İskender Özturanlı
Marmara Denizi, Adalar özel bölge ve imar planları
Türkiye Paris İklim Anlaşması’nı kaç yıllık gecikmeden sonra nihayet onayladı, daha doğrusu gereken Meclis kararı ve “beklenen” fon da alınarak tırnak içinde bir yeşil kalkınma hedefi ortaya çıktı. Tam da Marmara Denizi’nin belki de her bölgesinde azalan oksijen oranı ve bu azalmayla tetiklenen, küresel ısınma ve iklim kriziyle derinleşen kirliliği ile karşı karşıya kalınan bir dönemde gerçekleşti.
Türkiye’nin krizi Marmara Denizi ve çevresinde kümelenen büyük insan hareketlerine, çarpık ve orantısız şehirleşme, denetimsiz ve kontrolsüz bir sanayileşme ve rantın dizginlenemez yükselişi ile birlikte musilajla, ekolojik çeşitliliğin bitimiyle karşı karşıya kaldık.
Ve tam da bu aşamada Marmara Denizi ile ilgili şok bir karar alındı. Önce okuyalım… “Resmi Gazete’de yayınlanan karara göre, İstanbul’un Adalar ilçesi (Heybeliada, Burgazada, Kınalıada, Büyükada, Sedefadası, Tavşanadası, Sivriada, Kaşıkadası ve Yassıada’dan oluşan Prens Adaları) ile Balıkesir’in Erdek ve Marmara ilçeleri sınırlarındaki mevcut her ölçekteki plan, plan kararları ve projeler konusunda söz konusu KHK hükümlerine göre yapılacak değerlendirme sonuçlanıncaya kadar herhangi bir uygulama yapılamayacak.
Ayrıca bölgedeki faaliyetlerle ilgili tedbirlerin alınması, kontrolü ve izlenmesi yetkisi de Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na ait olacak.
Cumhurbaşkanlığı Kararı, İstanbul ve Çanakkale Boğazı da dahil olmak üzere tüm Marmara Denizi’ni kapsadığından İstanbul, Çanakkale, Balıkesir, Bursa, Yalova, Tekirdağ, Kocaeli illerinin kıyı kenarları da bu düzenlemeden etkilenecek.”
Kararla ilgili düşüncelerimi açık açık yazmak zorundayım.
İklim ve çevreyi tahrip eden her türlü karbon salınımının, derin deşarj yanılsaması, her türlü denetimsizlik ile gerçekte bir biyolojik arıtmaya asla dönüşmeyen her türlü radikal karara muhtaç bir konuda dönüştürmeyi göze alamayan bir iktidarın özellikle imar planları hazırlanmasından oluşan bir hakkı kendi elinde toplamasının hiçbir gerekçesi ve mantıksal açıklaması olamaz. Ayrıca yerel demokratik hakları ve seçmen iradesini doğrudan hiçe sayan hukuk ve adalet dışı bir durumdur.
Olsa olsa büyük sermayeye iktidarın tıkanan politik ve ekonomik rant politikalarını kendi tekeline almasına yol açan, Adalar’ın doğal ve yavaş akışındaki yaşantısını bir emlak pazarlama stratejisi içinde büyük inşaat şirketlerinden marinalarla ve devasa zincir otellerle hem kamusal değerin belirli ellerde temellük etmesine yarar, hem de doğayı ve denizi daha fazla kirleten, tahrip eden büyüklüklere ulaşır.
Bu durumda Adalar için oluşacak çok net bir tablo var. Büyük parselli ve her dönem aportta bekleyen büyük arazilerin imara açılmasına yol açacaktır, bu karar Adalar adına 18 büyük bölgeyi doğrudan imara açarak şirketlere ve sermayeye yeni imkanlar sunacak.
Bu arada var olan küçük yapılanma projelerinin, restorasyonların belirli bir zamana kadar önce askıya alınmasına yol açarak küçük olana yaşama şansı vermeyecek, ama dahası İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ait 1/5000’lik plan oluşturma hakkının, Adalar Belediyesi’ne ait ardından gelecek olan 1/1000’lik plan yapma hakkını tamamen kendisine alarak yerel siyasal otoritenin seçimlerden aldığı yetki ve kullanma hakkından mahrum ederek siyasal anlamda bir sıkışma üretmek istiyor.
İBB Şehir Planlama Müdürlüğü’nün son dönemde Adalar’daki toplumla, sivil toplum ve Kent Konseyi’nin de katılımıyla 1/5000’lik bir katılımcı koruma nazım imar planı hazırlanmış İBB Meclisi’ne sunulmuştu, bu kararname bu planı da iptal ediyor.
Bütün bu emeği de bir çırpıda yok ediyor. Devam edeceğim.