Kubilay Kaptan
Tozkoparan’da yaşanan kentsel dönüşüm sorunları
Sorun, Güngören Belediyesi’nin sınırları içinde yer alan ve alanı 60 dekar olan Tozkoparan Mahallesi’nin, önce Güngören Belediyesi sonradan Büyükşehir Belediyesi tarafından kentsel dönüşüm alanı olarak ilan edilmesi ve 1 Nisan 2013 tarihinde 2013/4557 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile riskli alan ilan edilmesiyle başladı.
Riskli alan ilan edilen Tozkoparan Mahallesi’ndeki bazı apartmanların girişine, Güngören İmar ve Şehircilik Müdürlüğü tarafından tebligatlar asıldı. Tebligatta, “İstanbul Üniversitesi tarafından hazırlanan Durum Tespit Raporu’nda yapıların yıkılacak derecede olduğu, deprem-yangın v.b. sebeplerle ağır hasar görme ihtimalinin yüksek olduğu” vurgulanarak, 30 günlük tahliye süresi verildi. Ayrıca bu süre içerisinde tahliye edilmeyen yapıların altyapı hizmetlerinin (elektrik, su, doğalgaz) durdurulacağı, tahliye ve yıkım işlemlerinin ivedilikle yapılacağı ifade edildi.
Örneğini farklı yerlerde gördüğümüz, riskli alan ilan edilen yerde yaşayanları bilgilendirmeden, görüşlerini almadan başlatılan emrivaki Tozkoparan’da da uygulanıyor. Bölgeyi bilen birisi olarak şunları belirtmek isterim:
• İstanbul’un en eski sosyal meskenlerinden biri olan bu mahalle 1960’lı yılların başlarında Merter’de inşa edilmiştir.
• İlgili mahallede inşa edilmiş evler, 775 sayılı gecekondu önleme kanuna göre yapılmıştır. Mimari ve statik projeleri vardır ve mühendislik hizmeti alınarak yapılmışlardır. Bu yapıların göçme riski değil hasar görme riski vardır. İstanbul’da yüzde 4-6 oranında değişen tamamen göçecek yapı varken, bunları bırakıp sadece hasar görecek yapılarla ilgilenilmesinin nedeni, bölgede son yıllarda çoğalan betonarme çirkin bloklarla açıklanabilir.
• Eğer mevcut binaların tamamen göçme riski varsa tabi ki binalar bir an önce boşaltılmalı ve mahalle sakinleri yeni binalarına kavuşturulmalıdır. Ancak bu raporların muğlak ifadelerle yazılmamış olması ve yaşayanlara bunların anlatılması koşuluyla.
• Kış günü evlerini bu salgın zamanında terk etmesi istenen vatandaşlarımız bunun karşılığında ne tür bir yere döneceklerini, nasıl bir konutta oturacaklarını, haklarını bilmemektedir.
• Bölge, emekli, asgari ücretle çalışan insanların oturduğu bir bölge. Ödeme koşulları nasıl olacak, ne kadar sürecek, hiç kimse bilmiyor. Tebligatı apartman kapılarına asıyorlar. İnsanların gitmesini istiyorlar.
Kentsel yenileme beş temel amaca hizmet etmek için ortaya çıkmıştır:
- Temelde toplumsal bozulmanın nedenlerinin araştırılarak, bunu ortadan kaldırılmasıyla kentsel alanların çöküntü haline gelmesini önlemek,
- Kent dokusunu oluşturan birçok öğenin fiziksel olarak sürekli değişim ihtiyacına cevap vermek,
- Kentsel refah ve yaşam kalitesini arttırıcı başarılı bir ekonomik kalkınma modeli ortaya koymak,
- Kentsel alanların en etkin biçimde kullanımına ve gereksiz kentsel yayılmadan kaçınmaya yönelik stratejiler belirlemek,
- Toplumsal koşullar ve politik güçlerin ürünü olarak kentsel politikaların şekillendirilme ihtiyacını karşılamak üzere sivil toplum örgütleri ve toplumun farklı kesimlerinin planlamaya katılımını sağlamaktır.
Yukarıda saydığım amaçlar dünyanın farklı kentlerinde başarıyla uygulanmışken İstanbul’da yaşanan Kentsel Dönüşüm, bunların hiçbirisini sağlamamaktadır. Tam tersi bir etki yaratmaktadır.
Ülkemizde Kentsel Dönüşüm uygulamalarında alınan yanlış kararlar ve uygulamalar kentlerimizin sağlıksız ve çarpık bir yapılaşma sonucuna sebep olmaktadır. Aynı zamanda kırdan kente ve kentten kente yaşanan göç hareketleri neticesinde de aynı sorun ve süreçlerin yaşandığı görülmektedir. Başta ekonomik olmak üzere sosyal, kültürel, politik, yasal, yönetsel vb. boyutlarda birbirleriyle yetersiz ilişki ve etkileşimin oluştuğu kentlerde; kentleşme yapısından beklenen çok yönlü hizmet ve işlevler karşılanamamakta ve istenilen kentsel yaşam kalitesi de oluşturulamamaktadır.
İstanbul, İzmir ve benzer illerimizde “Yatay mimari, depreme dayanıklı konut” denilerek domates tarlasına bile çirkin, insanları ayrıştıran, çevreyi mahveden binaların sadece rant amaçlı yapıldığını defalarca gördüğümüzden aynı durumun Tozkoparan’da yaşanmasını istemiyoruz.