Candan Yıldız
Türkiye'de Dindarlık Algısı: Kendisini Müslüman olarak tanımlayanların oranı azalıyor; Diyanet'e güven aşınıyor
İstanbul Politikalar Merkezi ve Ankara Enstitüsü’nün Eşikteki Türkiye başlığı altında ortak araştırma serisinden biri olan Türkiye’de Dindarlık Algısı araştırmasına göre kendisini Müslüman olarak tanımlayanların oranı düşüyor, Diyanet İşleri Başkanlığı da dahil dini kurumlara güven aşınıyor.
Türkiye’de inanç dağılımı, dini pratikler, din-siyaset ilişkisi, dini eğitim, dini kurumlar, dini liderlere güven ve dini hoşgörü gibi konulardaki araştırma sonuçlarına göre Müslümanlık oransal olarak geriliyor. Dindarlık ritüel olarak güçlü, Diyanet de dahil dini kurumlara güven aşınıyor, dindarlık bir ‘kimlik’ işlevi görse de geleneksel dindarlık yerini daha bireysel maneviyat biçimlerine bırakıyor. Z kuşağında dini bağlılık azalıyor. Aleviler mezhepler arası evlilik konusunda Sünni katılımcılara göre daha ‘açık’ bir tutum sergiliyor. Eğitim seviyesi yükseldikçe Müslüman olduğunu belirtenlerin oranı düşerken ateist veya deist olduğunu belirtenlerin oranı artıyor.
Gayri Müslimlerle evliliğe onay verenlerin oranı da yükseliyor.
İstanbul Politikalar Merkezi ve Ankara Enstitüsü’nün Eşikteki Türkiye başlığı altında ortak araştırma serisinden biri olan Türkiye’de Dindarlık Algısı araştırması yayımlandı.
Hatem Ete ve Abdullah Yargı’nın hazırladığı araştırma kapsamında bin 358 kişi ile görüşüldü.
Araştırma sonuçları şöyle:
Katılımcıların yüzde 92,3’ü Müslüman olduğunu ifade ediyor. Deist olduğunu belirtenler yüzde 3,2 iken ateist olduğunu ifade edenler yüzde 2,7…Araştırmada “Müslümanlık aidiyeti hala son derece baskın olmasına karşın ateist ve deist nüfusundaki artış nisbi de olsa oldukça dikkat çekicidir” tespiti yapılıyor.
Araştırma sonuçları “Yüzde 99’u Müslüman Türkiye” klişesini doğrulamıyor. Araştırmanın sonuç bölümünde “Araştırmanın en önemli bulgularından biri, kahir ekseriyeti Müslüman olan Türkiye’de Müslümanlığın oransal açıdan gerilediği” tespiti yapılıyor.
Ahlak ve iman ilişkisi
Katılımcıların yüzde 46’sı “ahlaklı olduğum sürece neye nasıl inandığım o kadar önemli değildir” kanaatine katılmadıklarını ifade ederken, yüzde 37’si bu kanaate katıldıklarını belirtiyor.
Allah’a inanmak dindarlığın en önemli kriteri
Toplumun yarısı, dindarlığın en önemli kriterinin Allah’a inanmak olduğu kanaatinde. Kalbi temiz tutmak ve ahlaklı olmanın en önemli kriter olduğunu düşünenler yüzde 29, ibadetleri eksiksiz yerine getirmenin en önemli kriter olduğunu düşünenler yüzde 10.
Toplumun yarıya yakını dindar
Katılımcıların yarıya yakını kendisini dindar buluyor. “Oldukça dindarım” diyenler yüzde 22, “hiç dindar değilim” diyenler ise yüzde 6. Katılımcılardan kişisel olarak kendilerini oldukça dindar olarak görenlerin oranı yüzde 21,9, dindar olarak gören bireylerin oranı yüzde 48,2’dir. Katılımcılar arasında kendisini dindar olarak tanımlayanlar toplamda yüzde 70.
Din ailede öğreniliyor
Katılımcıların yüzde 76’sı çocuklarının dindar olmasını istiyor. Çocuklarının dindar olup olmamasını önemsemeyenler yüzde 12, çocuklarının dindar olmasını istemeyenler yüzde 9. Katılımcıların yarısı dinle ilgili temel bilgileri ailesinden öğrendiğini ifade ediyor. Dini bilgileri kendisi araştırarak öğrenenler yüzde 20, camiden öğrenenler yüzde 15.
Yüzde 18 namaz kılmıyor, yüzde 11 oruç tutmuyor
Katılımcıların yüzde 40’ı vakit namazlarını düzenli olarak kıldığını, yüzde 25’i ise ara sıra kıldığını söylüyor. Namaz kılmadığını söyleyenlerin oranı yüzde 18. Ankete katılanların yaklaşık yarısı Cuma namazına düzenli olarak gittiklerini ifade ediyor. Ara sıra gidenler yüzde 20, Cuma namazına gitmem diyenler ise yüzde 17. Araştırmada "Cuma namazına düzenli olarak gidenlerin oranının, ara sıra gidenlere veya hiç gitmeyenlere göre daha yüksek olduğunu gösteriyor" yorumu yapılıyor. Katılımcıların yüzde 67’si Ramazan’da düzenli olarak oruç tuttuğunu belirtirken “Eskiden tutardım ama şimdi tutamıyorum” diyenler yüzde 12, oruç tutmayanlar yüzde 11, ara sıra tutanlar ise yüzde 9.
