İskender Özturanlı
TCMB Başkanlığı maruzat makamı…
TCMB Başkanı dün Meclis’te şöyle bir sunum yapıyor ve ardından dolar yeniden yükselişe geçiyor. Özellikle aşağıdaki bölümü uzun olmakla beraber dikkatinize sunuyorum, “Enflasyonda son dönemde gözlenen yükselişte; gıda ve ithalat fiyatlarındaki artışlar ile tedarik süreçlerindeki aksaklıklar gibi arz yönlü unsurlar, yönetilen/yönlendirilen fiyatlardaki artışlar ve açılmaya bağlı talep gelişmeleri etkili olmaktadır. Bu etkilerin arızi unsurlardan kaynaklı olduğu değerlendirilmektedir. Diğer taraftan, güçlü parasal sıkılaştırmanın krediler ve iç talep üzerindeki yavaşlatıcı etkileri devam etmektedir.”
TCMB tarihinde bugüne dek görülmemiş bir şekilde, TCMB Başkanı’nın koskocaman bir koltuğu sadece her fırsatta ana tema, ana takıntı veya ana politik tercih olan faiz indirimine rasyonel bir gerekçe hazırlayan, onu araçsallaştıran, bir maruzat makamı haline getirdiğini görüyoruz.
Gerçeklikle alakası olmayan enflasyon analizleri bunlar. Belirtildiği gibi “Arızi unsurlardan kaynaklanmadığı” açık olmasına açık da asıl bu analizlerin bütün güveni ve inandırıcılığı her seferinde ve bir kalemde yeniden yeniden yok ediyor. TCMB Başkanı’nın verilerle oynama şansı olmadığını biliyoruz, ama elinden gelse veriler yokmuşçasına yaşayacak, verileri masanın altına saklayacak, Tansu Çiller’den on gün randevu alamadığı için istifasını verip Wharton’daki finans okuluna dönen Bülent Gültekin veya Özal ile şakır şakır tartışan Saraçoğlu örneklerini görmüş bir ülke için büyük bir hayal kırıklığı da cabası.
Kavcıoğlu’nun hali tavrı da enflasyon sanki ara sıra şöyle bir kendini gösteren, camı pencereyi kıran zaman zaman ortaya çıkan bir yaramaz çocuk veya özünde iyi bir mahalle kabadayısından bahseder gibi, sanki enflasyon için bir özür, bir “excuse” bir pardon gerekiyormuş da, bu görev Kavcıoğlu’na verilmiş gibi, “yükseliyor, ama size bir şey yapmadan hemen geçecek, iki tokat attı ama canım ne var ki bundan gelip sizden özür dileyecek sonra da bir şey yapmayacak havasında.
Belli ki, merkez bankalarının fiyat istikrarından sorumlu olması pratiği yanlış anlaşılmış burada.
Sözgelimi, Kavcıoğlu bir taraftan tedarik süreçlerindeki aksaklıklardan bahsediyor ama aynı zamanda, pandemi şartlarının gevşemesiyle birlikte canlanan talebi enflasyonun gerekçesi olarak gösteriyor.
İlginç olan şu tek tek ya da diyelim sektörel bazda geçerli olabilecek bu önermeler yan yana gelince, sadece ardışık bir yığın haline gelip bütünü açıklamak yerine bizi, dikkatimizi enflasyonun bütünsel hakikatinden uzaklaştırıyor ve dolayısıyla geçerliliklerini kaybediyorlar.
Mesela gıdadaki ithalatın artışının nedeni tedarik sorunu mu olabilir mi? Asla değil, üçlü bir zincirle düşünelim, tarımda ve gıdada ithalata bağımlılığın nedeni arızi mi; ithalattaki artışın nedeni sürdürülebilir bir tarım politikası olmayışı mı? Peki, ithalatın enflasyona dönmesinin bir nedeni döviz kurunun sürekli artışı mı? Bunlar arızi mi, tam tersine.
Gelelim tedarik meselesine, Sözcü gazetesinin dünkü haberi şöyle “Demir cevheri fiyatları, Singapur piyasasında bugün önceki işlem gününe göre yüzde 10 yükseldi. Artan talep ve tedarik problemleri demirdeki fiyat artışında etkili olurken bu fiyatlara göre demir, yalnızca üç haftada yüzde 50 oranında arttı. Demir cevheri bazı Çinli çelik üreticilerinin enerji krizi nedeniyle beklenenden daha büyük üretim kesintileri gerçekleştirmesinin ardından artmaya devam ediyor. Demir ve bakır fiyatları mayıs ayında tüm zamanların rekorunu kırmıştı.”
Bu da anlaşılıyor ki basına yansıyan haberlerden serpiştirilmiş, burada anlatılan demir ve demir cevherine özel bir durum, bu durum inşaat maliyetini artırdığı için konut fiyatları ister istemez artıyor, bunlar tek başlarına yükselseler belki arızi olacaklardı, ama durum böyle değil.
Eğitimden servislere, patlıcandan tekstile artışın nedeni ne?
Bu geçiştirilecek bir durum değil.