Murat Özçelik
Yarının Türkiyesi ve PKK
6 Lider 28 Şubat 2022 tarihinde “Yarının Türkiyesi için” başlıklı mutabakat metnini imzaladılar. Ben de bu mutabakat metninin ülkemiz için hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum. Açıklanan metnin tamamına katılıyorum ve bu mutabakatın, seçim sonrasında ilgili mekanizmalar uygulamaya sokulduğunda ülkemizin demokrasi pratiğini gerçekten dönüştürebileceğine inanıyorum. Tabii ki bu mutabakata ilave edilebilecek başka hususlar olabilecektir. Ancak bu mutabakatın bir seçim ittifakı ve Cumhurbaşkanı ortak adayının seçilmesi yolunda önemli bir adım teşkil edeceğine ilişkin umudumu tazelediğini söylemek istiyorum.
Mutabık kalınan ilkeleri kuvveden fiile geçirmek için şüphesiz Cumhurbaşkanlığı seçiminin kazanılması gerekiyor. İkinci olarak ise milletvekili seçimleri sonucunda anayasal değişiklikleri yapabilmek için muhalefet partilerinin Mecliste 2/3 çoğunluğa ulaşmaları gerekiyor.
Daha önce de yazdım ama biraz daha ayrıntılandırarak tekraren işlemek istiyorum. Cumhurbaşkanlığını söz konusu 6 partinin ilk turda kazanabilmesinin, HDP’nin de ortak adaya oy vermesiyle mümkün olabileceğini düşünüyorum. Vermediği takdirde ne 6’lı ittifak ne Cumhur İttifakının ilk turda Cumhurbaşkanlığını kazanabilmesi mümkün görünüyor. Şimdiki anketlerde İYİ Parti %13-15 aralığında, CHP %25-27 aralığında görüldüğü için en iyi ihtimalle ikisinin %42 civarında oy alacağı anlaşılıyor. HDP’siz diğer 4 partinin kararsızlardan ve gerçek tercihlerini söyleyemeyenlerden %9 oy almaları gerekiyor ki 6’lı ittifak %51’e ulaşabilsin. Bu sonuç mümkün olabilir mi? Bu partilere sorarsanız toplam 4 partinin mutlaka %9’a ulaşacağını söyleyeceklerdir. Bundan hepimiz yani muhalefet tabanı olarak sadece memnuniyet duyarız. Ama önünde sonunda HDP’nin desteği olmadan Türkiye’nin demokratik dönüşümünü sağlamaları mümkün olmayacaktır. Zira mesele seçimi kazanmayla da bitmiyor.
Sizlere İYİ Parti’nin “PKK iltisakı” inancıyla öcü olarak gördüğü HDP’nin beklentileriyle 6’lı ittifakın beklentileri arasında ne farklar olduğunu göstermeye çalışacağım. Ancak buna geçmeden önce, demokratik bir sistemin kendi işleyişi içinde, tam bir şeffaflıkla, eşit vatandaşlığın ve temsilde adaletin sağladığı imkanlarla, halkımızdan hiçbir şey saklamadan Kürt vatandaşlarımızın Mecliste kazanabilecekleri haklar ile PKK’nın öngördüğü ve HDP’nin arada postacı olarak kullanılmak durumunda kaldığı “çözüm süreci” çerçevesinde muğlak, “halkımızın bunun arkasında ne var” dediği, “Dolmabahçe mutabakatı”na vardığı söylenen bu antidemokratik yöntemden beklenen sonuçları karşılaştırmamız gerekiyor. Bu sıralar “Dolmabahçe mutabakatı” yine ısıtılıp önümüze konulacak gibi geldiğinden bu konu önem taşıyor.
Hiç unutmamamız gereken konu şu: “Dolmabahçe mutabakatı”na giden süreç çok farklı bir amaç gütmekteydi. Amaç PKK’nın silah bırakması için gerekli koşulların PKK lideri Öcalan üzerinden müzakere edilmesiydi. Yani birincisi, muhatap bir örgüttü. İkincisi bu örgütün silah bırakması için o örgütün dayattığı amaç ve yöntemin, örgütün İmralı ve Kandil ayaklarıyla görüşülmesiydi. Kürt vatandaşlarımızın nasıl bir Türkiye’de yaşamak istediklerinden ziyade Öcalan’ın hapishanede yabancı bir akademisyenin görüşlerinden hareketle geliştirdiği “demokratik özerklik” adı altında PKK’nın Kürtler üzerinde güneydoğuda egemenliğini kuracağı bir düzeni müzakere etmekti. Bana hiç kimse PKK’nın “çözüm süreci” sırasında Kürt halkının tamamı adına konuştuğunu iddia etmeye kalkmasın. Ayrıca bana yine hiç kimse PKK’nın Suriye’deki hendek savaşlarının aynısını güneydoğumuzda çıkarmaya kalkışmasının da Kürt halkının arzusuydu demesin. Zira doğru değil.
6’lı İttifakın amacı ise gerçek demokrasi altında siyaset yoluyla Kürtlere haklarını vermek olmalı. Yani PKK’nın dayattıklarını değil Kürt halkının istediği ve bir demokraside olması gereken hakları vermeye çalışmalı.
Biz yarının Türkiye’sini kurarken PKK’yı değil Kürt vatandaşlarımızın meşru temsilcilerini muhatap almalıyız. Onların da bizlerin de birlikte refahını temel almalıyız. Bizim vatandaşlarımız olan Kürtlerin de bir otokrasi uygulamasından tam demokrasiye geçerken ülkemiz içinde mutlu ve uluslararası standartlarda istedikleri hakları, kendi temsilcileri olarak bugüne kadar oy verdikleri partiler üzerinden Meclis Komisyonlarında tartışıp geçirerek ve Genel Kurulda kanunlaştırarak almalarını sağlamalıyız.
Yoksa “Dolmabahçe mutabakatı”na dönüp “çözüm sürecini” kaldığı yerden PKK ile müzakere ederek değil.
Türkiye’de herhangi bir Hükümetin Kürt meselesine çözüm getirebilmesi, Kürtlerin Parlamento içindeki meşru temsilcileri yoluyla verecekleri kanun tekliflerinden ülkemizin toprak bütünlüğüne zeval getirmeyecek olanları, Meclisteki partilerimizin halkımızın gözü önünde desteklemeleri ile mümkündür. Bu yöntemden başka bir yöntem çağdaş demokratik gerçekleri ıskalıyor demektir.
Biz demokrasiye güvenir ve demokratik yöntemle Meclis içinde hep birlikte makulü bulma yolunu ararsak Kürt vatandaşlarımızın demokratik yöntemle istedikleri huzura erebileceklerini görmeleri mümkün olacaktır. Bunu hep birlikte ortak hedefler için 7 Haziran 2015 seçimlerinde başardık. 2019 yerel seçimlerinde de başardık. İşte bunun için HDP’yi AKP’nin ve Cumhurbaşkanının dikte ettiği terör yaftası ile değerlendirmekten vazgeçin, sizin demokratikleşme çabalarınıza imale edin ki memleketimizin ortak yarınını hep birlikte inşa edelim. Kürtlerin haklarını da böyle bir şeffaflık altında uluslararası hukuku gözeterek verelim.