Sarhoş olmayacak kadar içki içmek
Katılımcıların önemli bir çoğunluğu (Yüzde 74,7) “Sarhoş olmayacak kadar içki içmek günah değildir” ifadesine katılmadığını söylüyor. Daha küçük bir yüzdeye (Yüzde 14,6) sahip katılımcı bu ifadeye katıldığını, yüzde 6,6’lık bir kesim ise kısmen katıldığını belirtiyor
Yüzde 19 farklı cinsel yönelimlere hukuki statü tanınmalı diyor
Katılımcıların yüzde 62’si farklı cinsel yönelimlere hukuki statü tanınmasını doğru bulmazken, yüzde 19,3'ü doğru bulmakta, yüzde 9,5’i de kısmen doğru buluyor. "Evlilik önce öncesi cinsel ilişki" konusunda ise ezici bir çoğunluk (Yüzde 72) doğru bulmadığını ifade ediyor.
Kadınların örtünmesi meselesi
Katılımcıların yüzde 43’ü “her Müslüman kadının başını örtmesi gerekir” kanaatine katılmadığını belirtirken, yüzde 42’si katıldığını ifade etmektedir. Kısmen katılıyorum diyenler yüzde 11.Katılımcıların yüzde 64’ü de dindar olmanın ahlaklı davranmak için yeterli olmadığı görüşünde.
Yüzde 20 İslami bankayı tercih ediyor
İslami ilke ve değerlere uygun ve ‘Katılım Bankaları’ olarak bilinen bankacılık kurumlarının tercih edilmesi konusunda ise katılımcıların yüzde 20,3'ü “Banka seçerken, İslami banka olmasına önem veririm” diyor.
Katılımcıların yüzde 41’i dindar insanların devlet yönetiminde yer almasını memnuniyet verici bulurken, yüzde 37’si buna katılmıyor. Yüzde 15’i de arada duruyor.
Araştırma yorumuna göre bu tablo, toplumda dindar kişilerin hükümet görevlerinde bulunmasının olumlu ve arzu edilen bir şey olduğu konusunda görüş ayrılığının varlığını göstermektedir. Katılıyorum cevabı daha yüksek olsa da katılmama oranı da oldukça yüksektir. Bu ifadeye kısmen katılan önemli bir kesim (Yüzde 14,8) de bulunmaktadır.
Katılımcıların yarıdan fazlası “siyasi partilerin dini söylemler kullanmasından rahatsızlık duymuyorum” kanaatine katılmadıklarını ifade etmiştir. Başka bir deyişle, toplumun yarıdan fazlası, siyasi partilerin dini söylem kullanmasından rahatsızlık duymaktadır. Spesifik olarak, yanıt verenlerin yüzde 32,7'si ifadeye katılmakta, yüzde 53'ü katılmamakta, yüzde 9,2'si kısmen katılmakta ve yüzde 5,1'i yanıt vermek istememektedir.
Laikliğe bakış
"Size göre laiklik nedir?" sorusuna verilen yanıtlarda ankete katılanların ezici çoğunluğu ( Yüzde 61,7) laikliği din ve vicdan özgürlüğü olarak görüyor. Araştırmada yüksek eğitim düzeyine sahip olanlarla düşük eğitim düzeyine sahip olanların laikliğe bakışı arasında ciddi bir fark olduğu, yüksek eğitim seviyesine sahip olanların laikliği din ve vicdan özgürlüğü de dahil olmak üzere bireysel hak ve özgürlükleri korumanın bir yolu olarak görebileceği yorumu yapılıyor.
Diyanet ve dini kurumlara güven aşınıyor
Araştırma sonuçlarına göre Diyanet İşleri Başkanlığı'na karşı güvensizlik olduğunu gösteriyor. Buna göre ankete katılanların yüzde 41'i kuruma güvenmediğini belirtirken, yüzde 35,4'ü güvendiğini belirtiyor. Ankete katılanların yüzde 18,7'si ise kuruma ne güvendiğini ne de güvensizlik duyduğunu, yüzde 4,9'u ise soruyu cevaplamak istemediğini ifade ediyor.
Araştırma sonuçları, katılımcıların önemli bir çoğunluğunun dini tarikat ve cemaatlere karşı da olumsuz bir görüşe sahip olduğunu, yüzde 59,5'lik bir kesimin güvenmediğini ortaya çıkarıyor. Katılımcıların sadece yüzde 13,9'u dini kurum ve cemaatlere güvendiğini söylerken, yüzde 21,3'ü ne güvendiğini ne de güvensizlik duyduğunu belirtiyor.
Aleviler Sünnilerle evlenme konusunda daha açık
Katılımcıların yüzde 34,4'ü çocuğunun Müslüman olmayan biriyle evlenmesine olumlu, yüzde 52,2'sinin ise olumsuz bakıyor. Yüzde 13,4'ü ise soruyu fikrim yok şeklinde cevaplıyor. Katılımcıların yarıdan fazlası (Yüzde 51) çocuklarının kendi mezheplerinden olmayan biriyle evlenmesine olumlu bakıyor. Bu durumu olumsuz bulanlar yüzde 34. Alevi katılımcıların yüzde 70’i ise çocuklarının kendi mezheplerinden olmayan birisiyle evlenmesine olumlu bakarken, Sünni katılımcılarda bu oran yüzde 46.