Kubilay Kaptan
HES barajlarının âfetlere dönüşen etkisi
Bu yazıyı yazarken Karadeniz bölgesinde gerçekleşen taşkınlar nedeniyle Kastamonu’da 15, Sinop’ta 2 vatandaşımız maalesef hayatını kaybetmiş durumdaydı.
Kastamonu’nun Bozkurt ilçesinde yaşananları yazmak istiyorum:
l 24 saatte yaklaşık 200 kg/m2 yağış düştü (Bu yağış miktarı çok olsa da bir afete dönüşecek miktarda değildir).
l 30 dakika içinde ilçenin bütün evlerinin bodrum, zemin katları su içinde kaldı.
l Ana yollar çöktü.
l Hastane çalışanları ve hastalar tahliye edildi.
l Binalar çöktü.
l İlçe tamamen su içinde kaldı ve durum o kadar vahim bir noktaya geldi ki, kriz masası ilçenin girişindeki akaryakıt istasyonuna kurulmak zorunda kaldı.
Şimdi bunların nedenlerine bakalım:
l Ana yolların çökmesinin sebebi yolların son derece kalitesiz ve taşkın bölgelerine göre yapılmamış olmasıdır. Çöken yollar, bırakın taşkın bölgesini herhangi bir bölgede kullanılmaya bile uygun değildir.
l Binaların çökme nedeni, binaların dere yatağında elverişsiz zemine inşa edilmiş olması, kazık kullanılmaması, temellerinin yetersiz olmasıdır.
l Binaların bodrum ve zemin katlarına su dolmasının sebebi tüm binaların Ezine Çayı’nın dibinden başlayarak taşkın bölgesine yapılmış olmasıdır.
l Konutları geçtim hastane gibi resmi kurum binaları bile aynı mantıksızlıkla yapılmıştır.
Bütün bu nedenlerin dışında üstünde durulması gereken bir diğer önemli bir konu da HES Barajlarıdır. Bakanın söylediğine göre Bozkurt’ta bulunan HES de mağdur durumdaymış.
Ezine Çayı üstünde iki adet HES barajı var. Biri Bozkurt’ta diğeri ise daha uzakta. Ezine’nin Karadeniz’e döküldüğünü de belirtelim. Olan şudur:
Yağmur yağar. Barajın arka tarafında su birikmeye başlar. Yağmur devam ettikçe birikme devam eder. Artık sular baraj gövdesinin üst kotuna yaklaşmaktadır. İşte bu durum için barajlarda dolusavak dediğimiz su tahliye sistemleri devreye girer. Ancak gelin görün ki HES barajlarının büyük çoğunluğunda dolusavak yoktur, yapılmamıştır. Dolusavak olmadığı için baraj gövdesinin arkasında biriken sular kapaklar açılarak serbest bırakılır. Binlerce metre küp su büyük bir hızla, önüne gelini içine alarak Karadeniz’e doğru akmaya başlar. Kârlarından olacaklar diye dolusavak yapmayanların ve bunu zorunlu koşmayanların, denetlemeyenlerin nelere yol açtıklarını görüşlerinize bırakıyorum.
Son olarak HES’lerin genel zararlarından bahsetmek istiyorum:
l Faaliyeti sırasında çevre dostu olarak ifade edilen HES’ler inşa edilme sürecinde çevreye büyük zararlar verebilmektedir. Yapım aşamasında, üzerine inşa edilecek dere, kanallar ile başka bir yöne akıtılmaktadır ki bu işlem sırasında da çevre ormanlara zarar verilmesi söz konusudur.
l Üzerine inşa edilen dere içerisinde yaşayan canlıların yaşamına müdahale edilmekte bu durumda o canlıların ölümüne neden olmaktadır. Ancak bu zarar derelere can suyu bırakılarak ve yerinde denetim yapılarak önlenebilmektedir.
l Bazı HES projelerinde nehirlerdeki su kilometrelerce öteye borularla taşınır ve yaban hayvanları içme sularına ulaşmak için epey yol kat etmek zorunda kalırlar, mevsimsel göç sırasında güçlüklerle karşılaşırlar.
l Yasal mevzuat gereğince inşaat sırasında çıkan hafriyat atıklarının belirlenen alanlarda depolanması gerekirken, ulaşım masrafı, zaman kısıtlaması ve denetim mekanizmalarının eksikliği nedeniyle çoğu HES inşaatlarında hafriyat dere yataklarına dökülür. Bu durum, dere yatağının dolmasına, sudaki çözünmüş oksijenin azalmasına, su sıcaklığının artışına, bunlara bağlı olarak sucul canlıların hayat kalitesinde ciddi düşüşe ve bazı durumlarda balık ölümlerine neden olmaktadır.
l HES’in bulunduğu çevrelerde hastalıklarda artışlar görülmektedir.
l HES’lerin inşa edildiği bölgelerde erezyon ve sel oluşumunda artış gözlenmiştir.
l Santralin faaliyeti sırasında barajlarda yüksek oranda buharlaşma meydana gelmektedir. Bu buharlaşmada çevre yörelerdeki toprakların tuz oranını arttırmakta ve toprağın verimliliğini azaltmaktadır.