Hakan Kulaçoğlu
Nasıl oluyor da oluyor?
Elli yılı aşkın süredir bu ülkede futbol izliyorum. En baştan şunu söyleyebilirim ki hakemler 1970’lerde de az çok tartışılıyordu. Bu münakaşalar her dekatta artarak katlandı ve günümüzdeki duruma gelindi. Yine, federasyonların kurulları ve federasyon başkanları da özellikle doksanların ikinci yarısından itibaren ciddi ciddi eleştirilmeye başlandı ve sonunda TFF başkanlığı ülkenin en çok tepki alan makamlarından biri haline geldi. Bunların hepsinin haklı, objektif nedenleri olduğu gibi duygusal ve sübjektif altyapısı da vardı.
Futbolda mücadele veren camialar arasında ve onların kurumlarla ilişkilerinde yaşanan sürtüşmeler, sosyal medyanın iki binli yıllarda yaygın şekilde kullanılır hale gelmesiyle artık devasa bir boyuta ulaştı. Bugün haftanın maçlarını yönetecek hakemler açıklanır açıklanmaz Twitter’da müthiş bir yarış başlıyor. Hakemlerin isimleri hemen trend topic listesine giriyor. Aynı hakemi tüm camialar düşman veya istenmeyen adam ilan ediyor. Bir derbiyi yönetecek hakem açıklandığında iki taraf da hakemi diğer takımın taraftarı ve destekçisi olmakla suçluyor. Her bir cephe aynı hakemin daha önce yönettiği maçlardan hata kayıtlarını, görüntülerini paylaşıyor; neticede hiçbir taraf mağduriyetinden ve haklılığından zerre kadar şüphe duymadan garip bir maç havasına giriveriyor.
Sonra maç başlıyor, iki tarafın da gözleri sahada, ekranda, elleri ise klavyede; hakemin kendileri aleyhine çalıştığı, takımlarını biçip doğradığı şeklinde paylaşımlar havada uçuşuyor. Maç bitiyor, sonuç ne olursa olsun iki taraf da mağdur olduğunu iddia ediyor. Kaybeden zaten mağlubiyeti hakeme bağlıyor, kazanan ise hakeme rağmen kazandığını büyük bir gururla ilan ediyor. İnsan düşünüyor düşünüyor ama bir türlü çözemiyor. Böyle bir şey nasıl oluyor da oluyor?
Şimdi TFF ve MHK tuhaf bir zamanlamayla radikal bir karar alıp çok sayıda hakemi ve VAR hakemini bir tür ihraç etti ya, her bir taraf hem bir yandan bu operasyonun neden yapıldığını, arkasında kimlerin olduğunu sorguluyor, diğer yandan da listedeki hakemlerin bugüne kadar kendilerini nasıl mağdur ettiğini anlatıyor. Zaten bu isimlere baktığımızda çoğunun birden fazla kulüp tarafından “istenmeyen adam” ilan edildiğini görüyoruz. Oysa aynı kulüpler aynı hakemlerle sırasıyla gayet güzel şampiyon olmuşlar. Ha onun da açıklaması hazır tabii, yukarıda söylediğimiz gibi “bu hakemlere rağmen” şampiyon olmuş hepsi. Böyle ağır bir paranoya, böyle bir sosyal şizofreni durumu yani. Tebrik etmeyelim de ne yapalım?
Türk futbolunun son dönemine güvenilirlik, şike, doping ve mali çıkmazlar gibi her biri çok ciddi sorunlar damga vurdu. Kimse kabahatini, hatasını kabul etmedi, en büyük yenilginin bir özür dilemek olduğu sanıldı. Şimdi gelinen yerde ise en derin sorun söz ettiğimiz bu sosyal şizofreni. Kulüpler, camialar, yöneticiler, taraftarlar hatanın, suçun tamamını aslında kendi kurdukları federasyonlarda, adamlarını sokmak için yarış ettikleri kurullarda, düşman belledikleri hakemlerde arıyorlarsa gerçekten yanılıyorlar. Herkesin bir adım geri çekilip kendine bakmasının zamanı çoktan geldi de geçiyor bile. Suçladığınız herkes aslında kendi içinizden çıkıyor. Siz neyseniz, onlar da o. Başka da bir şey değil.