Murat Özçelik
Kılavuzu karga olanın başı dertten kurtulmazmış!
Son zamanlarda dış politika ile iştigal eden araştırmacılarımız dünyada yeni düzen arayışlarının ülkemiz üzerinde nasıl etkileri olabileceğini masaya yatırıyorlar. Siyasilerden beklenilen, bu değişimleri iyi gözlemleyip muhtemel olumlu etkilerden mümkün olduğunca fazla yararlanmaya, olumsuzluklardan ise korunmaya çalışmak. Tabii bunu gerçekleştirmeye yönelirken aynı düşün kümesine giren ülkelerle birlikte daha adil bir düzen kurulması için işbirliği yapmak önem taşıyor.
Dünyada bu kadar önemli bir dönemden geçilirken halkımız acaba siyasilerden çok mu büyük şeyler bekliyor?
21. yüzyılın üçüncü on yılına girdiğimiz bu dönemde iktidardan hala pazarlarda daha ucuza meyve sebze, kasaplarda daha ucuza et ve tavuk veya daha ucuza balık sağlamasını bekliyor. Bu yüzyılda, bu kadar zengin ülkemiz için “yuh artık” demekten başka söz bulamadığımız bir durum. Zira siyasilerden, “Mars’a uzay aracı niye gönderemiyorsunuz veya artık üretimi robotlara yaptırın, kazanılacak parayı biz çalışmadan paylaşalım” gibi bir beklentileri yok.
Peki bu bahsettiğimiz ürünler bizim Türkiye’de ürettiğimiz ve daha çok üretebileceğimiz tarım mamulleri mi? Kesinlikle! Talebi illa ki dışarıdan ithal ederek mi karşılamak zorundayız? O da hayır. En fazla bazı ara yatırım mamulleri gerekebilir. Mesela gübreyi eskiden kendimiz yapabilirken şimdi onu da ithal ediyoruz, neden?
İkinci olarak insanlar kazıklanmadan, bütün gelirlerini kiraya yatırmadan veya taksit ödeyip sonunda kendilerinin olması hayaliyle başlarını sokacak ev istiyorlar. Orta gelirli ve dar gelirli vatandaşlarımız için yapılabilecek konutlar için dışarıdan ithalat yapılmadan kendi imkanlarımızla inşa edebileceğimiz ev modelleri var mı? Var tabii! Peki neden yapılmadı da seçim öncesi 150 bin konut vaat ediliyor. İnsanlarımızı neden tarlaların ortasına yapılan 30’ar katlı apartmanlara mecbur ediyoruz ve tabiatla bağlarını koparıyoruz?
Tarım ürünleri, konut ve sanayi üretimini engelleyen terör örgütleri mi var? Hükümet niçin habire sağa sola ‘terörist var’ diye saldırıyor? Suriye’ye ve Irak’a yapılan saldırılar oraya dönük yapılan askeri harcamalar, konut inşaatları, bürokrat atamaları ve dolayısıyla personel giderleri, halkımızın yukarıda bahsettiğim ana talepleri için kullanılsa bu sorunlar çözümlenmez miydi? Çok büyük ölçüde evet! Üstelik bahsettiğim sorunların çözülmesini Türk, Kürt, Sünni, Alevi demeden bütün alt ve orta gelirli vatandaşlarımız istiyor. Yani Kürtler bunlara karşı değil ki terörist olsunlar! Bütün bu konuların çözümlenmesi beklentisinde hepimiz “birlik ve bütünlük içindeyiz” hiç kimse merak etmesin.
Halkımızın bir diğer belini büken mesele çocuklarının eğitimi için yaptıkları harcamalar. Çocukları için okullara verdikleri bağışlar(!), servis ücretleri ve kitap kırtasiye masrafları gibi kalemler. Peki çocuklar için ileride iş imkanları bakımından fırsat eşitliği sağlayacak eğitimi devlet layık-ı veçhile karşılayabilir mi; tabii ki karşılar. İmam Hatiplerden mezun çocuklar şu anda hangi önemli kuruluşlarda iş bulacak yetkinlikte acaba? Bu çocuklar bilime katkıyı bırakın çalışacakları işyerlerinde rekabet edebilecek bir bilgi birikimine, altyapıya sahip mi?
Milletimiz üzerindeki akıl almaz vergi yükünü azaltacak, alt ve orta gelirlilerin yaşam koşullarının iyileştirilmesini sağlayacak yeni bir maliye sistemi kurulabilir mi?
Elbette kurulur.
Gelelim ticarete, işte İslamcıların bu memleketin canına okudukları en önemli konu ticaret! Biliyor musunuz Arapların en iyi bildikleri konu ticarettir. Zira hiçbir şey üretmezler, k.çlarının üstüne oturur, yabancıların teknolojisi ve teknik destekleri ile sattıkları petrol karşılığı her şeylerini dışarıdan ithal ederler. Bunun için hemen her prensin bir şirketi vardır. Aldıkları ürünlerin üzerine koydukları komisyonlarla, verdikleri inşaat ve altyapı ihalelerinin üstüne ilave ettikleri haraçlarla kendileri bir şey üretmeden enselerini kalınlaştırdıkları bir düzen kurmuşlardır. Ancak onlar kendi topraklarından çıkan petrolü satıp onun gelirleriyle diğer ticari işlerini de yaptıklarından bizdeki gibi cari açık şu bu yoktur. Tabii bu bahsettiklerim petrolü veya doğalgazı olanlar. Olmayanlar zaten el’an sürünüyorlar.
Peki bizde iktidar, Cumhuriyet döneminde kurulan bütün üretim tesislerini ve hazine arazilerini satıp, verdiği hazine garantileri ile getirdiği kredilerle ticaretin her türlüsünü kendilerine yakın şirketler vasıtasıyla yürütmedi mi? Arap usulü ihalelerden aldıkları komisyonlarla kendilerinin ve yandaşlarının semirmesini sağlamadı mı? Bizim ihraç edecek petrolümüz olmadığından ve üretim tesislerini sattıkları için ihracatımız da hep ithalatın altında kalmadı mı? Kaldı!
Kendi üretebileceklerimizi dahi alacakları komisyonlar uğruna ithalata bağladılar. Ülkeyi iflasın eşiğine getirdiler.
Araplar gibi her şeyi ithal ederseniz, tabii ki sizin ve yandaşlarınızın cepleri dolar ama alt ve orta gelirlileri mahveder ve ülkeyi batırırsınız. Ülkemize de “Kılavuzu karga olanın başı beladan kurtulmaz” sözü tam yakışır.
Cumhurbaşkanının taklit ettiği güya “İslami”, yasakçı Arap sistemi içeride çöktüğü ve dışarıda kendisine hiç kimsenin güveni kalmadığı için iktidara elveda demesine az zaman kaldı.
Ancak halkımızın yeni ve doğru dürüst bir kılavuza ihtiyaç duyduğunu muhalefetin artık iyi anlaması gerekiyor. İyi bir kılavuz ve biraz özgürlükle beraber bizim memleket “yeme de yanında yat” olur.