Ekim Er
Onur ayı ve sporda eşcinsellik
Bundan 22 yıl önce Fanatik Basket ve 6. Adam ile başlayıp sadece iki yıl suren bir maceranın ardından yeniden yazmaya başlamanın heyecanıyla herkese merhaba. Önümüzdeki günlerde bu köşede kısır çekişmelerin yerine sporun güzel öykülerini paylaşacağımız ve sporun neden bu kadar sevildiğini hatırlayacağımız yazılarda buluşmayı umuyorum.
Bildiğiniz gibi haziran ayı birçok ülkede “onur ayı” olarak kutlanıyor. Bu kutlamaların zaman geçtikçe daha da yaygınlaştığını görüyoruz. LGBT (lezbiyen, gey, biseksüel, transseksüel veya travesti) bireylerin ve onlara destek verenlerin çeşitli eylemlerle kendilerini ifade ettikleri bu dönemde biz de eşcinsel sporcuların hem dünyada hem de ülkemizde karşılaştıkları zorlukları ele alalım istedik.
Özgürlüklerin en rahat ifade edilebildiği ülkelerden biri olan Amerika Birleşik Devletleri’nde bile bu konunun hâlâ bir tabu gibi olduğunu söylemek çok da yanlış olmasa gerek. Cinsel tercihlerini açıklayan sporcuların sayılarının parmakla sayıldığı Amerika’da, birçok sporcunun bu açıklamayı spor hayatlarının sona ermesinden sonra yapmaları da dikkat çekici. Bu da gösteriyor ki, birçok sporcu aktif sporculuk döneminde açıklama yapmaktan çekiniyor. Bunun da en büyük nedeni sporcuların hem toplumdan hem takipçilerinden hem de takım arkadaşlarından gelecek baskılardan çekiniyor olmaları. NBA tarihinin gelmiş geçmiş en iyi 50 basketbolcusundan biri olarak kabul edilen Charles Barkley’nin “Ben oynarken de eşcinsel oyuncular vardı, onlar açıklamazlardı ama biz bilirdik” sözleri de bu baskıyı açıklamak için yeterli.
Bir diğer göze çarpan noktaysa özellikle erkek sporcuların cinsel tercihlerini açıklamakta kadın sporculara göre çok daha geride kalmaları. Hele bir takım sporunun parçasıysalar bu sayı iyice azalıyor. Amerika’da en çok sevilen sporların başında gelen Amerikan futbolunda sadece bir futbolcunun eşcinsel olduğunu açıkladığını düşünürsek, Carl Nassib’in tek eşcinsel Amerikan futbolcusu olduğunu düşünmek saflık olacaktır. Nassib’in 2021’de yaptığı açıklama bu nedenle derin yankılar uyandırmıştır. NBA’de bu cesareti gösterebilmiş tek basketbolcu ise Jason Collins olmuştur. Bu sporcuların açıklamaları birçok kişiden destek bulduysa da eşcinsel sporcularla aynı soyunma odasını paylaşmak istemediklerini söyleyen sporcuların sayısı da azımsanmayacak kadardır.
Ülkemizdeyse milli voleybolcumuz Ebrar Karakurt’un Instagram’daki bir paylaşımı dışında farklı cinsel eğilimini açıklayan bir sporcu bilmiyoruz. Karakurt’un paylaşımına gelen tepkileri de hepimiz çok iyi biliyoruz. Milli Takım’a alınmaması gerektiğini söyleyenler mi istersiniz, Türkiye için utanç verici olduğunu söyleyenler mi… Oysa Karakurt’un cinsel tercihi değil, oynadığı oyun bizi ilgilendirmeli. 22 yaşındaki bu genç kadın sadece Milli Takım’da değil, kulüp takımları düzeyinde de İtalyan ekibi Gorgonzola Novara forması giyerek Türkiye’yi temsil ediyor. Onun omuzlarında zaten ağır bir sorumluluk varken bir de biz onun omuzlarına yük olmayalım. Ondan utanmak yerine, onunla gurur duyalım, ona teşekkür edelim.
Aynısını Galatasaray forması giyen milli futbolcumuz Taylan Antalyalı için de yapalım. Onur ayına destek olmak için giydiği bir tişörtle paylaşım yapan Antalyalı da tepki oklarını üstüne çekmiş, bazı spor yazarları onun da Milli Takım’a alınmaması için kampanyalar başlatmışlardı. Antalyalı, baskılardan çekinmeden böyle bir paylaşım yaparken, ne yazık ki Umut Nayır dışında çok da fazla meslektaşından destek bulamamıştı. Baskı insanın çevresini saran derin bir karanlıktır. Bizim ülkemizde hakem hata yaparsa kötü hakem değildir, eşcinseldir. Bizim ülkemizde rakip takım oyuncularının üzerinde baskı yaratmak için annelerine neler yapacağımızı bağırırız barbarca.
Tüm bunlar aslında sporun temelindeki değerlerin tam olarak da karşıtıdır.
Sporun temel değerleri barış ve hoşgörüyle mücadele etmeyi barındırır.
Bu temelleri anlayan ve bu temellerin içinde kalarak mücadele eden gerçek sporculardır.
Aynı temeller çerçevesinde spor izleyenler de gerçek sporsever.