İbrahim Turhan
Kaldı 213
Dünyanın durumuna şöyle bir bakalım. Covid-19 salgını ile ilgili gelişmeler, öngördüğümüz gibi (Bkz. 7 Nisan ve 28 Nisan tarihli yazılarımız), Mayıs ortasından itibaren vaka sayılarının yataylaştığını gösteriyor. Bununla birlikte ABD, Rusya, Hindistan, Brezilya ve Meksika’da durum pek parlak değil. Tek başına küresel üretimin dörtte birini gerçekleştiren ABD bir tarafa, diğer dört gelişmekte olan ülkenin milli gelirleri toplamı da hatırı sayılır düzeyde; neredeyse küresel ekonominin onda birine denk. Hastalığın tedavisi veya etkili bir aşı ile ilgili somut bir gelişme de yok ne yazık ki. Bu durumda sadece kötüleşmenin durduğunu söyleyebiliyoruz.
Küresel üretimin durumu da pek iç açıcı sayılmaz. Önümüzdeki döneme ilişkin en sağlam öncü gösterge imalat sanayi satın alma yöneticileri anketi. Bu ankete dayanarak oluşturulan endeks 50 değerinin üzerindeyse işler iyiye gidiyor, altındaysa kötüleşiyor anlamına geliyor. Mayıs ayında dünyada 45’in üzerinde olan ülke sayısı sadece dört.
Öte yandan jeopolitik ortam son derece gergin. ABD ile Çin arasında küresel ticareti derinden etkileyebilecek son derece tehlikeli bir gerilim yükselişte. Çin’in Hong Kong üzerinde uyguladığı baskı diğer Batı ülkelerinin de tepkisini çekiyor. 2018’in ikinci yarısında başlayan ABD-Çin küresel ticaret savaşının ne kadar yıkıcı olabileceğini görmüştük. Üstelik şimdi Covid-19 salgının dünya ticareti üzerinde zaten olumsuz etkisi varken buna bir de siyasal gerilimin eklenmesi krizin ölçeğini büyütebilir. Avrupa Birliği bütünlüğünü ve politika uyumunu sağlamada zorlanıyor. Corona salgını sırasında yeteri kadar dayanışma sağlanamamasının yarattığı travmanın etkisi büyük oldu. Bu yıl AB ekonomisinin yüzde 7 daralabileceği tahmin ediliyor. ABD’nin içi de karıştı. Minnesota’da 25 Mayıs’ta polisin orantısız ve mantıksız şiddeti sebebiyle Afrika kökenli ABD vatandaşı George Floyd’un yaşamını kaybetmesinin tetiklediği olaylar kontrol altına alınamıyor. 16 eyaletteki 40 şehirde sokağa çıkma yasağı uygulanıyor. Kasım ayında başkanlık seçimlerinin olması durumu daha da zora sokuyor.
Buna karşılık finansal piyasalar bu gelişmelerden hiç etkilenmişe benzemiyor. ABD hisse senedi endeksleri yılbaşından krizin dip noktası kabul edilen 23 Mart’a kadar yaşanan kaybı büyük ölçüde telafi etmiş durumda. Yılbaşındaki seviyelerine göre S&P500 endeksi sadece yüzde 5, Dow Jones ise yüzde 10 kadar aşağıda. Hisse endeksleri son haftada 200 günlük hareketli oratalamalarının üzerinde tutunmayı başardı. Küresel üretim ile yakından ilişkili olduğu için bakır ve petrol fiyatları aynı zamanda risk iştahının da göstergesi kabul edilir. Birinci grafikte görüleceği üzere birbiriyle doğrudan bağlı hareket eden bakır (kırmızı çizgi) ve petrol (mavi çizgi) fiyatları son dönemde ciddi biçimde toparlama kaydetti.
Bütün bunların temel nedeni gelişmiş ülke merkez bankaları ve özellikle de ABD Merkez Bankası Federal Reserve tarafından piyasaların paraya boğulması olabilir. Aslında üretim ve ticaretle ilişkili olan ve iktisadî faaliyete bağlı hareket etmesini beklediğimiz petrol ile ABD dolarının küresel değeri arasındaki ilişki bu tezi destekler nitelikte. İkinci grafikte mavi çizgi ile gösterilen ABD dolar endeksi (DXY) doların önde gelen küresel paralardan oluşan bir sepet karşısındaki değerini gösteriyor. Turuncu çizgi ise ABD petrolünün (WTI) fiyatının tersi (1 bölü fiyat grafiği). Fed’in arkası arkasına devasa ölçekteki parasal genişleme programları uyguladığı 2010 sonrası dönemde dolar çıkınca petrol inmiş, dolar inince petrol çıkmış görünüyor.
Küresel piyasalar karışır, risk algısı bozulursa bundan en olumsuz etkilenecek ülkelerin gelişen piyasa ekonomileri, özellikle de kırılganlığı yüksek olan ülkeler olacağını unutmamak gerekiyor. Krizin kaynağı ABD bile olsa riskler artınca paranın ABD’ye ve likit varlıklara aktığı defalarca gördüğümüz bir gerçek. Dolayısıyla “Amerika’nın çöküşü kutlaması” yapmak çok akıllıca bir şey değil. Çarşı karışırsa olan yine bize olacak.
2020 ilginç bir yıl oluyor. Satürn ve Plüto’nun etkisi midir bilinmez ama altı ayını doldurmadan canımıza okumuş vaziyette. “Allah beterinden saklasın” deyip hep beraber sıkalım dişlerimizi. Şunun şurasında 213 günü kaldı. Sayılı gün…