Ayşe Baykal
Kentsel dönüşüm maceram
İstanbul’u bekleyen büyük tehlike DEPREM’e karşı oluşturulan “Kentsel Dönüşüm Desteği” ile ilgili deneyimimi yazmak istiyorum. Daha doğrusu “Kentsel Dönüşüm maceramı” yetkililerin ilgisine ve dikkatine sunmak istiyorum.
Oturduğum semt, ağırlıklı olarak müstakil evlerin olduğu bir mahalleydi. Son yıllarda kentsel dönüşüm kapsamında insanlar evlerini yenilemek adına müteahhitlere verdi ve ağırlıklı olarak apartmanlaştık. Bütün evler yükselip bizim ev aşağıda kalınca müteahhitler, “Sizin de evinizi yenileyelim” diyerek kapımızı çaldılar ama müstakilden apartman hayatına dönüş öyle kolay olmuyor. Hayatı zindan eden bir üst kat komşu veya kötü işçilikten muzdarip ev sahiplerinin hikâyelerini dinleyince apartman yaşamı pek de cazip gelmiyor.
Neyse; biz, müteahhitlere “Devlet destek veriyor. Evimizi kendimiz yapmak istiyoruz” dedik onlar da bize “Buyurun deneyin…” dediler. Bu “deneyin” lafından işkillenmedik değil ama ruhumuzda Karadenizlilik olunca “Deneyelim bakalım” dedik, kolları paçaları sıvadık.
Gerçi her ne kadar annem, “Bu evin temeli çok sağlam babanla biz yaptık” dese de zaman içinde eskiyen binayı yenileyelim, hem daha sağlam hem daha planlı olur dedik.
İnşaat işlerini sevdiğim için olayı devraldım. Başladım araştırmaya; belediye, banka, kentsel dönüşüm müdürlükleri vs.
Uzun ve hararetli araştırma neticesinde yaşadıklarım kısaca şöyle;
Önce kentsel dönüşüm imkânlarından (!) faydalanmak istiyorsan evine etüt yaptırman gerekiyor. Bunu yetkilendirilmiş kurumlara ücret mukabilinde yaptırıyorsun. Zemin etüdü filan derken masraf yapman gerekiyor. “Eh! Bu kadar da olsun.” diyorsun yani sonuçta yeni ve sağlam ev yapıyorsun. Her şeyi de devletten beklemek olmaz. Yalnız zemin etüdünü yaptırdığın ve yıkım kararını çıkardığın zaman vazgeçemiyorsun. Belirli bir süre veriliyor evi boşaltman lazım. “Niye vaz geçeceksin ki?” diye soracak olursanız şöyle…
Kentsel dönüşüm kredisi alman için binayı yıkman ve bodrum seviyesine kadar yapman gerekiyor. Devletin, evimi yapacağıma güvenmesi lazım yani…
İnşaatını istenilen seviyeye getirdin yani niyetinin samimi olduğunu ispatladın. Bu aşamadan sonra devlet, sana ödediğin parayı kredi olarak vermeye niyetleniyor.
Ama diyor ki; “Bu parayı alabilmen için şartlarının uygun olması lazım, bankayla görüş.” Banka diyor ki; “Şimdiden bir şey söyleyemeyiz, kredi alma aşamasında şartlarınız uygun görülürse kredi verebiliriz.” Yani yıkım kararını aldınız, evinizi yıktınız, bodrum katına kadar da yaptınız; eğer krediniz çıkmazsa yıkmış olduğunuz evinizle beraber yarım bir şekilde ortada kalma ihtimaliniz var.
Bankaya veya herhangi bir yetkiliye bu ihtimali söylemeniz bir şey değiştirmiyor. Bankanın cevabı net; “Başvuru yapmadan size kredi çıkıp çıkmayacağını garanti edemeyiz.” Hadi diyelim bu aşamayı da geçtiniz ve kredi almaya hak kazandınız. Bankanın size vereceği para, tapuda adı bulunanlar için kişi başına 125 bin TL.
Buna da tamam, diyorsunuz; niyet ettik ya o evi bitireceğiz. Tapuda binanın inşaatını tamamlayabilecek sayıda hak sahibi yani paranız yoksa “Olsun, biz de verilen para kadar evimizi yaparız” diyorsunuz. Demesine diyorsunuz ama bu sefer de ilçe belediye uyarı bayrağını çekiyor: “İskân 4 kat. Daha az kat yapamazsınız.”
Bunun üzerine tekrar bankaya gidiyorsun, durumu anlatıyorsun; “Kişi sayınız ve gelir durumuza göre daha fazla kredi alamazsınız.” cevabı ile karşı karşıya kalıyorsunuz.
Sonuç; Tebessüm eden bir müteahhit ve dönüşemeyen bir bina…