Murat Aydın
Salgından hukuksuzluk devşirmek
Salgından bile hukuksuzluk devşiren bir siyasi iktidarla karşı karşıyayız. Hastalığın yayılmasını önleyemeyen, alınması gereken tedbirleri alamayan siyasi iktidar, salgını iktidarını sürdürmek için kullanmaya çabalıyor.
Her gün kamuoyunun karşısına geçip sayılar veren Sağlık Bakanı, açıkladığı sayıların gerçeklere değil “ulusal çıkarlara” uygun olduğunu açıkladıktan sonra ne beklenebilirdi ki? Sayıları gerçeklere değil “çıkarlara” uygun şekilde açıklayanların önlemleri de bilime değil “çıkarlarına” uygun şekilde alacakları ortada. Ama geçen hafta bir günde yaşananlar gördüklerimizin daha başlangıç olduğunu, salgın bahanesiyle yapılacakların sonunun olmadığını göstermeye yetti.
İçişleri Bakanlığı 2 Ekimde salgınla mücadele için (!) ek tedbirler açıkladı. Bu kapsamda; kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları (yani barolar, odalar) ve üst kuruluşları, birlikler ve kooperatifler tarafından düzenlenecek “etkinlikler” 1 Aralık 2020 tarihine kadar ertelendi. Erteleme kararının hukuka aykırı olduğu açık. Kanunla düzenlenmeyen bir konuda hatta kanun hükümlerine açıkça aykırı şekilde genelge çıkarılamayacağını söylemek için hukukçu olmaya bile gerek yok. Fakat iş bununla da kalmadı. Aynı gün Yüksek Seçim Kurulu toplandı ve bu genelgede belirtilen “etkinliklerin” baroların seçimli genel kurullarını da kapsadığına hükmetti. Oysa baro seçimleri “etkinlik” değil, yasa gereği belli bir zaman dilimi içinde yapılması zorunlu olan görevlerdendir. Daha da kötüsü YSK’nin kendisi baro seçimlerini ertelemedi. Seçimleri erteleme konusundaki kararı idari bir merci olan hıfzıssıhha kurullarına bıraktı. İl hıfzıssıhha kurulu yapılamaz derse baro genel kurullarının yapılamayacağını söyledi. Ve elbette il hıfzıssıhha kurulları genelgenin neden çıkarıldığını derhal anladıkları için baro seçimlerinin yapılmamasına ilişkin kararları alıverdi.
Bütün bunların hepsi bir günde oldu. Tümü yukarıdan aşağıya bir iradeyle, tümü hukuk dışı yöntem ve kararlarla, tümü hastalığın yayılmasını önleme amacı dışında başka amaç ve saiklerle yapıldı.
Lafı eğip bükmeden söyleyelim: Oluşturmaya çalıştıkları “paralel barolar” için gereken imzayı zamanında toplayamayınca Aralık ayında yapılacak Türkiye Barolar Birliği seçimlerini kazanamayacaklarını anladılar. Baroları seçim yapamaz hale getirip zaman kazanmaya çalışıyorlar. Konunun hastalıkla da hukukla da ilgisi yok.
Bu tespiti yaptıktan sonra iki kesime iki çift laf etmek boynumuzun borcudur.
İlki iktidara: Salgın konusunda hepimizin gözünün içine baka baka yalanlar söylemekle kalmayıp, salgının önlenmesi için gereken önlemleri siyasi emellerinize göre eğip büktükten sonra bizlerden size inanmamızı da “salgına karşı milli birlik ve beraberlik” de beklemeyin.
İkincisi meslektaşlarıma: Yapılacak seçimlerde, TBB’deki iktidarlarını sürdürmek için meslek onurumuzu, barolarımızı, hukuku bu hale getirenlere, her türlü siyasi görüş ve aidiyetimizden bağımsız olarak, gereken cevabı vermezsek bundan sonra hukuk, adalet ve meslek onuru konusunda diyecek lafımız olmayacaktır.