkanlıkları bilindiği halde yapılan ve yapılmakta olan bu uygulamaların gelecekte, nüfusun çok daha yoğun olduğu bölgelerde de yaşanması çok daha büyük can ve mal kayıplarına da yol açacağı açıktır. Bu nedenle; bölgede özellikle kentler içinde yer alan altyapı ve üst yapı tesislerinin (Karadeniz Otoyolu gibi) afete neden olmasının engellenmesi amacıyla; açık dere ve çay yatakları kapatılmamalı, akış ortalamaları gözetilerek mevcut haliyle kapatılmış dereler için doğal drenaja imkân verecek şekilde menfez vb. alt yapılar gözden geçirilerek, gerekli olanlar yeniden inşa edilmelidir.