HDP İLE İLGİLİ DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR

İktidara yakın medya mensupları ve TV tartışmacıları Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çözüm süreci politikasından vazgeçmesinden bu yana HDP ile ilgili birçoğu gerçeklikle bağdaşmayan değerlendirmelerde bulunuyorlar.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın kapatma talebiyle hazırladığı iddianameyi revize edip Anayasa Mahkemesi’ne yeniden göndermesinden itibaren HDP konusu yine yoğun bir biçimde tartışılmaya başlandı. Tabi ki HDP konusunda “alternatif gerçeklik evreni” oluşturma çabaları da tam gaz sürüyor.
Bir siyasi parti olarak HDP ve Kürtçü siyaset geleneği tabi ki eleştirilebilir; hatta eleştirilmelidir. Kürt sorununun çözümsüz olmasında iktidarlar ve devlet kurumları kadar bu geleneğin partilerinin de sorumluluğu vardır. Ancak bu durum, kamuoyunun gerçek dışı argümanlarla yanıltılmasını mazur göstermez. Konuları nesnellikten uzak tartışmak neticede bir dezenformasyon girişimidir ve entelektüel etik açısından sorunludur.
Aşağıda son günlerde HDP ile ilgili doğruluğu tartışmaya açık bazı değerlendirmeleri ve bunlarla ilgili kendi kanaatlerimi sizlerle paylaşacağım. Bu argümanlar konu ile ilgili en sık dile getirilen değerlendirmeler olmayabilir. Ayrıca, burada yer verdiğim listeyi bilimsel bir tetkik neticesinde oluşturmuş da değilim. Sadece kendimce en yanlış bulduklarımı bir köşe yazısının sınırlılıkları içerisinde sunmaya çalışacağım.
AK Parti aslında partilerin kapatılmasına karşı ve HDP’ye açılan kapatma davasından dolayı çok da mutlu değil!
MHP liderinin HDP’nin kapatılması çağrısından birkaç gün sonra konu ile ilgili değerlendirmelerde bulunan AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, parti kapatmalarının Türkiye’de olumlu sonuçlarının görülmediğini ifade etmişti. Bu açıklamadan kısa bir süre sonra da Cumhurbaşkanı Erdoğan aşağı yukarı aynı şeyleri dile getirdi.
Ancak Gara’da 13 vatandaşımızın PKK tarafından katledilmesinden sonra AK Parti tutum değiştirdi. Grup Başkanvekili Bülent Turan, yaptığı yazılı açıklamada, “HDP söylemleriyle ve eylemleriyle adeta kapatılmak için her şeyi yapıyor. HDP’nin Kandil’le fikri bağı olduğu gibi organik bağı da olduğu çok açık. Terör örgütünün sözde iradesini kendilerine bir misyon, bir görev bilmişler” dedi.
Bu açıklamadan yaklaşık bir ay sonra da alelacele hazırlanmış bir iddianameyle HDP’ye kapatma davası açıldı.
Kapatma davasının açıldığı günden bu yana AK Parti sözcüleri konuyla ilgili çok fazla değerlendirmede bulunmuyor ve itidalli açıklamalar yapıyor. Ancak iktidar medyalarında durum bunun tam tersi. İktidara yakın medya mensupları ve TV tartışmacıları ateşli bir biçimde HDP’nin terör örgütünün siyasi kolu olduğunu ve dolayısıyla kapatılması gerektiğini savunuyorlar. Aslında HDP’nin PKK’nın siyasi kanadı olduğu iddiası zaten AK Parti’nin konuyla ilgili resmi söylemi.
Dolayısıyla AK Parti’nin parti kapatmalara karşı olduğu söylemi en azından HDP bağlamında gerçekliği yansıtmıyor. HDP’ye açılan kapatma davası da olası bir kapatma kararı da AK Parti’nin pek kaygı duyacağı gelişmeler değildir.
HDP’nin barajı aşmasını sağlayan şey CHP seçmenlerinden aldığı oylardır. CHP’liler desteklemezse HDP barajı aşamaz!
HDP geleneği yüzde 10 civarında oy oranına ilk kez 2014 yılında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminde ulaştı. Bu seçimde Selahattin Demirtaş yüzde 9,8 oy aldı ve bu oylar içinde CHP’li seçmenler hiç yoktu. Zaten o seçimde bir baraj tehdidi de söz konusu değildi.
7 Haziran 2015 tarihinde yapılan genel seçimlere tek başına giren HDP bu kez yüzde 13,1 oy almayı başardı ve seçimden sonra Selahattin Demirtaş’ın da ifade ettiği gibi bu destekte “emanet oylar” söz konusuydu. Ancak hendek eylemlerinin ve operasyonlarının devam ettiği bir atmosferde yapılan 1 Kasım tekrar seçiminde artık emanet oy durumu mevcut değildi ve buna rağmen HDP yüzde 10,8 oy alabilmişti. 2018 yılında yapılan son genel seçimde ise HDP’nin oy oranı yüzde 11,7 oldu.
