Ayşe Baykal
Müge Anlı’nın imtina etmesine hiç gerek yok…
Müge Anlı’nın “Tatlı Sert” programının sıkı bir takipçisiyim. Zaman zaman sinir katsayımın yükseldiği anlar olmasına rağmen sosyolojik olarak gözlem yapabilmek için izlemeye devam ediyorum.
Her yeni hikâyede (olayda) hissettiğim yoğun duygu, hayal kırıklığı ve ümitsizlik oluyor. Tekrar tekrar benzer olayların yaşanması, kimsenin diğerinin yaşantısından ders almaması gelecek adına endişelendiriyor beni.
İnsanı diğer canlılardan ayıran en büyük özellik düşünebiliyor olmasına rağmen millet olarak ısrarla düşünmeden hareket etmemizi ve ahlaken bu kadar yozlaşmış olmamızı anlamak mümkün değil… “Nazar almayan tek şey akıldır, çünkü herkes kendi aklını beğenir.” atasözümüzün ispatını yaşıyoruz edata.
Her gün senaristleri kıskandıracak entrikaları hayretle izlerken “Toplum olarak nereye gidiyoruz?” sorusunu kendime sorup cevabını kendime dahi vermeye korkuyorum.
Programın toplumun bazı kesimleri tarafından eleştirilmesinin nedenini ise gerçekle yüzleşememek hatta yüzleşmek istememek olarak görüyorum. Görmeyince, duymayınca olmadığını varsaymak sanırım kolayımıza geliyor. Düşününce atalarımızdan bizlere kalan kahramanlık hikâyelerine konu olan bu topraklar üzerinde ahlak sınırlarını aşan yaşanan hayatları izlemek hiç kolay değil.
Annem bazı filmleri izlerken kızar, üzülür, söylenir ve ben ona “Anne bunlar gerçek değil, sadece film.” derim.
Maalesef Müge Anlı’da izlediğimiz olaylar için aynı şeyi söyleyemiyorum kendisine. Bazı zamanlar üzülmesin diye olayları geçiştirerek anlatırım.
Bununla birlikte inançlı bir kadın izleyici olarak canımı acıtan bir hususu yazmak istiyorum bugün.
Toplum olarak ahlaksızlığa doğru hızlı bir gidiş var. Çoğu geleneksel veya dindar ailenin çocukları olan bu kadın ve erkeklerin Müslümanlık anlayışını çözemiyorum. Başörtülü bir kadın olarak zaman zaman utanarak izliyorum. Bu insanlar dinlerini nereden öğrendiler bilemiyorum. Gerçi yalan söylememek, iftira atmamak, emanete ihanet etmemek, dalavereli işlere bulaşmamak, insanları aldatmamak, zina yapmamak, hırsızlık yapmamak gibi yasaklar her kutsal dinde var. Gelecek adına, görüntüleriyle yaşamlarının zerre ilgisi olmayan bu insan hikâyelerinden endişe ediyorum. Yaklaşan yeni yıl sebebiyle “yılbaşı kutlamalarını” endişe ettiğimiz kadardan daha fazla bu konuda endişe etmeliyiz.
İlk çağda yaşayan insanların dahi toplumsal kuralları vardı.
Sıradan hayatların içinde sıra dışı ahlaksızlıkların yaşandığı ve zerre utanmanın olmadığı bir güruhla karşı karşıyayız. Müge Anlı, programına katılan insanlara din bilgisini anlatır duruma geldi. Bunu yaparken imtina ediyor ama hiç etmesine gerek yok. Keşke Anlı kadar ahlaki, dini ve milli bilgi ve değerlere sahip olsalar…
Kimse kusura bakmasın; biz şöyle milletiz, böyle iyiyiz vs. demekle de artık işin içinden çıkamayız.
Her şeyden önce artık hepimizi derinden yaralayan hukuk sistemimizin düzenlenmesi gerek. Yapanın yanına kâr kaldığı, her türlü ahlaksızlığı yapanın elini kolunu sallayarak ortalıkta gezdiği bir ortamda düzeni sağlayamayız. Bir avuç kalan dürüst insanları yalnızlığa mahkûm etmeye hakkımız yok.
Son olarak, burçdaşım Müge Hanım’ın yeni yaşını tebrik ediyorum.