Haldun Solmaztürk
“Nerden baksan tutarsızlık, nerden baksan ahmakça.!”
Milli Savunma Bakanı’nın ilk vukuatı değil; dört yıl önceki bütçe görüşmelerinde de yaşanmıştı.
O zaman, Meclis genel kurulunda eleştirilere cevap vermek yerine milletvekillerini yüksek sesle azarlamış, hatta kendisini Meclis Başkan Vekili yerine koyup “Dinleyin.! Dinleyin.! Dinleyin.!” diye bağırmıştı—milletvekillerine ‘arkadaşlar’ diye hitap ederek.
O gün gündemde Yeni Akit yazarına ‘geçmiş olsun’ ziyareti, Hasdal’da kalan kumpas tutuklusu askerler, 15 Temmuz günü yaşananlar, ABD madalyası, Nuri Pakdil’i ziyareti vardı.
Çok sinirlenen—sinirlenince de ağzından çıkanı duymayan—Bakan Bey, Nuri Pakdil’i “Bir sanat ve devlet adamı” olarak nitelemiş, “Atatürk’e diyen neler [a.b.] var; onları niye görmüyorsunuz?” diye eleştirenleri sorgulamıştı. (Yani, Pakdil’in Atatürk’e ‘firavun’ demekle tanındığının farkında, ‘Başkaları neler söylüyor, onun söylediğinde ne var’ demeye getiriyor.)
Kuvvet Komutanıyken, 2015’te aldığı ABD Liyakat Nişanı (Legion of Merit) için de “Bu bir adet, gelenek, usül olmuş; madalya almayan yok, gittik oraya paldır küldür verdiler” demişti.
‘Demokrasinin gelişmesi’ ve ‘Atatürk ideallerinin gerçekleşmesi’ için bakan olmuş…!
Aynen böyle diyor—tutanaklarda var.!
Demokrasiden de bihaber olduğunu bir kez daha gördük—bu sefer geçen hafta Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda.!
Usulen yapılan bir Bakanlık sunumu var—nefes almadan okuyor, tam kırk dakika…
Sorulara geçilince dört yıl öncekinden çok daha beter bir kıyamet kopuyor—madalya meselesi.!
Yine bağırıyor, muhalefet milletvekillerini azarlıyor, aşağılıyor, hakaret ediyor. Komisyon başkanı—dört yıl önceki Meclis Başkan Vekili gibi—çabalıyor ama bir türlü susturamıyor.
Kendisine söz verilince de yaptığı, üstün körü cevap verdiği birkaç soru dışında milletvekillerini eleştirip, eğitmek, onlara akıl vermek.
Sanki Meclis’e hesap veren bakan değil de astlarını tekdir eden ve nasihat veren alay komutanı.!
Neleri konuşup neleri konuşmamaları, nasıl konuşmaları gerektiğini, hangi terimlerin ve konuların uygun, hangilerinin zararlı ve yanlış olduğunu anlatıyor—arkadaşlarına…!
“Yahu arkadaşlar, siz entelektüel olarak, akademisyen olarak, siyasetçi olarak bunları görmeniz lazım” diyor. Üstelik ‘iyi görmek’ lazımmış—göremiyorsunuz demeye getiriyor açıkça.!
Klişelerle, ezberlenmiş ve ezberletilmiş terimlerle, “Birilerinin eline tutuşturduklarıyla” konuşuluyormuş. “Emperyalizmin kucağında, maşası” diyoruz. Ben kimseyi suçlamıyorum fakat burada herkesin kendini gözden geçirmesi lazım” diyor.
Muhatapları—milletvekilleri—orada, karşısında sessizce oturuyorlar.!
Demokrasilerde meclislerin temel iki görevi vardır: yasa yapmak ve yürütmeyi denetlemek.!
Yasa metinleri artık Saray’da yazılıp Meclis’e gönderiliyor ve virgülüne bile dokunulmadan—geldiği gibi—yasa olarak çıkıyor.
Anayasa’da, Meclis’in görevleri arasında ‘Bakanlar Kurulu ve bakanları denetleme, bakanlar kuruluna belli konularda kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verme’ de vardı ama Atı-Alan-Üsküdarı—Geçti referandumuyla bunları anayasadan çıkardılar. Meclisin yürütmeyi denetleme yetkisi şeklen Meclis araştırması, genel görüşme, Meclis soruşturması ve yazılı soruyla sınırlı. Fiilen de işte böyle, bu kadar yapılabiliyor—buna denetleme denilirse.!
Bütün bunlardan, yani gün boyunca yaşananlardan sonra ‘özür dilemesi’, hiç olmazsa üzüntü beyan etmesi beklenen—gereken—bakan bakın konuşmasına nasıl başlıyor:
“Burada, sorular ve yorumlarda - kusura bakmayın, kimseyi hedef alarak söylemiyorum, kimse kırılmasın - tekrar tekrar Ahmet Kaya’nın bu türküsü aklıma geldi, “Nereden baksan tutarsız, nereden baksan ahmakça”.
Aynen böyle.!
Meclis’e hesap vermek yerine ayar (!) veriyorlar, meydan okuyorlar.
Medyada aktarılan o kadar inanılmazdı ki, bu yazıyı kaleme almadan önce 8 saat 30 dakikalık tutanakları gözden geçirdim. Ne yazık ki bakanın baştan sona saldırgan ve tahkir edici tavrı ve söylemi karşısında milletvekilleri—İyi Parti’den utangaç bir itiraz dışında hepsi—uslu çocuklar gibi oturmuşlar…!
Daha 19:50’de “Nereden baksan ahmakça.!” lafını duyar duymaz kalkıp toplantıyı terketmek yerine 20:30’a kadar öylece oturmuşlar.
Hatta iktidar milletvekilleri, ‘kendilerinden’ olan bakana destek bile veriyorlar.!
Böyle bir muameleyi içlerine sindiren bir parlamentoyla demokrasi ve iyi yönetim inşa edilemez.
Bu siyasi kültürle, en mükemmel anayasayla bile bir adım ileri gidebilmemiz olası değil.
‘Altılı-Masa’ bu temel açmaza bugünden tedbir getirmek zorunda—getirebilirlerse.!