Ayşe Baykal
Temel Karamollaoğlu’na karşı yürütülen haksız kampanya…
Son günlerde Temel Karamollaoğlu’na karşı yürütülen haksız bir kampanya var. “Haksız” diyorum, çünkü ilgi alanım olması sebebiyle siyasilerin söylemlerini iyi takip eden bir vatandaşım.
Temel Bey, her genel veya yerel seçimler öncesi sorulan ittifak sorularına hep aynı cevabı veren bir isim.
Bu kadar net konuşmamın bir sebebi de 2018 yılında Temel Bey’le yaptığım röportaj.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi seçim öncesi ittifak söylentileri gündemdeydi yine. Temel Bey’le o günlerde yaptığım röportajın manşeti ne enteresandır ki “Temel Karamollaoğlu dünden farklı ne söylüyor?” idi…(02 Nisan 2018 Hürriyet)
Temel Bey, ittifak söylentilerine ilişkin şunları söylemişti o gün:
“İttifak konusuna gelince eskiden bu koalisyondu, seçimden önce yapılan ittifaklar ise barajı aşmak için yapılırdı. Seçimden sonra herkes kendi yoluna giderdi. Şimdi öyle bir durum yok ki, bir kişi seçilecek. Neyin ittifakı olacak? İttifak ancak bugünkü değerler üzerinden ilkeler üzerinden yapılabilir. Bizim ilkelerimiz çok net, başından beri aynı şeyi söylüyoruz. Ak Parti bizim ilkelerimizi kabul etmiyor ki. ‘Biz iktidar olursak öncelikle kamplaşmanın önüne geçeceğiz’ diyoruz. Ama Ak Parti ‘Benimle olursan millisin değilsen gayri millisin’ diyor.”
Özetle Temel Bey, dün de bugün de ilkeler bağlamında hareket ettiklerini söyleyen bir siyasi lider.
Hâl böyleyken bugün yürütülen linç kampanyasının nedenlerini sorgulamamız gerekiyor elbette.
Birkaç hafta önce Tayyip Bey’in, Oğuzhan Asiltürk’ü ziyaretinin ardından estirilen hava Temel Bey’e karşı bir hamle olarak görüldü.
Oğuzhan Asiltürk’le Temel Karamollaoğlu karşı karşıya getirilmek ve CHP’nin de içinde bulunduğu “Millet İttifakı’na dâhil olmak, Temel Bey’in kararı” gibi bir algı oluşturulmak isteniyor. Saadet Partisi’nin işleyişini bilen herkes parti yönetiminin onayının olmadığı bir kararda Temel Bey’in inisiyatif almayacağını bilir.
Bu yüzdendir ki Saadet Partisi’nin oluşturulmak istenilen bu tabloya karşı önlemini alması gerekir. Aksi takdirde bu söylentiler parti içi huzursuzluğa neden olacaktır.
Saadet Partisi “ilkeler bazında” AK Parti ile ittifak kurabilir. Aynı şekilde CHP, HDP, İYİ Parti ve MHP ile de kurabilir. Demokratik bir ülkede bunun olması kadar doğal bir şey yoktur.
Mesele ilkeler bazında verilen kararlar değildir; mesele, bu kadar kutuplaştırılan ve gerginleştirilen tabanın ittifaklara vereceği cevap…
Çünkü sahaya baktığımda seçmenlerin, parti liderlerinin ittifak kararlarına uymasının o kadar da kolay olmadığını gözlemliyorum.
Seçmen profili gençleştikçe farklılaşıyor. Parti liderinin kararlarını sorguluyor…
Örneğin; Saadet Partisi’nin CHP ile ittifakına geçmiş mağduriyetleri gerekçe göstererek karşı çıkan Saadet Partili olabileceği gibi, AK Parti ile ittifak kararına şu anda yaşadıkları mağduriyetler üzerinden karşı çıkan seçmenler de olacaktır.
Zira parti liderlerinin tavır ve kararlarının bedelini tabandakiler ödüyor.
*Yazımı tamamladığımda YİK Başkanı Oğuzhan Asiltürk, ittifakla ilgili görüşlerini açıklamıştı. İzlenimlerini başka bir yazıda kaleme alacağım.