Fatma Acar Ünlü
İktidar belirleme gücündeki ‘ücret’in dayanılmaz hafifliği
Ücret, insanın var oluşundan bu yana insanca yaşaması ve hayatta kalabilmesi için gerçekleştirilmiş bir kavramdır.
Ücret, çalışan kesimin büyük bir bölümünde tek gelir kaynağı olduğu için her dönem bir alt sınırının olması, ne karşılığında ve hangi şartlar altında ödeneceği gibi konular günümüzde de hâlâ tartışılmaktadır.
ÜCRETİN DOĞUŞU
Medeniyetlerin gelişmesi ile kişisel faydalar için çalışmaktan ve gelir elde etmekten, güç sahibi kimseler için çalışmaya daha sonra da kolektif ve zorunlu çalışma hareketlerinin karşılığına dönüşmüştür.
Ücret sisteminin toplumlarda ekonomik ve sosyal hayatta ve üretim sisteminde egemen olması kapitalist sistemle başlamıştır. Kapitalist sistemin bir durumu olarak ortaya çıkan ‘Sanayi Devrimi’yle ve onun sonucu olan sanayileşme, ücret sisteminin doğmasındaki temel etkenlerden biridir. Bu nedenle ücretli çalışmanın yaygınlığı kapitalist gelişmenin bir ölçütü kabul edilmiştir.
Öncelikle Avrupa ülkelerinde kendini gösteren kapitalizm sanayi sektörüne ilk olarak İngiltere’de gerçekleşen ‘Sanayi Devrimi’yle girmiştir. ‘Sanayi Devrimi’nden günümüze kadar ücretlilerin gücü artmış ve ekonomik, siyasal ve toplumsal açıdan bir güç durumuna gelmiştir. Üretimin en önemli öğesi olan ücretliler, toplumdaki en büyük tüketici ve seçmen topluluğunu oluşturmaktadır. Endüstri ilişkileri bakımından bir taraf olarak da çalışma barışı ve toplumsal uzlaşı konusunda en büyük toplumsal kesimi oluşturmaktadır.
ÜCRET
Ücret, günümüz sosyal devlet düzeninde bir sosyal hak olarak kabul edilmek ile birlikte iktisadi ve sosyal hayatta emeğin karşılığıdır.
4857 sayılı İş Kanunun 32. Maddesinde ücret bir kimseye, bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır. Ücret günümüzde en genel manasıyla “insan emeğinin bedeli” kabul edilmektedir.
Ücret, gerek çalışanların gelirini ve yaşam standardını belirleyen bir unsur olarak, gerekse sanayinin gelişmesine etki eden önemli bir maliyet ögesi olarak milli gelirin farklı toplum kesimleri arasında dağılımı ve ülkedeki sosyal adaletin göstergesi olarak çok yönlü bir öneme sahiptir.
BRÜT ÜCRET VE NET ÜCRET
İşveren tarafından işçiye ödenen yani işletme kasasından çıkan ücrete brüt ücret denir. İşletme tarafından belirli bir dönem için ödenen ücret gelirinden, vergi ve sosyal sigorta primleri gibi kesintiler yapıldıktan sonra işçinin eline geçen ücret ise net ücrettir.
İşçi için eline geçen net ücret önemli iken işveren açısından ise işçilik maliyetleri hesabında dikkate alınan brüt ücret önemlidir
PARASAL ÜCRET VE GERÇEK ÜCRET
Ödenen ücretin değeri bakımından parasal ücret ve gerçek ücret olarak ikiye ayrılan ücret, işçi ve işveren açısından farklı önem arz etmektedir. Nakdi ya da nominal ücret olarak adlandırılan parasal ücret, işçinin eline geçen ücretin parasal değeridir.
Reel ücret olarak da adlandırılan gerçek ücretse ücretin satın alma gücünü ifade etmektedir
İşletme açısından bir işçi için kasasından çıkan ücret olan parasal ücret önemli iken işçi açısından özellikle enflasyonist bir yapıya sahip ülkede paranın satın alma gücü yani gerçek ücret önemlidir. Belirli bir dönemdeki reel ücret, o dönemdeki parasal ücretin tüketici fiyat indeksine bölünmesi ile bulunabilmektedir.
ASGARİ ÜCRET
Ücret gelirinin hemen hemen pek çok çalışan için tek gelir kaynağı olmasından dolayı ücretin önemi kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Ücretlerin belirlenmesinde hangi sistem ya da yöntem olursa olsun çalışan kişinin alacağı ücretin insan onur ve şahsiyetine uygun bir yaşam sürmesini sağlayacak düzeyin altına düşmemesi gerekir.
