Ayşe Baykal
Karadenizlilerin, Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’ye mesajı var
İstanbul’da doğup büyümeme rağmen Karadeniz’deki köyümüzde yaşamayı, zaman geçirmeyi seviyorum. Çeşitli sebeplerle uzun süredir ayrı kaldığım köy evimize nihayet gelebildim.
Karadeniz’de kaldığım sürece köyde yaşayan insanımızın sorunlarını, hayat hikâyelerini ve mekânları kaleme alacağım…
Karadeniz insanında çok takdir ettiğim özelliklerinden biri de, eksikleri veya sorunların çözümü için devleti beklememeleri. Sorunların karşısında “Devlet yapsın” demek yerine kendileri çözmeleri. Her şeye rağmen bir şekilde başlarının çaresine bakmaya alışkın olan bu insanların da çözüm bulamadıkları sorunları ve zaman zaman devletten beklentileri oluyor elbette. Bugün, bu beklentilerden birine yer vermek istiyorum.
Malum, Kurban Bayramı’nı geride bıraktık. Kurbana hayvanını verenler memnun ama veremeyenler oldukça sıkıntılı… Kasaplar, Kurban Bayramı ertesi nedeniyle hayvanlarına düşük fiyat veriyor. Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin, Kurban Bayramı nedeniyle satılamayan kurbanlıkların Et ve Süt Kurumu tarafından satın alınacağını açıklaması bu anlamda çok önemli. Merak ve ümitle takip ediyorlar.
Fakat bu konuyla birlikte köylüler “hayvancılıkla” ilgili uzun soluklu çözüm istiyor, hükümetten destek istiyor.
Geçimini uzun zamandır hayvancılık yaparak sağlayan bir komşumuzun ağzından yaşanan sorunları aktaracağım. Umarım ilgili ve yetkili devlet kurumları bir çözüm bulur.
“Ben burada 40 yıldır hayvancılık yapıyorum, dile kolay… Hayvancılık yaptığım için de gocunmuyorum ama her geçen gün durumlar bizim aleyhimize gelişiyor. Örneğin eskiden yem ve çayırı almak kolaydı fakat son yıllarda, özellikle de bu yıl yem, çayır ve arpa çok pahalı… Her yıl satın alabildiğim arpayı bu yıl satın alıp veremedim hayvanıma…
Hayvanım çok olmamasına rağmen zorlanıyorum. Benden daha fazla hayvanı olan komşum var ve 10 ton çayır almak istedi. Karşılığında 25 bin TL fiyat istediler. Yani o çayırı alabilmesi için hayvanlarının çoğunu satması gerekiyor. Fiyatların bu kadar yüksek olmaması gerekiyor.
Baktığımız hayvandan yaptığımız süt, tereyağı ve peyniri satıp oradan gelirle çayır, yem alabilmemiz imkânsız. Hayvanın kendi ürünü, yediği yemi dahi karşılayamıyor.
Basit bir hesapla örnek vereyim; 1 kilo tereyağını yapmak için 25 kilo süt lazım. 1 kilo tereyağını verebileceğimiz en makul rakam 80 TL. Bu fiyat da alıcıya fazla geliyor. İnsanlar tereyağı almak yerine margarin yiyor. Ne ben satabiliyorum ne alıcı tereyağı alabiliyor ne de baktığım hayvan yem yiyor. Para dönmüyor.
Tarım Bakanımız geçenlerde açıklama yaptı, ‘Hayvanını kurbana veremeyen insanlarımızın hayvanlarını satın alacağız’ diye. Değerinde fiyat verirse ben de satacağım.
Bulursam süt alıp tereyağımı, yoğurdumu yapacağım. Çünkü satın aldığım süt, hayvana verdiğim yemden daha ucuza geliyor.
Bunun haricinde bu hayvanların bakımı, hastalıkları ve ilaç masrafları da oluyor tabii. Gerisini var sen düşün.
Emeğimizin karşılığından vazgeçtik artık, masraflarımızı çıkaramamaktan şikâyetçiyiz. Üretici olmamız gerekirken biz borçla hayvancılık yapıyoruz. Devletin çiftçiye verdiği desteğin şartlarını sadece büyük işletmeler karşılayabiliyor. Biz ise arada kaldık. ‘Yakın zamanda köylerde hayvan ve hayvancılık yapan kimse kalmayacak. Köyde yapacak iş kalmayınca da mecburen büyük şehirlere kaçacak insanlar.’ Çiftçinin, hayvancının, köylülerimizin sonu bu şekilde olmasın istiyoruz.”
Not : Yazıyı hazırladığım esnada Bakanlık tarafından açıklanan hayvan alım fiyatları düşük olması sebebiyle hayal kırıklığı yarattı.