Kubilay Kaptan
Trafik Sorunu
Kentleşme 1950’lerden beri dünyada hızla artmaktadır. Türkiye’de ise kentleşme 1980’lerden sonra ivme kazanmıştır. Kırdan kente göçlerin en yoğun olarak yaşandığı şehirlerin başında İstanbul gelmektedir. Sahip olduğu nüfus potansiyeline bağlı olarak sürekli büyümekte olan İstanbul, barınma, beslenme, ulaşım gibi temel ihtiyaçlara cevap vermekte yetersiz kalmaktadır. Özellikle yetersiz ulaşım altyapısına bağlı olarak meydana gelen %58’lik trafik yoğunluğu ile 2015 yılı itibari ile dünya genelinde ilk sıradadır. İstanbul’daki aşırı trafik yoğunluğunun azaltılması için arazi kullanımı ile doğrudan ilişkili ve İstanbul’a özgü koşulları da dikkate alan sürdürülebilir bir ulaşım planlamasına ihtiyaç vardır.
Kentsel büyüme ile ulaşım arasındaki ilişki belirlemeye yönelik analiz sonuçlarına göre Avrupa yakasında özellikle Büyükçekmece, Beylikdüzü, Esenyurt ve Avcılar ilçelerindeki kentsel büyümeye bağlı olarak artan konutlaşmanın beraberinde trafik yoğunluğunu da getirdiği gözlemlenmektedir. Anadolu yakasında ise Sultanbeyli, Pendik ve Tuzla ilçelerinde son yıllardaki artan konutlaşmaya bağlı olarak bu ilçeleri etkileyen ana ulaşım hatlarında trafik yoğunluğunda artış olduğu gözlemlenmektedir.
Farklı modelleme sonuçlarına göre kentsel yayılmanın ortaya çıkardığı etkileri dört farklı boyutta ele almak mümkündür;
Nüfusun seyrek yapılaşmayla dağılması,
Konutların, işyerlerinin ve ticaret merkezlerinin birbirinden uzakta ve keskin sınırlarla ayrılması,
Yol ağının büyük bloklarla ve zayıf erişilebilirlikle belirginleşmesi,
Güçlü bir kent merkezinin olmamasıdır.
Geriye kalan diğer farklı durumlar ise yayılma ile paralel gelişmektedir. Bunlar, ulaşım seçeneklerinin yetersizliği, konut alanlarında göreceli monotonluk veya yürüyerek ulaşım olanağının azalması gibi yukarıdaki durumların ortaya çıkardığı sonuçlardan oluşmaktadır.
Kentsel büyümenin ağırlıklı olarak doğu ve batı yönlerine doğru gerçekleştiği İstanbul’da kontrolsüz şekilde artan nüfusa ve yetersiz altyapı koşullarına bağlı olarak trafik yoğunluğunun daha da artması öngörülebilir. Bu bağlamda, İstanbul kent içi ulaşımının temel belirleyicisi konumundaki arazi kullanım planlaması, ulaşım sistemleri ve seçenekleri ile bir bütünlük oluşturacak düzen ve anlayış ile ele alınmalıdır. İstanbul’un hızlı büyüyen ilçelerine yönelik olarak geliştirilen çözümlerde, ilçelerin ve çevre yerleşimlerinin nüfus ve işgücü potansiyelleri dikkate alınarak konut-işyeri ilişkileri kurulabilmelidir. Bu bağlamda ulaşım ihtiyacını meydana getiren etkenlerin sistemli analizi gerekli olmaktadır.
Sürdürülebilir bir kentsel büyümenin önemli bir evresi olan bütünleşik bir konut-ulaşım planlaması için gerekli olan konut-ulaşım ilişkisi (her bir konut bölgesi için) elde edilen regresyon denklemleri yardımı ile tahmin edilebilir.
Sürdürülebilir kent içi ulaşım politikaları alanında öne çıkan bazı başarılı ülke örnekleri incelendiğinde bu ülkelerin genelinde;
Kent içi ulaşımın yönetim ve finansmanının yalnızca yerel idarelere bırakılmadığı, bu hususta merkezi yönetimin yerel idarelere destek olduğu,
Kent içi ulaşıma dair güçlü bir kurumsallaşma, mevzuat ve politika altyapısının mevcut olduğu,
Kentlerde imar, kentleşme ve ulaşım ile ilgili karar, politika ve yatırımların koordineli olarak değerlendirildiği,
Özellikle İngiltere, Hollanda ve Almanya gibi gelişmiş ülkelerde insanların günlük yolculuklarında otomobillerine alternatif olabilecek yaygın ve konforlu bir toplu taşıma altyapısının mevcut olduğu,
Metro sistemleri gibi yüksek maliyetli yatırımlarda merkezi idarelerin yapım giderlerini tamamen ya da kısmen üstlendiği ve sistemlerin işletmesini yerel idarelere bıraktığı,
Toplu ulaşım sistemlerinin gerek yapımı gerekse işletilmesi hususunda kamu-özel işbirliği yöntemlerinden de yararlanıldığı ve
Projelerin karar alma süreçlerine halkın katılımının sağlandığı görülmektedir.
Ülkemizde kent içi ulaşımın kurumsal yapısı incelendiğinde, birçok kurumun yatırım ve politikalara ilişkin görev ve sorumluluğu bulunduğundan, kent içi ulaşımında koordineli ve etkin bir yönetim yapısı oluşturulamadığı görülmektedir.