Murat Aydın
Milli egemenlik
Egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğunu söylemek yetmez. Kararlarınız ve davranışlarınızla bunu göstermeniz gerekir. Siyasi iktidar konu kendisi olduğunda sımsıkı sarıldığı bu ilkeye bakışının gerçekte ne olduğunu muhalefet partilerinin elindeki belediyeler söz konusu olduğunda açıkça ortaya koyuyor. Her türlü baskı ve hukuk dışı yönlendirmeye rağmen muhalefet partilerinin kazandığı belediyeleri etkisiz hale getirmek istiyor.
Mevcut tabloyu özetlemek gerekirse;
Seçimlerde HDP’li adayların kazandığı 70 belediyenin 51’ine kayyum atandı. Bu belediyelerin belediye meclisleri de toplanmıyor. Meclisin yetkilerini, darbe dönemlerinde kurulan konseylere benzer şekilde, kayyum başkanlığında toplanan encümenin memur üyeleri yerine getiriyor. CHP’li Yalova, Ceyhan, Erdek ve Urla belediye başkanları haklarındaki soruşturmalar ve mahkeme kararları gerekçe gösterilerek görevlerinden uzaklaştırıldılar. Yalova belediye meclisinde yapılan oylama sonucunda AK Partili üye başkan vekili olarak seçildi. Urla’da halen kayyum görev yapıyor. Ceyhan ve Erdek belediye meclislerinde yapılan seçimlerle CHP’li meclis üyeleri başkanlığa seçildi.
İktidarın, koalisyon ortakları dışındaki partilerin kazandığı belediyelere yönelik yıldırma çalışmaları devam ediyor. Yok saymadan, iş yaptırmamaya, yetkilerini kısıtlamadan, müdahaleye, her türlü denetim mekanizmasını kullanarak baskı altına almaya kadar bir çok yöntem deneniyor. Son olarak İstanbul Afet Koordinasyon ve Değerlendirme toplantısına belediye başkanı İmamoğlu’nu çağırmamak da bu anlayışın sonucu.
Gündeme gelen haberlere göre siyasi iktidar muhalif belediyelerin çalışmalarını engellemek için yasa değişikliği hazırlığında. Belediyelerin yetkilerini kısıtlayan, yerinden yönetimi yok sayan bir yapı oluşturmaya çalışıyor. Belediye seçimlerini kazanarak kendine iktidar yolunu açan, yerinden yönetimin önemini uzun yıllar boyunca vurgulayan ve o dönemki merkezi iktidar karşısında milli irade vurgusuyla kendini var etmeye çalışan siyasi kadroların geldiği nokta hazin.
Yüzde 25 oyla seçildiği belediye başkanlığında kendisini yok sayanlara karşı demokrasi söylemleri dile getiren birisinin İstanbul seçimlerini bir değil iki kez kazanan ve şehrin yüzde 54’ünün oyunu alan İmamoğlu’nu yok saymasının siyasi ve toplumsal karşılığı yoktur. O gün Erdoğan’ı yok saymanın sonucu ne olduysa bugün İmamoğlu’nu yok saymanın sonucu da aynı olacaktır.
Milli irade, demokrasi, yerinden yönetim, halkın tercihleri gibi kavramları ancak kendisinin işine yaradığında önemseyen kadroların başka türlü davranmasını beklemiyoruz. Bu durumu değiştirecek düzeltecek olan da onlar değil. Halkın iradesine sahip çıkma, demokrasiyi, yerinden yönetimin önemini vurgulama ve hayata geçirme görevi bu ülkenin siyasi ve toplumsal muhalefetine düşen bir görev.
Muhalefet partilerinin yönetiminde olan belediyeler, salgın döneminde ortaya koyduklarına benzer bir performansla; halka ulaşmanın, halkın sorunlarına çare olmanın ve en önemlisi daima halkla birlikte yürümenin yollarını bulacaktır. Siyasi iktidar istediği yasayı getirsin, istediği bürokratik baskıyı yapsın belediyelerin halkla buluşmasını engellemeyecektir.