İbrahim Uslu
SKANDAL AŞISI
Bu hafta Time dergisinin deneyimli köşe yazarlarından David French ilginç bir yazı kaleme aldı. Yazının başlığı “Neden John Bolton’un Kitabındaki İfşaatlar Trump Diyarı’nda Bir Değişikliğe Neden Olmayacak?” (Why John Bolton Book’s Revelations Won’t Make a Difference in Trumpland?).
Makale ABD’de henüz seçim kampanyaları resmen başlamamışken, Trump’ın 2018-2019 arasında yaklaşık bir buçuk yıl süreyle Ulusal Güvenlik Danışmanı olan ve daha sonra görevden alınan John Bolton’un yazdığı kitabın neden beklenen etkiyi yaratmadığı ve yaratamayacağı sorusuna yanıt vermeye çalışıyor.
Bolton kitap boyunca Donald Trump’ın şaşırtıcı ölçülerdeki cehaletini, dış politika konularında bile etik dışı hatta yolsuzluk sayılabilecek tutumları nasıl rahatlıkla sergilediğini, hatta kendi çıkarlarını ulusal çıkarlardan daha üstün tuttuğunu anlatıyor. Normal şartlar altında bu açıklamaların siyasi depremlere neden olması beklenirken böyle bir şey tabi ki yaşanmadı.
David French, Trump’ın davranışlarının kendisiyle ilgili algılar üzerinde herhangi bir etkiye neden olmadığını tabi ki iddia etmiyor. Covid 19 salgını öncesi dönemde ekonomi alanındaki başarısına ve uluslararası ilişkiler alanında görece bir barış halinin yaşanmasına rağmen Trump’ın görev onayı ile ilgili ratingleri 40’lar civarında olduğunu hatırlatıyor. Burada dikkat çekici olan şey, başka bir politikacı yapacak olsa kınayacakları davranışları, Trump rutin alışkanlık haline getirmesine rağmen, destekçilerinin O’na sıkı sıkıya bağlı kalmaya devam etmeleridir.
French bu durumun sebeplerini açıklamak için şimdiye kadar galonlarca mürekkep harcandığını ve bu yorumların bir kısmının olayı açıklamak açısından kısmen de olsa işe yaradığını belirtmekle birlikte; basit bir gerçeğe de dikkatimizi çekiyor: Seçmenleri, Trump’ın davranışıyla ilgili medyada yer alan gerçeklerin çoğuna inanmıyor!
John Bolton bu durumun nereden kaynaklandığını kitabında kısmen de olsa açıklıyor. Bolton’a göre (kitaba da ismini veren) odada kalabilmek için, ekibindekilerin Trump'ı sürekli övmesi ve kamuoyu önünde Başkan’ı yüksek bir tonda savunması gerekiyor. Bu yüksek tonlu savunuların volümü Trump’ı savunan medyalar tarafından daha da yükseltilerek seçmenlere aktarılıyor ve seçmenler bu mekanizma tarafından kendisine ulaştırılan argümanlara inanıyor. Dolayısıyla muhalefetin ortaya serdiği iddialar bu seçmen kitlesi üzerinde herhangi bir etki yaratmakta yeterince başarılı olamıyor. Neticede bir çeşit “paralel bilgi evreni” oluşturuluyor. Trump taraftarları, “Evet, evet, mükemmel olmadığını biliyoruz” diyebiliyor, ancak milyonlarca milyon kişi Trump’ın davranışları ve karakteri hakkındaki gerçeklerin neler olduğunu aslında hiç bilmiyor. Trump’ın Cumhuriyetçi kanaat önderleri ve medya aktörleri tarafından sürekli pohpohlanması ve savunulmasının yanı sıra, Trump’ın destekçilerinin eleştirel medyaya duydukları güvensizlik, en basit gerçeklerin bile bu kitle tarafından inkar edilmesine zemin hazırlıyor.
Peki bu mekanizma sadece ABD’de ve Trump tarafından mı kullanılıyor? Dünyanın çeşitli ülkelerinde iktidarda bulunan popülist liderler, Trump’ınkine benzer mekanizmaları kendi tarzlarında sıklıkla kullanıyorlar. Ülkemizde de benzer durumların yaşandığını kolaylıkla görebiliriz.
Wikileaks tarafından yayınlanan belgelerin Arap Baharı’nı tetiklediği yaygın olarak kabul edilmektedir. Ama öte yandan yine aynı sitede yayınlanan birçok belge ve bilginin hiçbir etki yaratmadığı durumlar olduğunu da biliyoruz.
David French bu durumu “seçmenlerin gerçeğe karşı aşılanması” ifadesi ile açıklıyor. French’e göre belirli mekanizmalar iyi kullanıldığında liderler seçmenleri gerçeğe karşı aşılayabiliyor ve bu durumda medyada yer alan ifşaatlar veya skandallar normalde siyasi depremlere yol açabilecekken herhangi bir sonuç doğurmayabiliyor. Dolayısıyla popülist siyaset evreninde, skandallar veya ifşaatlar üzerinden kendini savunmaya hazır çok sayıda gönüllü sözcüsü ve medyası bulunan bir lideri yıpratmak uzun zamandır mümkün olamıyor.
Siyasi kariyerini elindeki belgelerle rakiplerini zor durumda bırakarak yükselten Kemal Kılıçdaroğlu’nun son yıllarda başka belgelerle ortaya çıkıp herhangi bir netice elde edememesini de burada hatırlamak faydalı olacaktır.
Skandalların bile işe yaramadığı bir siyasal sistemde, muhalefette olmak gün geçtikçe daha zor bir iş haline geliyor…