Gelişmekte olan ülkelerde asgari ücret uygulaması yalnızca ücretlerin alt sınırını belirlemekle kalmayıp hükümetlerin önemli bir ekonomik ve sosyal politika aracını oluşturmaktadır. Bu ülkelerde asgari ücret mekanizması üzerinde yürütme organının ciddi bir etkisi varken gelişmiş ülkelerde bu etki daha azdır. Bu ülkelerde ise asgari ücret endüstriyel demokrasinin ve işçi örgütlenme düzeylerinin bir sonucu olarak genellikle toplu pazarlık sistemleri ile belirlenmektedir.
ASGARİ ÜCRETİN AMACI
Amaç; emeği karşılığında geçimini sağlayan kimselere sosyal bakımdan uygun bir yaşam düzeyinin sağlanmasıdır. Hem işçi hem de işveren çıkarları açısından; görülen işin gerçek değerine kıyasla çok düşük düzeyde bir ücretin ödenmesinin engellenmesidir.
ASGARİ ÜCRETİ DİĞER ÜCRETLERDEN AYIRAN ÖZELLİKLER
- Asgari ücretin bağlayıcı olması,
- İşin ve çalışanların niteliklerinden bağımsız olması,
- Salt işçi statüsü altında çalışanları kapsaması,
- Milli gelirin adil bir şekilde bölüşümüne yardımcı olan sosyal politika aracı olması,
- Parasal nitelikteki bazı yaptırımları olması,
- İkramiye ve tazminat hesaplarında ölçüt olarak kullanılması,
- Çeşitli alanlarda doğrudan veya dolaylı yansımalarının olması.
ÇALIŞAN AÇISINDAN ASGARİ ÜCRET
İşveren karşısında kendini savunamayan, dezavantajlı kesim açısından önemli bir sosyal koruma aracı. Pazarlık gücü olmayan bu kesimin aldığı ücretin yoksulluk sınırının altına inmemesi için önemli bir güvencedir.
İŞVEREN AÇISINDAN ASGARİ ÜCRET
Maliyet, rekabet açısından da çok önemlidir. İşveren açısından artışlar maliyetleri doğrudan ilgilendirir. Asgari ücret dolayısıyla maaşlardaki artışları maliyetlerine yansıtmak zorunda olan işveren, gelirlerinde aynı oranda artış sağlayamazsa istihdam politikasını gözden geçirmek zorunda kalır. İşçi azaltma en çok başvurulan yöntemlerden biridir. Bu işsizlik açısından ülke ekonomisini de olumsuz etkiler.
Asgari ücret uluslararası rekabet açısından da çok önemlidir. Bir ülkenin gelişme potansiyeli, hukuk sistemi, maliye ve teşvik politikaları kadar işgücü maliyeti de yabancı yatırımcı çekme açısından önemli bir kriterdir. Ucuz işgücü, benzer ülkeler içinde pozitif ayrışmayı sağlayacak önemli bir unsur olarak öne çıkar.
SON OLARAK…
Asgari ücret yalnızca çalışanlar için insani bir sınır ücreti değildir. Kavram uygulanması sonucunda yoksulluk, enflasyon, işsizlik, refah, sosyal barış gibi birçok konuda olumlu veya olumsuz etkiyi tetiklemektedir. Günümüz dünyasında 186 Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) üyesi devletin %92’sinde yani 171 ülkede asgari ücret uygulanmaktadır.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre Türkiye'de yıllık enflasyon %61,14'le son 20 yılın en yüksek seviyesine çıktı. Ekonomist ve akademisyenlerden oluşan Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) ise yıllık enflasyonu %142,6 olarak hesapladı.
Yılbaşından itibaren %50 artış yapılan asgari ücretin, başta akaryakıt ve gıda ürünleri olmak üzere hemen her alanda yapılan zamlar nedeniyle birkaç ayda eridiği görülmektedir.
Asgari ücrette artışın enflasyonu daha da artırabileceği görüşünü savunanlar, "asgari ücretin 10 bin liraya da çıkarılsa enflasyonu tetikleyeceğini, yaratacağı refahın birkaç ay süreceğini ve bir kısır döngüye dönüşebileceğini” söylemektedirler.
Ünlü bir iş adamı yıllar önce "Zenginin parası zengine, fakirin parası fakire yetmez" demişti. Bu sözün ikinci kısmı özellikle asgari ücretle çalışmak durumunda olan işçiler için çok geçerlidir.