HDP 7 Haziran seçimleri dışında, genellikle Kürt seçmenlerden ve Türk solundan oy alıyor. Ancak HDP oyları içinde kendini Türk olarak kimliklendiren seçmenlerin oranı sadece yüzde 2.
Seçim barajı düşünce HDP oy kaybedecek!
Yapılan bütün araştırmalarda açıkça görülüyor ki parti sadakati en yüksek kitle HDP seçmenleridir. Ayrıca HDP’ye oy verilmesini açıklayan en güçlü değişken Kürt kimliğidir. Seçmenlerinin üçte ikisi 40 yaş altındadır ve bu kitlenin ideolojik duyarlılığı oldukça yüksektir. Dolayısıyla elimizde barajın düşmesi halinde HDP’nin oy kaybedeceğine dair herhangi bir nesnel veri mevcut değildir. Bu argüman objektif analizden çok, siyasi bir temennidir.
HDP’nin kapatılması durumunda AK Parti avantaj elde edecektir!
Bu argüman hiçbir zaman bu açıklıkta dile getirilmiyor ama yapılan değerlendirmeleri dikkatlice takip ettiğinizde, aslında AK Parti taraftarlarını heyecanlandıran hususun bu olasılık olduğu kolaylıkla fark ediliyor.
Oysa ki durum hiç de öyle görünmüyor.
Öncelikle HDP’liler, İYİ Parti’lilerden sonra AK Parti’ye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı en negatif tutumlara sahip ikinci seçmen kitlesi. HDP’nin kapatılması durumunda bazı seçmenlerin AK Parti’ye oy vermeye başlaması olasılığı oldukça düşük. Bir miktar muhafazakar HDP seçmeni bunu yapsa bile, AK Parti’nin oy oranını gözle görülür biçimde yükseltecek seviyeye ulaşması mümkün değildir.
İkincisi; HDP kapatılsın veya kapatılmasın, iktidar önemli bir propaganda manivelasını artık kaybedecek. Bilindiği gibi çözüm sürecinin sona ermesinden bu yana AK Parti HDP’yi PKK’nın siyasi kolu olmakla itham ediyor. 2017 referandum sürecinden itibaren ise HDP ile benzer tutumlara sahip diğer muhalefet partilerini de teröre destek olmakla suçluyor. “Terörle işbirliği” söylemi Cumhur İttifakı’nın muhalefete yönelik en önemli silahı ve tüm siyasi retoriği bu itham etrafında şekillendiriyorlar. İktidar seçmenleri arasında bu suçlamanın bir karşılık bulduğu da kolaylıkla gözlemlenebiliyor.
HDP’ye açılan kapatma davası iktidarın bu en önemli silahını bir süre sonra etkisiz hale getirecektir.
Eğer HDP Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılırsa ve Yargıtay Başsavcılığı tarafından talep edildiği gibi 451 kişi siyasi yasaklı hale gelirse, yepyeni isimlerle sıfırdan bir parti kurulacaktır. Terör saldırılarının uzun zamandır kontrol altında tutulduğu bir atmosferde yeni kurulmuş bir partiyi “terör” ile suçlamak hiç de kolay olmayacaktır. Daha doğrusu iktidar alışkanlıkla yeni kurulacak partiye bu suçlamayı yöneltse bile muhalefet seçmenini etkilemesi pek mümkün görünmemektedir. Ayrıca henüz yeni kurulmuş bir parti ile diğer muhalefet partileri daha rahat diyalog kurabilecektir.
Eğer HDP kapatılmazsa, bu durumda terör örgütünün siyasi ayağı olma iddiası mahkeme kararı ile yanlışlanmış olacaktır. Elbette ki Anayasa Mahkemesi hazine yardımından men gibi başka cezalar da verebilir. Ancak, bilindiği gibi aynı ceza başka bir gerekçeyle (laiklik karşıtı eylemlere odak olmak) AK Parti’ye de verilmişti, ama o karardan sonra iktidara yönelik bu suçlama gücünü tamamen kaybetti.
İktidar kanadının HDP ile ilgili gerçek dışı değerlendirmelerine dair listeyi daha da uzatmak mümkündür. Şimdilik bu kadarı ile yetinelim.
Önümüzdeki süreçte politikada ne tür gelişmeler yaşanırsa yaşansın Kürt siyasi hareketi önemini ve iktidar denkleminin şekillenmesindeki rolünü muhafaza edecek. Bu nedenle milliyetçi/ideolojik/partizan kaygıların dışında bu konunun tartışılması hem seçmen davranışlarının doğru anlaşılması hem de siyasetin geleceğine dair rasyonel öngörüler yapılabilmesi açısından önem taşıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
İbrahim Uslu Arşivi